izleri “ölümsüz bir hayatı ve bitmeyen bir mutluluğu kazanmanın yöntemi”ni keşfetmeye ve etkileyici bir görsel tasarım eşliğinde muhteşem bir zihinsel yolculuğa çıkacağınız, şaşırtıcı keşiflerle dolu interaktif bir kitaba ve bambaşka bir deneyime davet ediyoruz: “ÖLÜMÜN ÇARESİ”.. Şunu rahatlıkla söylüyoruz ki: Risale-i Nur’u okumak hiç bu kadar keyifli ve zevkli olmamiştı.
Kendi alanında dünya çapında bir ilk olan, etkileşimli görsellerin kullanıldığı ve görsellik oranının %65 olduğu bu etkileyici çalışmada, toplam 116 görsel ve 10 video kullanıldı.
Neden Görsel/İnteraktif Kitap Okumalısınız?
Yazılı olarak kaleme alınmış hakikatleri, sözlü ve görsel bir şekilde okumanız ve izlemeniz (kitap çalışmamızda olmayan ilave izahlarla) daha iyi anlama ve hissetme imkânı sunuyor. Böylece sadece akılla anlaşılmayan ve aslında “hissedilen hakikatler” olan iman ilmini anlamakta ve “farklı mana açılımları”na kapı açmakta, en verimli bir metodu takip etmiş oluyorsunuz. Bu pekiştirme yöntemiyle (Allah’ın izniyle) Risale-i Nur’u ve kainatı anlamak noktasında en üst düzeyde bir istifadenin gerçekleşeceğine kuvvetle inanıyoruz.
Diğer tüm Görsel/İnteraktif kitaplarımıza ait örnek sayfalar ve kitap takdimleri için:
https://risaleinuregitimprogrami. com/gorselinteraktif-kitap-calismalari/
Ölümün Çaresi Görsel/İnteraktif Kitap İndirme Linki: (Word ve Pdf formatında)
https://yadi.sk/d/09r41tL9ecYUA Bu adresteki "Görsel-İnteraktif Kitaplar" bölümünden kitabımızı indirebilirsiniz. Ayrıca burada diğer tüm kitaplarımızın ve Risale-i Nur çalışmalarımızın dosyalarını da bulabilirsiniz.
Word dosyası 34 mb, Pdf dosyası 15 mb. (Bilgisayarda Pdf dosyasını Adobe Reader ile açtığınızda “iki sayfa görünümü”nü seçerek ve zoom yaparak daha rahat okuyabilirsiniz. Cep telefonlarında Word için Wps Office, Pdf için Adobe Acrobat Reader programını kullanın. )
Kitap Çalışması Genel Takdimi:
Risale-i Nur’un Meyve Risalesi’nden 2. Mesele ve 13. Söz’ün İkinci Makamı üzerinde geliştirilmiş bir izah çalışması olan bu eser; ölüme ve hayata farklı bir ışığın altında bakmak için yazıldı. Kitabı tamamladığınızda, bir insanın en büyük meselesi olan “ölümün çaresi”nin keşfedildiğine ve “ölümsüz bir hayatı ve bitmeyen bir mutluluğu kazanmanın yöntemi”nin gösterildiğine şahit olacaksınız.
İlk önce dinin, peygamberler eliyle getirdiği büyük müjdesinin ve ölüme getirdiği muhteşem çarenin ne kadar büyük bir müjde olduğuna yakından bakmaya çalışacağız. Daha sonra ölümün karşısında durup, ebedî hayata ve fâni dünyaya çağıran iki farklı grubun tekliflerini anlatan çarpıcı bir misalle çok önemli bir hakikatin keşfine çıkacağız. Ve sonra, ölümün idamından kurtulma çaresinin insan için ifade ettiği büyük kıymetin ve her şeyin gerçek manasının; ancak “herkesin asılacağı sırayı bekleyen bir idam mahkûmu gibi olduğunun idrak edilmesi” ışığında ortaya çıkacağını, etkileyici bir üslupla kesinlik derecesinde göreceğiz.
Bir sonraki durakta ise bir Müslümanın, Allah’ı tanımayan bir dinsiz veya semavî dinlerden birine inanan biri ile arasındaki derin farkın sebepleri ve bu farkın toplumsal hayata etkilerini ele alacağız. Ayrıca ahlak, insanî değerler ve medeniyet adına ne varsa, ilk önce peygamberler eliyle insanlığa getirilmiş olduğu ve daha sonra diğer insan gruplarının bu kıymetli manevî hazinelere insanlığın ortak malı ve değerleri olarak sahip çıkmasıyla, bu değerlerin evrenselleştirildiği konusunu ele alacağız. İnkâr eden insanın, böyle bir inanca sahip olup da, hayattan nasıl lezzet alıp yaşayabildiği sorusuna verilen çok çarpıcı cevaplarla karşılaşacağız. Ayrıca dinin getirdiği yüksek hakikatler ve yüklediği ibadet mükellefiyetiyle hiç ilgilenmemekle birlikte, görünüşte iman etmiş olmak durumunun inceleme altına alacağız.
Ve en nihayetinde, yüzde 99’u Müslüman olan bu ülkede yeterince ve iyi bilinmeyen çok önemli bir kavramı ele alacağız: “İman kurtarmak!” Yaygın ve son derece hatalı bir düşünce olan: “Bizde nasılsa iman var ve cehenneme girsek bile sonunda oradan çıkıp cennete gireceğiz” ifadesinin ne yazık ki içinde bulunduğumuz durumun gerçekliğini yansıtmadığı ve iman etmiş olmanın, o imanın ölüm anında sizinle beraber kabre gireceği anlamına gelmediği tespit ediliyor ve şu sorunun cevabı aranıyor: “Acaba bize %99 kesin bir ihtimalle ebedî bir hayatı kazandıracak olan hakikî bir iman, nasıl bir özelliğe sahiptir?” Bu çok önemli sorunun cevabını birlikte aramak ve bulmak için kitabımıza buyrun diyoruz..
Gerek Risale-i Nur’a gönül vermiş düzenli okuyucularına, gerek Risale-i Nur’u okumaya yeni başlayacaklara çalışmamızı tavsiye ve takdim ediyoruz. Kitap içeriğinde eser metni, izah metni ve kavram açıklamaları birarada sunulmuştur. Bu çalışma, “Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu: Risale-i Nur İzah Metinleri” isimli kitap çalışmamızın bir parçasıdır ve kitabın “İman Hazinesinin Kıymetini Keşfetmek” isimli birinci bölümündeki beş adet “keşfin”, Beşinci Keşfidir.
Ölüme ve Hayata Farklı Bir Işığın Altında Bakmak (Kitabın Giriş Metni’nden)
Ölüm ve hayat.. Hangisi daha anlaşılmaz ve sırlarla dolu? Hangisi daha gerçek? Bu satırları okuyan bir kişi bile yüz sene önce bu dünya yüzünde mevcut değildi. Acaba bu yüzden, hayat mı daha önemli ve kıymetlidir? Yine bu satırları okuyan tek bir kişi, yüz sene sonra bu dünya üzerinde dolaşıyor olmayacak. Yoksa bu nedenle ölüm mü daha önemlidir? Ne istiyor bu ölüm bizden? Hayata hiç uğramamışçasına yok etmek mi istiyor? Yaşam ve varlık nimetini tattıktan sonra, tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi, mutlak bir karanlık içine mi davetliyiz hepimiz? Eğer öyleyse ve böyle dehşetli bir son hepimizi bekliyorsa, bana bu hayatta yaşamayı değerli ve kıymetli kılan tek bir şey gösterin. Hayır, asla gösteremezsiniz. Çünkü madem neticesi güzel olan her şey güzeldir. O halde akıbeti kötü olan her şey de kötü sayılır.
Şayet hayattaki her şeyin neticesi ve akıbeti, çürümek ve yok olmak ise, o halde elbette denilebilir ki: Bu fâni hayatta ne varsa her şey çürüktür ve esassızdır. Göstereceğiniz en anlamlı ve güzel şey, mademki yok olup anlamsızlığa ve çirkinliğe dönüşecek. O halde yaşamda mutlu olmak adına ne tattıysanız, biriktirdiğiniz ne kadar çok güzellik varsa, ne kadar fazla lezzet ve haz alabildiyseniz; bunların tümü, o nispette kötü ve çirkin bir manaya, yani ölüm nedeniyle tamamıyla zıtlarına dönüşecekler demektir.
Yaşamda ne kadar çok şeye sahip olursanız, ölüm neticesinde o kadar çok şeyi kaybedeceksiniz. Ölümün güzel ve aydınlık olan gerçek hakikati, sadece ilahî vahyin ışığında görünür ve o ışık olmadan çıplak gözle karanlık görünen o ölüm; mahiyeti bilinmeden önce, her şeyi içine alıp acımasızca öğüten ve dışarı hiç bir şey bırakmayan ve geri dönüşü olmayan bir kara deliktir. Ölümün dıştan görünen karanlık yüzü karşısında hiç bir yaşam ışığı dayanamaz.
……………………………….
Şimdi, ölümün peygamberimiz eliyle getirilen harika çaresinin, ne kadar büyük bir müjde olduğuna biraz daha yakından bakmaya çalışalım. Bir yakınımız ölmüş ve insaniyet itibariyle çok üzülmüşüz, hatta hayata da küsmüşüz ve bunalımlı bir haldeyiz farz ediyoruz. Böyle bir haldeyken, elinde bir çanta ile gayet ciddî, güvenilir ve iddialarının doğruluğunu ispatlayabilen biri gelse ve bize dese ki: “Bende ölümsüzlüğün formülü var! Hem o ölen sevdiğini tekrar hayata getirecek bir formül de yanımda! Hem sen, hem o sevdiğin kişi, sonsuza kadar yaşayacaksınız. Hem de hiç yaşlanmadan genç kalacaksınız. Bununla beraber, içi muhteşem saraylar ve her emrinizi yerine getiren hizmetkârlarla dolu dünya kadar bir mülk de sizin olacak. O saraylarda öyle bir tarzda yaşam süreceksiniz ki, bu dünyada karşılaştığınız hiç bir olumsuz duyguyu bir daha tatmayacaksınız. Ayrıca, bu fâni dünyada tatmayı hayal dahi etmediğiniz lezzetlerin ve hazların yüz binler çeşidini de yaşamak fırsatını elde edeceğiniz harika bir yerde yaşamınızı sürdüreceksiniz.”
Şimdi, bir an için böyle bir teklifin ve haberin, ciddî ve gerçek olduğunu düşünün lütfen ve böyle bir haberin sizin ne anlam ifade edeceğini hayal edin. Böyle bir haberin ve imkânın gerçekliğini kesin olarak anladığınızda, hâlâ üzülüp, bunalımda kalma ihtimaliniz var mıdır? Yoksa üzüntü sebebi ortadan kalktığı gibi, bir de büyük müjde almış her normal insanın yapacağı gibi, içinizi coşkulu bir sevinç ve heyecan mı kaplar? Şimdi bu misalin penceresinden dinin peygamber eliyle getirdiği büyük müjdesinin ve ölüme getirdiği muhteşem çarenin yüzüne bakın!
Risale-i Nur’da 31. Söz olan Mir’ac Risalesinin son bölümünde, Mir’ac’ın beş muhteşem meyvesi, yani insanlık ve kâinat için ifade ettiği beş büyük neticesi anlatılmaktadır. İnsan olan her insan için, inanılmaz bir manevî hazine kıymetinde olan bu risaleyi, muhakkak okumanızı tavsiye ediyoruz. Burada, Mir’ac’ın üçüncü meyvesi olan ebedî saadet hakkında biraz duracağız. Peygamberimiz, Mir’ac vasıtasıyla tüm iman esaslarının gerçek olduklarını gözü ile görmüştür. Mir’ac yolculuğunda melekleri, cenneti, cehennemi, ebedî âhiret âlemlerini ve Allah’ı bizzat kendi gözü ile görmüş ve gördüklerini teferruatıyla haber vermiştir. O andan itibaren kâinatın ve insanlığın manevî şekli tamamen değişmiş ve bambaşka bir gerçeklik, anlam ve kıymet kazanmıştır. O büyük peygamber, ebedî saadetin hazinesini görüp, anahtarını da yanında getirmiş ve tüm insanlara hediye etmiştir.
Düşünün bir kere, şu ölümlü dünya, zamanın geçmesiyle tüm canlıları ve insanları sonsuz bir ayrılık ve yokluk karanlığına, her daim ölüm vasıtasıyla atıp duruyor ve kendisi de uçsuz bucaksız bir uzay denizinde, hedefi belirsiz bir yöne doğru hızla seyahat ederken, birdenbire şu tarzdaki bir haber ile hayatın, ölümün, dünyanın ve ayrılıkların hakikati, nasıl tamamen değişiyor, bambaşka bir hâl alıyor.
Dünya üzerinden çıkıp gidemeyen ve gitse de ölümden kurtulamayan ve ölümün ebedî idamıyla darağacında asılıp yok olmaya kendini mahkûm zanneden insanlığa, böyle muhteşem bir haberin doğru olarak verilmesi, nasıl saadetli bir durumdur ve nasıl hiç bir şeye değişilmez güzellikte bir müjdedir. Âdeta, bir insana tam idam edileceği sırada, idamdan affedildiği ve memleket sultanının payitahtında muhteşem bir saray verildiği müjdesinin verilmesi gibi.. Böyle bir haber, ne kadar sevince sebep olur, herkes takdir eder. İşte peygamberimizin Mir’ac vasıtasıyla getirdiği ebedî hayat ve saadet müjdesinin kıymetini anlamak için, bütün insanlar ve hatta insanlar gibi dinî mükellefiyete tabi bütün cinler adedince bu tarzdaki müjdeleri toplamak ve ondan sonra bu müjdeye gerçek kıymetini vermek gerekir.
Gerçekten de bir an için durup lütfen hayal etmeye çalışınız, kendiniz ve akrabalarınız dışında her gün ölen yüz binlerce insanın da sizin gibi can taşıdıklarını ve onların da sevdiklerinden mecburen ayrıldıklarını düşünün. Şimdi peygamberimizin getirdiği bu müjdeyle, tamamının ölümün idamından kurtulup, ebedî bir hayat kazanıp ölümsüz olmalarının ve her bir insanın, gayet makûl bir çabayla ebedî bir saadeti kesin olarak kazanma imkânına sahip olmasının ne kadar büyük bir şey olduğunu idrak etmeye çalışın. Tüm bunları ve daha fazlasını gerçek ve doğru olarak haber veren bir dinin getirdiği yüksek hakikat ile karşı karşıyayız. Böyle bir haberin kıymetini ve tüm insanlığı ilgilendirdiğini takdir etmek için, insan olmak yeterlidir.