Hamza Erdoğan'ın haberi:
Abant Platformu'nda konuşan Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Türkiye'de ordunun sadece siyasi konularda değil, aynı zamanda güvenlikle ilgili alanlarda da reformlara direndiğini savundu.
'Vesayet ve Demokrasi'nin ele alındığı Abant Platformu'nda 'Demokrasi ve Dış Güvenlik' başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını Ahmet Turan Alkan'ın yaptığı toplantıya, Türköne'nin yanı sıra Lale Kemal ve Prof. Dr. Eser Karakaş konuşmacı olarak katıldı.
İlk konuşmayı yapan Türköne, "Askerin uğraştığı savaş işleri, askere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Hizaya çekme tabiri askeri bir tabir. Askeri konuları, teorik düzeyde siviller askerler kadar iyi bilmeli. Batıya göre bizde askeri konuları çok iyi bilen insan sayısı çok az. Askeri konuları iyi bilmeden askeri vesayet altına almak çok zordur. Ordular savaşmak için değil, caydırmak için kurulur ve beslenir. Askeri literatürde bir kavram vardır. En iyi general, savaşmadan zafere ulaşan komutandır. Bizde karşı çıkılıyor ama aslında askerlerin temel görevi tören yapmaktır. Bürokrasinin en güçlü olduğu yerlerin başında askerlik geliyor. Bunun için asker reform yapamaz. Bunun mutlaka siyasi otoritenin yapması gerekir." dedi.
"Bizde askerin en önemli görevi nöbet tutmaktır." diyen Türköne, şunları söyledi: "Bir nöbet yerinde 5 askere ihtiyaç vardır. Güneydoğu'da nöbet tutturuyoruz ve keklik gibi avlıyorlar. Batıda nöbet diye bir şey yok. Onun yerine kamera sistemi var. Askeri vesayet istemiyorsanız, askeri vesayet altına almak zorundasınız. 20 yıldır askeri reformdan bahsedilir. Barış zamanında kuvvetler, kendi komutanlıklarına bağlı. Savaşta kara, deniz, hava birleştiriliyor. Dünyada kara, deniz, hava yerine operasyonel komutanlıklar oluşturulmuş. Bu, barış zamanında da aynı durumda. Savaşların kazanılmasında artık asker değil, bilgi öne çıkıyor. Asker sayısının çokluğu cephede size bir şey sağlamıyor. Çok ciddi bir reform gerekiyor. Bizim temel sorunumuz askerin siyaset üzerindeki vesayeti ayrı bir konu ama askerin ülke güvenliğini sağlamada gereken reformlara direniyor olması. Türkiye'nin dış politika reformu, orduyu buna göre tanzim edebilmek için güçlü bir siyasi iradesinin bunu gerçekleştirmesi gerekiyor. Dünyanın hiçbir ordusu reformu kendisi istemiyor."
Profesyon ordu konusuna da değinen Türköne, Türkiye'nin profesyonel orduya geçmesi halinde 150-200 bin kişilik orduya ihtiyacı olduğunu söyledi. Türköne, vicdani retçiliğin ise ülkede kimseye anlatılabilecek kadar çok kolay bir iş olmadığını söyledi.
Prof. Dr. Eser Karakaş, Türkiye'nin askeri harcamalar da dahil denetlenemeyen bir orduya sahip olduğunu söyledi.
Türkiye'de askeri vesayet kavramına, 2000'li yıllardan sonar farklı anlamlar yüklenmeye başlandığını belirten Karakaş, "Türkiye'de askeri vesayet kavramları, 2002 sonundan itibaren değişmeye başladı. Türköne'nin söylediği konu çok önemli. Türkiye'de siviller savunma konularını bilmiyor. Bu kitaplar, savunma konularını el kitabı haline getiriyor. Maalesef, Türkiye'de bu kitapların bir benzerini bırakın, bu tarz makale bile yoktur. Türkiye'de bu konulara giren birkaç isim var, ama onlar da askerin söylediğini tekrarlıyor. Rütbesiz askerler yani. Bağımsız bir çalışma hiç yok." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Karakaş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaptığı harcamalar da dahil hiç bir surette denetlenemediğine dikkat çekti. Dünyada bunun başka örneğinin olmadığını ileri süren Karakaş bu konudaki eleştirilerini şöyle sürdürdü: "Her bilgi asimetrisi, vesayetin ana kaynağıdır. Doktor için de geçerli, askerlikte de geçerli. Sayıştay denetimi yapılıyor mu? Asla. Ben Fransa'yı çok iyi biliyorum. 900 milyar dolar ABD, 60 milyar dolarla Fransa ikinci sırada. Türkiye'deki askeri harcamaların rakamı ise net değil. 15-17 milyar dolar harcama yapıyoruz. Büyüklüğünü ölçemediğiniz şeyi denetleyemezsiniz de. Bu denetimi Sayıştay yapıyor. Ama ne kadar. 2005 yılında değiştirilmek istendi. Ama bir türlü o tarihten bu yana Meclis gündemine gelmedi."
LALE KEMAL: HESAP SORMAMAK ORDUYA DA KÖTÜLÜK YAPMAKTIR
"Silahlı Gücün Demokratik Denetimi" konusunu anlatan Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal ise orduda kimseden hesap sormadığını öne sürdü. Kemal şunları söyledi:
"Geçen hafta Şemdinli'de 11 askerin şehit olduğu olaydan sonra komutan Başbakan'a bilgi verirken, 'Ben onları çoban sanmıştım' dedi. Birincisi bu komuta kademesi neden görevden alınmadı? Asker neden Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı değil. Siyasi irade harekete geçemiyor ve hesap soramıyor. Biz yasal değişimlerin çoğunu yaptık. Zihinsel değişim gerçekleşmedi. Ben bunu içselleştirilmiş korkuya bağlıyorum. Bunun iki nedeni var. Birincisi, peygamber ocağı kutsaması ikincisi ise Kurtuluş Savaşı psikolojisinin mobilize edilmesidir. Askerin ülkenin sahibi olarak yetiştirilmesi yerine, yurt savunması ile görevli yetiştirilmesi gerekiyor. Obama, geçen hafta Afganistan komutanını görevden aldı. ABD'li komutanın söylediği tek şey Obama'nın anlayışsız olduğunu söylemişti. Erdoğan o kadar hatalar yapan komutanları görevden alamadı. Güney Kore'de yanlış yapan 25 komutan ordudan uzaklaştırıldı. Güney Kore ordusu zaafa mı uğradı. Tam tersine. Hesap sormamak, korkmak orduya da kötülük yapmaktır. Terörle mücadelede zafiyet gösterenler bu Yüksek Askeri Şura toplantısında terfi ettirilmemeli. Eğitim harcamalarının öne geçtiği söyleniyordu, oysa halen askeri harcamalar eğitim harcamalarının üzerindedir."