İnceydim, narindim, pembeydi rengim.
Bir baktım eskimiş, pörsümüş derim.
Nasıl da güzeldim, diriydim hani?
Büküldüm, yamuldum...Faniyim fani...
Saklasan saklanmaz, parmaklar yamuk,
Pürüzsüz derimi, bağlamış kabuk...
Kalıcı değilim...Yolculuk kabre,
Ezelden gelenler, gidiyor Haşre...
Kalıcı değil ki, Dünya'ya gelen,
Yaşlanıp ölecek, kendini seven.
Yaradan: İbadet-şükür, duayla kulluk,
İstiyor sürerken, sırlı yolculuk...
Nefis ve malı Allah'a satmak,
Kul olma sınavı...kârla başarmak.
Her aza ibretlik, her organ sanat,
Emrine verilmiş, koca kâinat...
El deyip geçilmez, parmak izinde,
Rabb'in mührü var, sinek gòzünde...
Yolculuk sürerken, kulca yaşayan,
Buruşuk teniyle, Hakk'a ulaşan.
Bilir ki ebed var, Cennet'te gençlik,
Ebedde saadet...Ebedde şenlik...
Risale-i Nur'dan:
Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup, başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette, kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik mânen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.
Hayat ise, eğer iman olmazsa veyahut isyan ile o iman tesir etmezse, hayat, zahirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyade elemler, hüzünler, kederler verir. Çünkü, insanda akıl ve fikir olduğu için, hayvanın aksine olarak, hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir. Hayvan ise, fikri olmadığı için, hazır lezzetini, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise, eğer dalâlet ve gaflete düşmüşse, hazır lezzetine, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler, o cüz’î lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor. Hususan gayr-ı meşru ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir.