Onuncu sözde Memleket, Padişah, Yaver-i Ekrem, Saltanat, Ferman kelimelerini kinayeli kullanarak dünyaya matuf bir kurmaca yer kurulmuştur. Bediüzzaman bu kurduğu kurmaca dünyadan haşir hakikatine çok yönlü göndermelerde bulunur. Nasları, ehadisi ve İslamın kainat ve peygamber ve insanın sorumluluk telakki ini bu kurduğu dünyadan seslenerek anlatır.
Bir memleket vardır, ahali vardır, ayrıca arka plandaki ahalinin içinde iki kişi vardır, bunlardan biri kanuna uygun davranan padişahı tanıyan ve diğeri ise tanımayan kişidir. Bediüzzaman bu padişahın dünyasından seslenir, anlayışsız adama; “Ne yapıyorsun? Ceza çekeceksin, beni de belaya sokacaksın. Bu mallar miri malıdır. Bu ahali çoluk çocuğu ile asker olmuşlar veya memur olmuşlar. Şu işlerde sivil olarak istihdam ediliyorlar. Onun için sana çok ilişmiyorlar. Fakat intizam şediddir, Padişahın her yerde telefonu var ve memurları bulunur. Çabuk git dehalet et.”
İkinci adam Padişahı tanımaz, “Padişah kimdir tanımam?” İkinci adama şu memleketin bir padişahının olduğunu söyler o da biraz inanır ve kısmen kabul ederse de sorumluluğa yanaşmaz. “Haydi padişah var, fakat benim cüzi istifadem Ona ne zarar verebilir. Hazinesinden ne noksan edebilir, hem burada hapis mapis yoktur, ceza görünmüyor.”
Padişahın sergileri, dellalları, ilancıları vardır. Anlatıcı onun özelliklerini göz önüne serer. “Şu sergilere bak ve şu ilanlara dikkat et. Ve bu dellallara kulak ver ki muciznüma bir padişahın antika sanatlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Kemalatını gösteriyorlar. Misilsiz cemal-i manevisin beyan ediyorlar. Hüsn-i mahfisinin letaifinden bahsediyorlar.” Dördüncü surette padişaha karşı alınacak tutum ortaya konur. Bütün bahis Padişahın özellikleri etrafında cereyan eder.
Bütün suretlerde padişah, misilsiz zat, hikmet-i hükümet, saltanat sahibi, hep padişah etrafında anlam kazanan durumlar, eylemlerdir. Padişah Beşinci Suret’te şefkatli padişahtır. Padişahın sevgilisi vardır, o Yaver-i Ekremdir. Şefkatli ve kudretli bir padişahtır, en adi raiyetinin istediğini yerine getirir, o zaman sevgilisi olan Yayer-i Ekreminin isteğini yerine getirmez mi? Yaverin isteği padişahın da maksudu istediğidir, biri ebedi saadet ister o da raiyetine bunu gerekli görür. Bütün halk padişahın raiyetidir. Bu raiyet padişahın harika işlerinin seyircileridir. “Hem bütün raiyet padişahın kıymettar ihsanatının nümunelerini ve harika sanatlarının antikalarını sergilerde temaşa etmek için şu teşhirgahta birkaç dakika durup seyrediyorlar.“
Yedinci surette bütün işleri zapteden padişahın bir fotoğraf makinası vardır. Bediüzzaman yüksek boyutta bir tevhid ve haşir hakikatini anlatmak için dünya kurmuştur. Bu kadar yüksek bir sanat kabiliyeti karşısında hayret ve tahayyürden başka ne yapılabilir? Herşey kinaye mesafesi ile yerli yerine konmuş ne kadar büyük bir hayal ve dünya inşası. Fotoğraf makinası bu yerlerde cereyan eden her şeyin suretini alıyor, resmini çekiyor. O Zat yani padişah mülkünde cereyan eden olayların kaydedilmesini ister. Elbette ülkenin padişahı ülkesinde yaşayan insanların yaptıklarını kaydetmesi ve ceza mükafat vermesi gerekir.
Dairelerin ve cemaatlerin reisleri vardır, hepsinin Padişahla görüşecek telefonları vardır. Padişahla görüşürler, konuşurlar. Padişah onlara kendilerini başka bir ülkeye götüreceğini söyler. Saltanatı zevalsiz bir padişahtır. Nevruz da sultanın nevruzudur, yani bahar da sultana, padişaha nisbetle anılır. Padişah mucizekar zattır. On birinci surette mucizeler gösterir. Âli bir adalet ve geniş bir merhamet sahibidir. Hikmet ve inayeti vardır. Padişah insanları başka bir alemi kazanmak için vazife vermiştir. Vazife dünya ile bağımlı değildir. İnsanın vazifesi bir başka alemi gerektirir. Yaver padişahın saltanatının sürekli olduğu yere insanları davet eder. Bu hem fermanın hem de Yaverin tebligatıdır. Yaver’de öyle nişanlar vardır ki “padişahın pek doğru tercüman-ı evamiri olduğunu gösterir.”
İkinci işarette Yaverin Padişahın emri ile hareket ettiği anlatılır. Padişahtan yavere ondan Resuli Ekrem’e geçiş yapar. Bir peygamberlik kurumuna ve peygamberimizin zorunluluğuna çok yönle deliller getirir. Dördüncü işarette ispat edilen padişahın geçici bir memleketi olacak ama devamlı bir memleketi de olacaktır. Hakikatlerde padişah ve buna bağlı olarak gelişen kavram, tema ve şahıslar yoktur, orda kinaye mesafesi yoktur, hakikat açık şekilde anlatılır. Zaten birincilere suret demesi, ikincilere hakikat demesi suretler hakikatın suretidir, suretten hakikate geçiş yapar. Ama hakikatlerdeki bahislerle suretlerdeki bahisler arasında icmal ve tafsil noktasında paralellikler vardır.