"Onlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!”

“Şüphesiz ki şeytan size düşmandır; öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi taraftarlarını ancak yakıcı cehennemin ashâbından olmaya dâvet eder.” (Fâtır, 6) buyrularak şeytanın insanlar için büyük ve apaçık bir düşman olduğu belirtilmekte...

الشَّيَاطِينِ. وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ

(Ey Habîbim!) De ki şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Rabbim! Onların yanımda bulunup (beni saptırmalarından) da Sana sığınırım.” (el-Mü’minûn, 97-98)

وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ. إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ

“Şeytandan gelen bir vesvese seni tahrik ederse hemen Allâh’a sığın! Çünkü O her şeyi işiten ve her şeyi hakkıyla bilendir. Allâh’tan gerçekten sakınanlar, kendilerine şeytandan gelen bir vesvese dokunduğu zaman, (Allâh’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp derhal hakîkati gören kimseler olurlar.” (el-A’râf, 200-201)

Sığınmadan murâd, korkulan bir şeyden korunmak için bir başkasına dayanmak, onun himâyesine girmek ve ona sarılmaktır. Cenâb-ı Hak, Nâs Sûresi’nde, şeytanın bu ifsâdından korunabilmek için Rab, Melik ve İlâh vasıflarını zikrederek sâdece kendisine sığınılmasını emretmektedir. Çünkü insanları aldatmak için her türlü yolu deneyen ve bütün gayretini sarfeden şeytanın şerrinden koruyabilecek yegâne Kâdir-i Mutlak ancak Allâh Teâlâ’dır.

BESMELE ÇEKMENİN FAYDASI

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise şeytandan korunmak için besmeleyi tavsiye ederek şöyle buyurmuştur:

“Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan, askerlerine; «Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz.» der. Eğer o kimse eve girerken besmele çekmezse, şeytan onlara, «Geceyi geçirecek bir yer buldunuz.» der. O şahıs yemek yerken besmele çekmezse şeytan yine askerlerine, «Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz.» der.”(Müslim, Eşribe, 103)

ŞEYTANDAN ŞERRİNDEN KORUNMANIN DİĞER YOLU

Şeytanın şerrinden korunmanın bir diğer yolu da ihlâsa sarılmaktır. Âyet-i kerîmelerde:

إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ

(Kullarının hepsini azdıracağım.) Ancak onlardan ihlâsa erdirilen kulların müstesnâ!” (el-Hicr, 40)

إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ

“Şüphesiz ki Ben’im (ihlaslı) kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin (ve nüfûzun) yoktur! Ancak sana tâbî olan azgınlar müstesnâ.” (el-Hicr, 42) buyrulmaktadır.

İhlâs; ibâdet ve diğer amellerde riyâya yer vermemek, ibâdet ve tâatta gösterişten uzaklaşmak ve kalbin safâsını lekeleyen şeylerden gönlü uzak tutmaktır. Sırf Allâh rızâsını düşünmek, ona göre hareket etmek ve sâdece Allâh için kulluk yapabilmektir. Bu sebeple ihlâs, şeytanın kişiye süslemeye çalıştığı fenâlıklara ve insanları azdırma gayretine engel olan bir zırh vazîfesi görmektedir. Bu hâle vâsıl olabilmek için de kulun kalben seviye kazanması ve mârifetullâhtan hisse alabilme gayreti içinde olması zarûrîdir.

Allâh Teâlâ’yı kalben ve lisânen zikretmek de şeytanın şerrinden masûn kalabilmenin (korunmanın) en müessir âmillerinden biridir. Zikri terk etmek ise şeytanın yanımızdan hiç ayrılmamasına sebep olur. Bütün günahlar hep Allâh Teâlâ unutulunca işlenir. Zîrâ bir insan besmele çekerek günah işleyemez, “Allâh” diyerek haksızlık yapamaz ve bir gönlü incitip ona diken batıramaz. Cenâb-ı Hak bu hakîkati şöyle beyân buyurur:

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ

“Kim Allâh’ın zikrine karşı gözlerini kaparsa (gaflete dûçâr olup zikirden uzaklaşırsa), yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.” (ez-Zuhruf, 36)

BÜTÜN GÜCÜMÜZLE GAYRET GÖSTERMELİYİZ

Şeytandan korunmanın mühim bir metodu da Allâh’a ve Rasûlü’ne, yâni İslâm’a gönülden râm olabilmek ve îlâ-yı kelimetullâh (Allâh’ın ismini yüceltmek) için bütün gücümüzle gayret göstermektir. Yüce Rabbimiz:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

“Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a (yâni O’nun dînine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı (sırât-ı müstakîm üzere) sâbit kılar.” (Muhammed, 7) buyurmaktadır.

Diğer taraftan Allâh Teâlâ’nın emrini terk ederek şeytana tâbî olanların yerinin cehennem olduğu şöyle ifâde buyrulmaktadır:

َلأَمْلأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ

“Celâlim hakkı için sen ve sana tâbî olanlarla cehennemi dolduracağım.” (Sâd, 85)

لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ َلأَمْلأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ أَجْمَعِينَ

“…Kudretime yemin olsun ki, onlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” (el-A’râf, 18)

Şu hâlde bize düşen vazîfe, Allâh Teâlâ’nın buyurduğu gibi, şeytanı düşman bilmek ve onun, cehenneme atılmamız için her hîleye başvurmakta olduğunu unutmamaktır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

İslam Haberleri