Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Kamer Suresi 23-32. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
23 . Semûd (kavmi de kendilerine o azabdan haber veren) korkutucuları yalanladı.
24 . Üstelik dediler ki: “İçimizden tek (başına) olan bir insana, ona mı uyacağız? Şübhesiz ki o takdirde biz, gerçekten bir dalâlet ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.”
25 . “Zikir (Vahiy), aramızdan ona mı indirildi? Hayır! O, şımarık bir yalancıdır!”
26,27 . (Onlar) yarın (âhirette), o şımarık yalancının kim olduğunu bilecekler! Şübhesiz biz, onlar için bir imtihân olmak üzere, o dişi deveyi göndericileriz. (Ey Sâlih!) Artık onları gözet ve sabret!
28 . Ve onlara, kesinlikle suyun aralarında (bir gün kendilerine, bir gün deveye olarak) taksimli olduğunu haber ver! Herbir içimde (orada) hazır olacak kişi (o sıra sâhibi)dir!
29,30 . Sonunda arkadaşlarını çağırdılar; bunun üzerine (o da, kılıcına) cür’etle sarıldı da (deveyi) kesti. Artık (bak, onlara) benim azâbım ve korkutucularım nasılmış?
31,32 . Şübhesiz ki biz, onların üzerlerine (korkunç) bir ses gönderdik de, ağıl yapanın (topladığı) kuru ot kırıntıları gibi oldular! Şânım hakkı için, (biz) Kur’ân’ı nasîhat alınsın diye kolaylaştırdık; (*) fakat bir nasîhat alan var mı?
(*) “Hem herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir olamaz. Fakat bir sûreye gāliben muktedir olur. Onun için en mühim makāsıd-ı Kur’âniye (Kur’ân’ın en mühim maksadları) ekser (çoğu) uzun sûrelerde derc edilerek (yerleştirilerek) her bir sûre bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 101)