Ölmüş sevdiklerimizden ayrı ilk bayramlar

Mustafa ULUSOY

Düşünün şimdi. Bayramın ilk günü çocuklar, torunlar, damatlar, gelinler annenin evinde toplanacaktır. Yıllardır bu böyle olmuştur, bu sene de böyle olacağı umulmaktadır.

Planlar programlar yapılır, hazırlıklara başlanır. Uzaktan gelecekler çok önceden uçak biletlerini alırlar. Sonra...

Sonra acı acı çalar telefonlar. Gecedir şimdi, söylenmez, denilmez. Eller böğürde, yürekler ağızda "hayırdır inşallah" diyerek ahizeler kaldırılır. Hıçkırıklara karışan gözyaşları sel olur akar.

"Abla, annem kalp krizi geçirmiş. Vefat etmiş. Biraz önce annemlerin komşusu aradı."

"Bir şeyciği de yoktu, ne oldu da öldü Allah'ım" sorgulamaları eklenir sonra. Anne defnedilir. Bayram günü yine toplanılır. Gelinler, damatlar, çocuklar, torunlar. Bir iç burukluğu hâkimdir evde. Bir iç sızısı. Burun direklerine kadar vurmuş bir iç sızısı. Ya da anne veya baba veya ailenin başka bir ferdi aylar öncesinde ölmüştür de bu, onsuz ilk bayramdır. Gözler, gönüller onu arar. Tuhaf bir sessizlik hâkimdir evde. Kimse ondan bahsetmek istemez. Herkesin boğazında bir yumru. Dokunulsa ağlayacaktır hane halkı. Ben ağlarsam diğerleri üzülür diye köşe bucak kaçılır. Kuytu yerlerde gizli saklı ağlanılır.

Onlarsız ilk bayram en acısıdır. Bir boşluk vardır. Tuhaf bir boşluk. Her zamanki bayram değildir bu. Tuhaf bir bayramdır. Sevincin yer ile yeksan olduğu bir bayram. Lokmalar boğazda düğümlenerek kahvaltı yapılır. Sonra ziyarete gidilir. Ölenin ve aslında ölümlülüğün ziyaretine.

Benim annemin okuma yazması yoktur. Ne Latin harflerini bilir ne de Kur'an alfabesini. Bu yüzden arefe günleri babasıyla annesinin Salman köyündeki kabirlerini ziyarete hep beni götürürdü. Hâlâ da götürür. Elime tutuşturduğu Yasin'le "Hadi" derdi "dedenle anneannenin kabirlerini ziyarete gidelim". Giderdik. Garibime giderdi küçükken bu "ziyaret" kelimesi.

Bir bayram arefesinde ya da sabahında ilk ziyaretimizi ölmüş sevdiklerimize yapar, ilk onlarla bayramlaşırız. Kabristana varırız. Bir ev ziyaretine varır gibi. Bir yurda varır gibi. Babam öğretmişti kabristandakilere nasıl selam verileceğini küçükken. Bu "selam" meselesi de tuhafıma giderdi küçükken. Acaba onları ziyarete geldiğimizi biliyorlar mıydı? Tedirgin tedirgin selam verirdim:

"Es-selâmu aleyküm yâ ehli kubûr. Ve innâ inşâallahu biküm le-lâhikûn." "Ey kabir halkı! Allah'ın selamı üzerinize olsun. İnşaallah biz de size (bir gün) kavuşacağız."

Niye böyle selam verirdik? Sonradan öğrenecektim ki Kâinatın En Sevgili Varlığı böyle yaparmış. Bundan daha tedavi edici bir yaklaşım düşünemiyorum şimdi. Bir yakınımız, sevdiğimiz ölünce üzülürüz. Ağlarız. Yasını tutarız. Acımızı çekeriz. Bu selamsa, ölenle ölünmeyeceğini çünkü ölenlerle bağımızın devam ettiğini gösterir. Kabir ehline, ölmüşlere selam vermek, hele bir bayram arefesinde, hele bir bayram sabahında bizi derin bir kavrayış ve idrake kavuşturur. Tedavi edicidir. Teselli vericidir. Şifa kaynağıdır. "İnşaallah biz de bir gün size kavuşacağız." Ne güzel bir bakış açısıdır bu bir bayram sabahı. Ölenin yok olmadığını, selamımızı duyduğunu telkin eder bu cümle. Önümüzü aydınlatır. Ruhumuza genişlik verir. Bir gün kavuşmanın mümkün olduğunu öğretir bize Kâinatın En Değerli Varlığı. Ebedi ayrılık acısını yüreklerimize yasak eder.

Bir bayram arefesinde ya da sabahında bakışlarımızı mezar taşlarına odaklar dalar gideriz. Mezar taşlarında kendi isimlerimizi görür, kendi ölümümüze dalarız. Hayatın geçiciliği bir bayram esintisinde gelip çarpar yanağımıza. Hayatın geçiciliğinde teselli buluruz. Dertlerimizin, sıkıntılarımızın, sorunlarımızın da geçici olduğunu idrak ederiz. Mezar taşları ölümlülüğümüzü anlatır benliğimize. Benliğimizin olmazsa olmaz tutkuları törpülenir az ya da çok.

Kabristandan evimize döneriz. Gelenler, gidenlerle dolar taşar evlerimiz. İkramların biri biter biri başlar. Bazı evlerdeyse duygular karışıktır. Kalplerde ince bir sızı, bir inilti sezilir. Bazı çocukların, anne ya da babası ölmüş çocukların kalplerinde ise daha derin bir sızı. Gülümsemeleri zoraki, bayramlaşmaları garipçedir. Onlar hayata buruk başlamışlardır. Hele annesiz babasız ilk bayramlarıysa küçücük kalpleri acıyla çok erken tanışmıştır. Kâinatın En Değerli Varlığı'nın başına gelen onların da başına gelmiştir. Belki de bu, onlar için bir kısmettir.

Ölmüş sevdiklerimizden ayrı ilk bayramlar çok zordur. Biricik tesellimiz ise onların O'nun yanında olmasıdır. Selam olsun onlara. Kabirleri de nurla dolsun.
Zaman

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.