"İskender Evranosoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler 'Fethullah Gülen'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır."
Bu ifadeler, “İrtica İle Mücadele Eyle Planı” denilen ve Genelkurmay menşeli olduğu iddia edilen dehşet belgesinde yer alıyor. İfâdenin tahlili karşımıza iki büyük hakikatı çıkarıyor:
Birincisi, plancılara göre de, Evranosoğlu ve Öngüt, kötü insanlar. Kötü oldukları için de, “diğer irticai (Müslümanların tamamı) gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.” Maksat kötüyü teşmil etmek, herkesi kötü göstermek.
İkincisi, bu insanlar, kendiliğinden kötü insanlar değiller... Birileri, kullanılmak üzere, onları kötü insanlar olmaya ikna etmiş ve yetiştirmiştir. “Hazırda beklettiğimiz elemanlar” ifãdesi bekletilenlerin muhtar olmayıp, bağlı olduğunu gösterir. Yãni Evranosoğlu ve Öngüt, darbe plânlayıcılarının emrine amade hazır kıta... Tehlikeli ve çirkin bir hazır kıta.
Bu yazıda Evranosoğlu’ndan çok, Öngüt’ün çehresine bir nebze ışık düşürmek isterim. Zirâ Evranosoğlu, Allah’tan vahiy aldığını ve peygamber olduğunu ilan gibi zırvalıklarla mahiyetini erken teşhir ettiği için, daha zayıf tehlike durumuna düştü. Öngüt, yegâne gerçek müslüman ve son evliya olmak gibi hezeyanlarla muhakeme-i akliyede noksan radikallere pırıltılı gelebilir.
Peki kim bu Öngüt?
Kitaplarını neşreden Hakikat Yayıncılık’a ait web sitesinde verilen cevap garip bilgi ve ip uçları ile dolu:
Hazret, 1927’de Yugoslavya’da arzımıza teşrif etmiş. Ailesi Türkiye’ye nakl-i mekân edip Düzce’ye yerleştiğinde “hatem-ül evliya” henüz 9 yaşlarındadır: 1936... Türklerden “hatem-ül evliya” olamayacağı için Ömer efendi, Efendimiz (s.a.v)’in neslinden olduğu söylenen Medine’li Şeyh Ahmed’in ahfadıdır. Seyiddir yãni!..
Türkiye Cumhnuriyeti devleti saplandığı ucube resmî görüşü sebebiyle dindarlardan dehşete kapıldığı ve birinci sıra hasım da, hayat ve mücadelesi ile Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri ve şâkirdlerini gördüğünden Öngüt için model de oradan devşirilir. Meselâ Bediüzzaman Hazretlerinin gösterdiği ve dünyada şahika olduğu umumi kabul görmüş ilmî irtifaına rağmen sistematik bir tahsilinin olmayışının Öngüt için de sebeb-i pırıltı olacağı vehmedilmiş. Aşağıdaki satırlar bu maskaralığın neticesi olsa gerek:
“Okur-yazar olmaktan başka herhangi bir zahirî tahsilleri bulunmamaktadır. Mânen yetişmeleri hususunda şöyle buyurmaktadırlar:
‘Tarikat-ı aliyye’ye alındığımızda Şeyh Muhammed Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretlerimize karşı sonsuz bir muhabbet uyandı. Alındığımızın haftasında tecelli ettiler ve bir daha da bırakmadılar. Geceleri hep onlar meşgul olurlardı. Gündüzleri ise zaten Efendi Hazretlerinin huzur-u saadetlerinde idik. Bu suretle her iki pîrin himmet ve tasarruflarında bulunduk. Bugün dahi her ikisinin himmetleriyle yürüyoruz. Ve gelenleri de onlara havale ediyoruz.’”
Bu kadar da değil... Hazret, Bediüzzaman’ın yerine ikame edilecek veya onunla plâncıların tabiriyle “özdeşleştirilecek” ya, behemahal Üstãd gibi büyük eserlere imza atması ve “müellif” olması gerekir. Yazar mı, yazdırılır mı; bilmiyorum ama, bir de bakıyorsunuz ki Öngüt, şaheser bir hayasızlık örneği ile “Sözler ve Notlar” adıyla tam on kitap neşretmiş. Bediüzzaman Hazretler’inin serapa cerhedrilmez iman hakikatleriyle yüklü “Sözler” adlı eserini tedai ettirmek kastı taşıyan Öngüt’ün kitabının, kapak renginden cild tarzına, süslemelerinden karekter tercihine kadar ilk bakışta vitrinlerde “Sözler” gibi görünmesi temin edilmiş.
Risale-i Nur Külliyatı’nın ana direği “Sözler”, bütünüyle iman hakikatlerinin izah ve isbatından müteşekkildir. Öngüt’ün “Notlar”ı ise günlük politik ve siyãsî meseleler, çirkin ve ucuz sataşmalar, Müslümanların harim-i ismetlerine kaba tecavüzlerle taaffün etmiş bir bataklık.
Rejim marifetiyle küfrün tamim edildiği ceberrut yıllarında samimiyetle yola çıkmış, dindar olmanın çilesini hayatları müddetince çekmiş İslâmî cemaatlerden olup Öngüt’ün hayasızca iftira ve tekfirlerine mazhar olmayan cemaat yok gibi. Elbet de cemaatlerin de mürur-u zamandan aldıkları yaralar var, elbet de hatasız değiller... Ama hareket noktaları ve menşeleri temiz İslamî cemaatlerin üzerine meyhane ağzıyla saldırıp, sonra da “söylediklerimize hiçbirisi cevap vermedi” diye efelenmek veya maksadına vãsıl olamamanın hüsranını kusmak, Öngüt için elem verici olmalı.
Bu satırların maksadı Öngüt’ün herzelerine cevap vermek değil, menşe ve maksadına ışık tutmaktır.
Bir önceki makalemde de ifade ettim: Son darbe plânı belgesiyle bir daha kat’iyyet kazandı ki, karanlık mihrakların bir kaç nesil boyunca emek verip hazırda tuttukları kişi ve grubları -Öngüt ve Evranosoğlu gibi- teşhir etmek ve onlardan amme efkârı önünde yaka silkmek cemaatler için hayatî bir mesele haline gelmiştir. 28 Şubat’ın dehşetli neticelerine rağmen denebilir ki, Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı darbeleri ucuz atlatılmıştır. Yeniler çok daha kötü neticeler doğurabilir... Evranosoğlu ve Öngüt’ün yanısıra sırada bekleyen daha tehlikeli ve daha emre amade olanlar var. Bugün değilse yarın mutlaka bunlar kullanılacaktır, en azından buna teşebbüs edilecektir... Bu elim vaziyet vuku bulmadan önce, bunların mãhiyetini teşhir ile onlardan yaka silktiğini ilân etmek, tuzağı bozmak noktasından hayatî olabilir. Onlar saldırmasınlar, küfretmesinler diye susmak, tehlikenin büyüğüne davetiye çıkarmaktır. Kılıç darbesinden korunmak için, top güllesine rıza göstermek akıllıca değildir. Üstelik her zaman “Taraf Gazetesi” gibi imdâd ediciler de olmayabilir...
Doğrusu çok merak ediyorum: Topun hedefinde tutulan bütün bu İslâmî cemaatler Taraf’ı ayakta tutmak için ne yapıyorlar? Akl-ı evvelleri bu gazetenin okuyucusu olmayı camiasına telkin ediyorlar mı? Ediyorlarsa, meselâ neden muhafazakarların toplam tirajları iki milyon civarında iken Taraf kırkbinde tutunmaya çalışıyor. Sizin için çalışan, bir niyet taşımaksızın bile olsa hayatını fedayla size hizmet eden bir cengaverin arkasında durmamak akıllıca mı?
Taraf o belgeyi yayınlamasaydı, yayınlayabilecek miydiniz? Sanmıyorum... Hiç değilse sahib çıkınız... Korkuyor olabilirsiniz... Taraf, bütünüyle düşüncenizi temsil etmediği için, cãmianıza zarar vermesinden endişe duyuyor olabilirsiniz. Haklısınız da... Bütün sayfalarının temiz olduğunu, bütün satırlarının müeddeb olduğunu söylemeye imkân yok... Hiç değilse reklâmla destekleyiniz... O da olmuyorsa para desteği sağlayınız. Taraf ve benzerlerini yaşatınız ki, bu güzel topraklarda bir asırdır estirilen devlet terörü bitsin... İnasanımız da, insan muamelesi gördüğü bir sisteme kavuşsun...
Öngüt bahsi yine yarım kaldı... Belki başka bir makaleye malzeme olur.