Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Hûd Sûresi 40-43. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
40 . Nihâyet emrimiz gelip de fırın kaynadığı (*) (iş kızışıp, sular kabarmak üzere olduğu) zaman, (Nûh’a) buyurduk ki: “(Canlıların) her birinden (erkek ve dişi olmak üzere) ikişer eş ile (sana îmân etmediklerinden, boğulacaklarına dâir) aleyhinde söz geçmiş olanlar (bir oğlun ile diğer zevcen) dışında âileni ve îmân edenleri ona (gemiye) yükle!” Zâten onunla berâber ancak pek az kimse îmân etmişti.
41 . (Nûh) dedi ki: “Ona binin; onun akıp gitmesi de durması da Allah’ın ismiyledir. Şübhesiz ki Rabbim, elbette Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.”
42 . Ve o (gemi, sular her tarafı istîlâ ettiğinde) onlarla birlikte dağlar gibi dalga(lar) içinde akıp gidiyordu. Nûh, (kendilerinden) ayrı bir yerde bulunan oğluna (îmân eder ümîdiyle): “Ey oğulcuğum! Bizimle berâber (sen de) bin, kâfirlerle berâber olma!” diye seslendi.
43 . (Oğlu yine de îmân etmekten kaçınarak:) “Beni sudan muhâfaza edecek bir dağa sığınacağım” dedi. (Nûh:) “Bugün (Allah’ın) merhamet ettiği kimse müstesnâ, Allah’ın emrinden (azâbından) koruyucu kimse yoktur!” dedi. Ve aralarına dalga girdi de (artık o) boğulanlardan oldu.
(*) Rivâyete göre, sular ilk önce Hz. Nûh (AS)’a âid olan bir tandırdan kaynamaya başlamış ve bu işâreti alan Nûh (AS) eşyâları gemiye yüklemişti. (Râzî, c. 9/17, 234)