Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Al-i İmran Sûresi 116-117. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
116-Şübhesiz ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâdları, Allah’(ın azâbın)a karşı kendilerine hiçbir şeyle fayda vermeyecektir! Ve işte onlar ateş ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.(*)
117-(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar.
(*)“Kâfir ve münâfıkların Cehennemde yanmalarını ve azab ve cihad gibi hâdiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve te’vîle sapmak (başka tarafa çekmek), Kur’ânın ve edyân-ı semâviyenin (semâvî dinlerin) bir kısm-ı azîmini (büyük bir kısmını) inkâr ve tekzib (yalanlama) olduğu gibi, bir zulm-i azîm (büyük bir zulüm) ve gāyet derecede bir merhametsizliktir. Çünki ma‘sum hayvanları parçalayan canavarlara himâyetkârâne (koruyarak) şefkat etmek, o bîçâre hayvanlara şedid bir gadir (şiddetli bir zulüm) ve vahşî bir vicdansızlıktır. Ve binler Müslümanların hayât-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i îmânın sû’-i âkıbete (îmansız ölmesine) ve müdhiş günahlara sevk eden adamlara şefkatkârâne tarafdâr olmak ve merhametkârâne cezâdan kurtulmalarına duâ etmek, elbette o mazlum ehl-i îmâna dehşetli bir merhametsizlik ve şenî‘ (çirkin) bir gadirdir.” (Kastamonu Lâhikası, 130)