Haşir Risalesi’nin içindeki hayalî yolculuğumuzun son bölümüne, eserin hâtime kısmına geldik. Geldiğimiz noktada, Allah’ın bir tek kişiyi yaratması ve diriltmesi kolaylığında tüm insanları yaratıp diriltmesi meselesi, her şeyin ilahî kudretle meydana gelmesi ve Allah’ın bir tek şeyi yaratıp idare ettiği aynı kolaylıkta yaratması ve idare etmesi konusuyla irtibatlı olduğundan, bu konunun ele alındığı ve Tabiat Risalesi izah metinlerimizde yer alan “Her Şey İlahî Kudretle Nasıl Meydana Geliyor” başlığındaki izahları da göz önünde bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Yazıya aşağıdan ulaşabilirsiniz:
https://www.risalehaber.com/her-sey-ilahi-kudretle-nasil-meydana-geliyor-16702yy.htm
Devam ediyoruz. Eser metninin hâtime kısmında “nuraniyet, şeffafiyet, intizam, imtisal ve müvazene sırları” namıyla değişik misaller veriliyor. Biz burada bu gayet anlaşılır misalleri nasıl değerlendirmemiz gerektiği ve bu misallerin kullanım alanının ve gayelerinin neler olduğu hakkında bir değerlendirmede bulunacağız.
Bu konunun detaylı izahları Risale-i Nur’un Mektubât kitabının 20.Mektub’unun İkinci Makam’ının Onuncu Kelime’sinde bulunmaktadır. Meraklılar bu derin meseleleri, en ince detaylarıyla oradan araştırıp öğrenebilirler.
Öncelikle şunu ifade etmek isteriz. Bu tarz misallerin verilmesindeki maksat, madde âleminde meydana gelen ve gözle görülen, somut hadiseleri göstererek, ilahî kudretin işleyişi hakkında aklın kavrayamadığı ve akıldan uzak görebileceği noktalara açıklık getirerek akla yakınlaştırmak ve akla yatkın hâle getirmektir. Yoksa elbette bu misaller tek başlarına yaratıcının varlığına birer delil özelliğinde değildirler. Maksadımız bu misaller yardımıyla aklın kabulünde zorlandığı, ilahî kudretin her şeyi birden ve beraber azametli bir şekilde yaratma faaliyetinin, aklın kabul etmeyeceği sınırın dışına çıkarılmasıdır.
Hatırlarsanız yine Tabiat Risalesi izah metinlerimizde “Tabiattaki maddî sebeplerin bir araya gelerek canlıları oluşturması mümkün müdür?” sorusuna cevap aradığımız ve Tabiat Risalesi’nin ilk muhali olan eczane misalinin izah metninde yer alan ve bir ekran üzerinde ortaya çıkan görüntülerden bahseden misalimizde de yapmaya çalıştığımız aynen buydu. Maddî âlemde benzerlerine şahit olduğumuz olayların ilahî kudret için mümkün ve vaki olmasının, akla çok daha yakın olacağı noktasına sizleri taşımak istemiştik. Demek ki madde âleminde de çeşitli durumlarda, çok sayıda iş bir tek şey gibi aynı derecede kolay ve aynı zamanda yapılabiliyor. Hem çok büyük işler, çok küçük işler gibi aynı rahatlıkla idare edilebiliyor. O hâlde madde ve zaman kayıtlarının dışında bulunan, madde ve zamanın yaratıcısı ve en büyük bir varlık mertebesine sahip olan ve tüm zerreler emrinde çalışan birinin elinde işleyen kâinat, neden aynı manayı kendinde gösteremesin?
Hem ilahî kudretin kendinden kaynaklanan kudreti, içinde mertebeler ve dereceler bulunmaması noktasından -çünkü zıddı yoktur ve mükemmel düzeydedir- her şeyi beraber bir anda yapabilecek bir özellik arz edebilir. Tabiat kanunları olarak tabir edilen kaderî kanunlar, tasarım şablonları ve eşyanın işleyiş prensipleri de hem bir itaat hem de intizam sırrını içlerinde tamamen bulundurduklarından, aynen “bir taburun, bir tek askerde olduğu gibi aynı kolaylıkta emir verilip idare edilebilmesine” dair olan misal ile “belli kanunlara göre çalışan ve sistemi kurulu olan bir nesnenin, ister büyük ister küçük bir nesne olsun -eser metnindeki gibi, ister oyuncak bir gemi ister kocaman bir savaş gemisi olsun - aynı rahatlıkla idare edilebilmesi” misalleri, bu hakikatlerin yaşadığımız dünyadaki benzerlerini somut olarak aynen bizlere gösterirler ve meselemizi akla çok yakınlaştırırlar.
Zaten bir şeyin varlığını bilmek veya mümkün olduğunu anlamak ya da onu lüzumlu görmek veyahut onun zarurî olduğuna kanaat getirmek, o şeyin mahiyetini ve asıl hakikatini idrak etmek ve bilmekten çok başka şeylerdir.
Yani gerek âhiretin nasıl vücuda geleceğini bilmekten aciz bulunmamız ve gerek Allah’ın mahiyetini tam manasıyla idrak edemememiz; bu iki temel hakikatin varlıklarının mümkün, lüzumlu ve hatta zarurî olduklarına dair kanaatimize aykırı olmaz ve tamamen başka meselelerdir.
Kapanış cümlelerimizi söylemeden önce geçici bir seyir yeri olan dünya misafirhanemize son bir kez göz atalım.
“Uzaydan Dünyamız” Videosu: https://youtu.be/t_ejGsTZM2A
O hâlde tüm bu gördüğümüz ihtişamlı manzaraların gerçekliğine ve ortaya koyduğumuz delillere ve âhiretin bu kâinat için zarurî olduğunu gösteren aklî çıkarımlarımıza dayanarak, bütün kanaatimizle ve inancımızla tekrar deriz:
Şu fâni dünya, ölümü olan kıyametten sonra kesinlikle âhiret suretinde diriltilerek ebedîleşecektir ve şu kısa ömürlü insan, geçici bir müddet durdurulacağı kabrinden mutlaka dışarı çıkartılacak ve ölümün öldürüldüğü daimî bir hayatta yaşamına devam edecektir.
Böylelikle, kısa bir tanıtım filmi gibi olan bu geçici seyir yeri, ebedî âlemlerdeki bâki manzaraların seyredileceği ve ihtişamlı gösterimlerin yapılacağı görkemli bir seyrangâhla kalıcı olarak yer değiştirecektir.
Risale-i Nur Eğitim Programı’mızın “Öldükten Sonra Dirilişin ve Ebedî Hayatın Varlığının İspatı” isimli bölümünün bir parçası ve Onuncu Söz-Haşir Risalesi’nin hâtime kısmının izah metni olan yazımızda sunulan hakikatlerin tam olarak hissedilerek pekiştirilmesi için, eser metnini de içeren görsel destekli ders videosunu da aşağıdaki adresten izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı-76 Ders Videosu: Ölümün Öldürüldüğü Daimî Bir Hayat
https://youtu.be/OKnuOJ24Etw