Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Enfal Suresi 30-31. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
30 . (Ey Habîbim!) Bir zaman inkâr edenler seni tutup bağlamak veya seni öldürmek veya seni (yurdundan) çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı(1) (ama) Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
31 . Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman da: “Doğrusu işittik; eğer istesek elbette (biz de) bunun benzerini söyleriz.(2) Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şeydeğildir!” dediler.
1- “Kureyş kabîlesi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı öldürtmek için, kat‘î ittifâk ettiler. Hattâ insan sûretine girmiş bir şeytanın tedbîriyle, Kureyş içine fitne düşmemek için, her kabîleden lâekal (en az) bir adam içinde bulunup, iki yüze yakın, Ebû Cehil ve Ebû Leheb’in taht-ı hükmünde olarak, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hâne-i saâdetini bastılar. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yanında Hazret-i Ali vardı. Ona dedi: ‘Sen bu gece benim yatağımda yat!’
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm beklemiş, tâ Kureyş gelmiş, bütün hânenin etrâfını tutmuşlar. O vakit çıktı, bir parça toprak başlarına attı. Hiçbirisi O’nu görmedi, içlerinden çıktı gitti.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 63)
2- “Arab ediblerinin ve beliğlerinin (edebiyatçılarının ve güzel söz söyleme ustalarının) Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın da‘vâsını kalem ile ibtâl etmeye, ta‘rîf edilmeyecek derecede ihtiyaçları vardı. Ve o Hazret’e (ASM) karşı olan kin ve adâvetleri (düşmanlıkları) ve inadlarıyla berâber, en kolay, en yakın ve en selîm (selâmetli) olan kalemle ve yazı ile muârazayı (karşılık vermeyi) terk ettiler en uzun ve en müşkil ve en tehlikeli ve en şübheli olan seyf (kılıç) ve harb ile mukābeleye mecbûren ilticâ ettiler.
İşte sûret-i kat‘iyede (kat‘î şekilde) bundan anlaşılıyor ki, Kur’ân’ın benzerini yapmaktan âciz kalmışlardır. Zîrâ onlar her iki yolun arasındaki farkı bilmeyenlerden değildiler. Binâenaleyh birinci yol ibtâl-i da‘vâ için daha müsâid iken onu terk edip, hem mallarını, hem canlarını tehlikeye atan ve başka bir yola sülûk eden ya sefihtir (akılsızdır); hâlbuki Müslümanolduktan sonra siyâset âlemini (dünyanın idâresini) ellerine alanlara sefih denilemez veya birinci yola sülûktan kendilerini âciz görmüşlerdir. Onun için, kalem yerine seyfe mürâcaat etmişlerdir.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 176)