Ölüm budur işte gülüm, bir anda geliverir,
O yürüyen bedeni, yerlere seriverir.
Gören gözler bakar görmez, indiremez kaşını,
Ölüm anı gelir çatar, akıtamaz gözyaşını.
Söyleyen dil dönmez olur, dökülmez kelimeler,
Sükût etti, hüzne döndü; sona erdi sevinmeler.
Yığılıp da kaldı yere, koşup giden koca beden,
Beden yerinde amma; gitmez oldu, koşup giden.
Kulaklar oldu sağır, duyamıyor feryatları,
Ölüm! Budur işte; yere serer hayatları.
Ruh çıkınca bedenden, umulmuyor gidenden,
Bir duaya muhtaçtır, gelenden, gelmeyenden.
Bak musalla taşında; yatıyor melûl-mahzûn,
Gelenlerde gözyaşı; gelemeyende hüzün.
Helâllik isteniyor, hazır olup gelenden,
Nasıl bilirsin diye; sorulur bilenlerden.
Kulların şehâdeti; ölçüdür Yaradan’a;
Öylece muamele, musallada durana.
İnsanın hayırlısı, faydalıdır insana,
İnsanın duasıyla, huzuruna varsana.
Kubbede bırakıp da; gidersen hoş sadâyı,
Razı edersin elbet; Muhammed Mustafa’yı. (a.s.m.)
Eller üstünde ulaş, ebedî diyârına,
Mümtaz bir isim bırak, gelecek o yarına.
Yâ Rab, bırakma bizi, nefsimizle baş başa,
Nasıl haşr olacaksan; dünyada öyle yaşa.
Yaşat bizi Allah’ım, Rızan yolunda yaşat,
Rahmetinle Allah’ım, her bir yanımı kuşat.