Büşra Erdal'ın haberi
İlk defa Kâbe'yi gören birinin o anda ettiği duanın kabul olacağı söylenir. Bir yandan akılda edilecek dualar sayılırken kalp hızla kendi tavafına başlıyor. Daha Kâbe'yi görmeden. Kâbe ilk görüldüğünde akıl devreden çıkıyor zaten. Karalara bürünmüş Allah'ın evi, gamlı gibi...
İstanbul havalimanında, gece yarısı, beyaza bürünmüş erkekler ve beyaz, siyah, mor kıyafetli, başörtülü kadınlar... Mekke-i Mükerreme'ye ulaşmak için yol hazırlığında herkes. Erkekler, havalimanında belirlenen bir noktada ihrama girerken, kadınlar da evden örtülü çıkıyor. Erkekler, beyaz dikişsiz ihram kıyafetine alışmaya çalışıyor önce. Ardından havalimanındaki mescitte sünnet olan iki rekat ihram namazı kılınıyor.
Yolculuğun daha ilk adımlarında ayakların yere değmeden, başka bir aleme uzanmış gibi karışık duygular, tam uçağa girecekken hac kafilesi tercümanıyla yapılan sesli temettü ya da kıran haccı niyetiyle daha da karmaşıklaşıyor. Daha önce niyetlenilse bile, işi garantiye almak adına ikinci kez sesli olarak uçak girişinde hacca niyet etmek insanın içini ürpertiyor. O anda, hayattaki o ana kadar öncelikli olan her şeye karşı bir yabancılaşma başlıyor. Farklı bir alemden gelen çağrıya uyan, iradesini o sese teslim etmiş ruh ve ona eşlik eden beden.
İngiltere, Fransa gibi ülkelerdeki hacı adayları da Diyanet aracılığıyla hacca gidiyor. Bu nedenle, İstanbul'dan sadece Türkiye vatandaşları değil, birçok ülkeden aday yer alıyor. İhrama girdikten sonra insanların mutluluğu gözle görünen, dokunulan bir nesneye dönüşüyor sanki. Mesela uçak koridoru geçilmeyecek şekilde kapanınca, arkada bekleyen hacı adayı, "Yallah hacı yallah" diyor ki, iki-üç kelimeyle mutluluk özetleniyor.
"Buyur Allah'ım buyur!"
Ve yüzlerce hacı adayının kar taneleri gibi serpiştirildiği uçak havalanıyor. Kalkışla birlikte 3 saat 15 dakikalık insan ömrünün en güzel yolculuklarından biri dualar ve Kur'an-ı Kerim'le sürüyor. Bazıları oturduğu yerden namazını kılıyor. Belki de insan, son anda Allah'ın evine daha eli dolu gitmeyi istiyor.
Gecenin 02.30'unda uyku gözleri esir almak üzereyken pilot, "Kızıldeniz üzerindeyiz, Cidde'ye 53 dakika kaldı. Mikata pozisyonuna girdik." anonsu yapınca birden uçak içinde telbiye getirilmeye başlanıyor; "Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnne'lhamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk. La şerike lek." Sanki kıyamet kopmuş ve ruhlar diriliyor.
Beyazlar içinde, aslen Türkçe, İngilizce, Fransızca konuşan insanlar Arapça olarak Allah'a, "Buyur Allah'ım buyur! Buyur ki Senin ortağın yok, emrine amadeyim buyur! Hamd Sana, nimet Senden ve mülk Senin. Ortağın da yoktur Senin." diye nidalarda bulunuyor. Gayrıyı bırakıp geride, tek bir ışığa yönelen kelebekler gibi... "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..." duası Kızıldeniz görünüp, ışıklar içindeki Cidde şehri havalimanına ininceye kadar sürüyor.
Uçak inerken ışıklar kapatıldığından karanlıkta sabaha karşı yapılan bu dua, yakarış, seslenme taşkın ruhun sanki daha önce dolaştığı Mescid-i Haram, Hira Mağarası, Arafat'a tekrar gelmenin, uzun bir hasretten sonra sevgiliye kavuşmanın sırlarını taşıyor. Sanki, ruh daha önce üzerinde binlerce yıl dolaştığı topraklara dönüyor gibi.
Kalp de kendi tavafında
Cidde havalimanında ayrılıp çadır şeklinde dizayn edilmiş terminale varılıyor. 04.30, 05.00 gibi sabah namazı vakti. Ancak terminalde mescit yok. Hemen valizlerden kutsal topraklar için hazırlanmış seccadeler çıkarılıp terminalin köşesinde yere seriliyor. Türkiye'deki gibi keskin kadın-erkek ayrımı yok. Sıralar halinde farklı ülkelerden insanlar sabah namazlarını eda ediyor.
Cidde ile Mekke açısından hacı adaylarını bekleyen en büyük sorun ulaşım. 03.45'te Cidde'ye ulaşan hacı adayları sabah 09.30 olduğunda hâlâ Mekke'ye gidecekleri otobüsün hazır olmasını bekliyor. Bu sırada insanlar terminaldeki banklara uzanarak ya da oturarak yolculuğu bekliyor.
Diyanet'in terminalde bir odası da var. Diyanet görevlileri burada dinleniyor. Biz de sabah biraz dinlenip, çay içerek beklemenin bir bölümünü burada geçirdik. Sonra Mekke'ye doğru yola çıkılıyor. Birçok yerde durduruluyor otobüs. Birinde 0,5 litrelik şişede zemzem veriliyor. Başka bir noktada ise bir pakette hurmalı kurabiyeler, su yer alıyor. 1,5 saat sonra Mekke'deki otele ancak varılıyor.
Kısacık bir dinlenmeden sonra sıra Mescid-i Haram ziyaretine geliyor. Asıl beklenen, büyük buluşmaya... Çünkü, burada tavaf ve say yapılarak umre tamamlanıp ihramdan çıkılacak.
Servisle kayalık tepelerin arasındaki Mescid-i Haram'a varılıyor. Ve Mescid-i Haram'ın dışında beyazın hakim olduğu insan kalabalığı. Ana kapıdan hareme girdikten sonra Safa tepesi ve Merve arasından geçip Beytullah'a yöneliyor adaylar. İlk defa Kâbe'yi gören birinin o anda ettiği duanın kabul olacağı söylenir. Bir yandan akılda edilecek dualar sayılırken kalp hızla kendi tavafına başlıyor. Daha Kâbe'yi görmeden. Kâbe ilk görüldüğünde akıl devreden çıkıyor zaten. Karalara bürünmüş Allah'ın evi, gamlı gibi... Onun gamını paylaşmak için de insanlar etrafında pervane oluyor. Allah'ın evi, dünya insanlarını misafir etmiş.
İlk anda bütün dileklerden ziyade "şükür" geliyor dile, "Elhamdülillah, evine kabul ettin beni, çağırdın, geldim." Şükür ve sevinç gözyaşlarından sonra dilde de en çok sevdiğin insanlara ilişkin dualar dökülüyor. Ruhtaki sarsıntıdan sonra ilk yapılacak iş hemen seccadeyi çıkarıp yüzü Kâbe'ye çevirip namaz kılmak. O namazın hissi patlayan bir yanardağın merkezinde olmak gibi. Daha önce lavlarının ışığını uzaktan seyretmişken kaynayan ateş topunun içine düşme.
Namazdan sonra ruh biraz daha kendine gelince bu kez de ihramın gereklerini yerine getirme aşaması başlıyor. Yeşil ışığın olduğu yerden başlayan tavaf 7'nci şavtta sona eriyor. Her dönüşte bir dua. Ve dualara başka dualar ekleniyor. Kâbe'ye yaklaştıkça kalabalık artıyor. Sıcak arttıkça insanlar hızlanıyor. İnsanların terleri birbirine karışıyor. En titiz olanın dahi umursamadığı bir vecd hali.
***
Sıra tavaf namazında
Dönüşler tamamlandıktan sonra sıra tavaf namazında. 2 rekat tavaf namazından sonra vakit girmişse cemaatle beraber Kâbe'ye karşı namaza durmak en güzeli. Ya da ihramın ikinci gereği olan Safa tepesi ile Merve arasında sa'y yapmak.
Hz. Hacer, eşi Hz. İbrahim'in bıraktığı vadide oğlu İsmail'in susuz kalması üzerine su aramaya başlar. İki tepe arasındaki çaresiz koşuşturma sırasında Hz. İsmail'in ayağını vurduğu yerden su çıkar. Allah'ın bu mucizesi zemzemdir. Bugün Hz. Hacer'in bu çaresizlik ve acz içindeki koşuşturmasını temsilen Safa ile Merve arasında 7 kez yürümek haccın gereklerindendir.
7. şavttan sonra Merve'de dua edip ihramın rükunları bitiriliyor. Bundan sonra kadınlar bir tutam saç kesip, erkekler de tıraş olarak ihramdan çıkıyor. Hacı adaylarını bir süre vücuttan kıl koparmama, hayvan öldürmeme, koku sürünmeme gibi faaliyetlerden yasaklayan ihrama ancak sünnet için umreye ya da hac vazifesine kadar veda ediliyor. Ama bu sırada hacılar tabii ki tavaf yapmaya, bol bol dua edip hacca hazırlanmaya devam ediyor.
Zaman