Osman Yüksel Serdengeçti'yi anıyoruz

Osman Yüksel Serdengeçti’yi vefatının 26. yıldönümünde anılıyor. Ünlü siyasetçinin avukatı ve aile dostu olan Süleyman Arif Emre, Serdengeçti'yi anlattı:

Mustafa R. Özgür'ün haberi

Allah demenin bile yasak olduğu bir devirde, gerçekleri korkusuzca yazan Serdengeçti, defalarca hapse girmek zorunda kaldı. Büyük dava adamının avukatı ve aile dostu olan Süleyman Arif Emre, Serdengeçti'yi anlattı.

HALKIN VE HAKKIN SESİ OLDU

Gerçek adı Osman Zeki Yüksel olan Serdengeçti, inandığı dava uğruna yılmadan uzun yıllar boyunca mücadele verdi. "Allah" demenin bile yasak olduğu bir devirde, gerçekleri korkusuzca yazan Serdengeçti, defalarca hapse girmek zorunda kaldı. Osman Yüksel, 1917 yılında Akseki’de doğdu. Serdengeçti dergisinde "Serdengeçti" imzasıyla çıkan yazılarından dolayı bu isimle tanınır. Babası müftü olan Serdengeçti, ilkokulu Akseki’de, ortaokulu Antalya’da, liseyi Ankara’da okuduktan sonra Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne girdi. Üniversite 2. sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944’te meydana gelen olaylara karıştığı için tutuklanan merhum fikir adamının, Serdengeçti dergisindeki yazılarından dolayı da üniversiteden kaydı silindi.

O GÖZÜKARA BİR ANADOLU DELİKANLISIYDI

Serdengeçti’nin 60’ın üzerinde davasında avukatlığını yapan yakın dostu Süleyman Arif Emre de Üstad’ı Vakit’e anlattı. Emre; “O, gözü kara bir Anadolu delikanlısıydı. Kendisini davasına ve milletine feda etti” dedi. 60’ın üzerinde dava da Serdengeçti’nin avukatlığını üstlenen Arif Emre, sadece bir davayı tam kazanmak üzereyken Üstadın hem hâkim’e hem de savcıya hakaret etmesi üzerine kaybettiklerini söyledi. Arif Emre; “Ben de ilk avukatlığa başladığımda; “Sen daha çok gençsin, hiç dava alamazsın” demişti. Bende; “Üstad, sadece senin davalarını alsam bana yeter” demiştim. 60’ın üzerinde davasına girdim. Tek dava kaybettik. Hâkime ve Savcıya hakaret etmeseydi o davada da beraat alacaktı. Ama bu normal bir davranıştı Osman için. Çünkü o, kişiliğini hiçbir şey için feda etmezdi. Sonuçta en değerli şeyini, hayatını feda etti davası için. Dergide adres olarak ‘herhangi bir cezaevi’ yazardı. Serdengeçti Dergisi her sayısından sonra toplanır, aleyhine dava açılır ve Osman, içeri alınırdı” dedi.

SADECE İSLAM DÜŞMANLARINA PATLAYAN BARUT OLDU

Serdengeçti’nin hem aile dostu, hem avukatı hem de dava arkadaşı olan Devlet Eski Bakanı ve Milli Görüş hareketinin önemli isimlerinden olan Arif Emre, “Osman, bir barut fıçısıydı ve sadece İslam düşmanlarına patladı. O, kimsenin olmadığı 40’lı yıllarda yine kendisi gibi büyük bir mücadele adamı olan Necip Fazıl ile birlikte başı öne eğik Müslümanlara güç ve moral vermiştir” dedi. Osman Yüksel ise savunduğu davayı kendi dilinden şu şekilde anlatıyordu; “Allah davası, millet davası, vatan davasıdır. Bu mukaddes dava karşısında biz, nefsimizi sildik, kendimizi bildik. Kim ne derse desin, önümüze hangi engel çıkarsa çıksın, bu ateş sönmeyecek, bu dava ölmeyecek. Serdengeçti yolundan dönmeyecek."

10 KASIM’DA VEFAT ETTİ

Serdengeçti, yakalandığı Parkinson hastalığından kurtulamayarak, 10 Kasım 1983’te Ankara’da Hakk"ın rahmetine kavuştu. Serdengeçti bütün ülkede çeşitli programlarla anılacak.

ESERLERİ

Mabetsiz Şehir, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar, Gülünç Hakikatler, Ayasofya Davası, Türklüğün Perişan Hali, Mevlana ve Mehmet Akif, Kara Kitap, Radyo Konuşmaları, Müslüman Çocuğun Şiir Kitabı

DOSTLARI NE DEMİŞTİ?

Rahmetli Ahmet Kabaklı: “Osman Yüksel’ler, bu milletin ruh, iman, gelenek köklerine bağlı, taşkın zekâlı çocuklarıdır. Yolsuzluklara, kötülüklere, dinsizliklere, saçma sapan yeniliklere, nursuzluk ve dönekliklere karşı içlerinde mukaddes bir isyanla İstanbul ve Ankara’ya giderler.”

Yavuz Bülent Bakiler: “Osman Yüksel... Bütün akımların karşısındaydı. Tembelliğe, geriliğe, kültür emperyalizmine, her türlü dikta heveslerine, taklitçiliğe başkaldırırdı. O, Anadolu’muzun yerli sesidir. Bir yörük kilimi kadar renkli, çarpıcı ve heyecan verici bir ses... Dün onun kalemi bir kılıçtı, bir fikir savaşının en ön saflarında bulunuyordu.”

Hekimoğlu İsmail; “Derginin idarehanesi denen yer, bir kitapçı dükkânıdır. Pek aydınlık değildi. Raflarda, yerlerde kitaplar, duvarlarda Serdengeçti"ler asılmış, hangi dergiden ne kadar soruşturma açılmış ne kadar hapis yatmış, hepsi üzerlerinde yazılı idi. Ekseriya peynir ekmek, yumurta yerdi. Evleninceye kadar bu dükkânda yattı kalktı. Hapishaneye "evim" diyen Serdengeçti şöyle derdi: Dolandırıcı, sahtekar, namussuz, hırsız, katil... Hepsi hapis yatıyor. Bir hiç uğruna, bir alçaklık için hapis yatanlar, hapsi göze alanlar varken, ben neden dinim, imanım için hapis yatmayayım? Dinsiz olmayacağız, hapis olacağız. Ne yapalım?”

KRAVATI BELİNE TAKTI

Mecliste 1965–69 döneminde mebusluk yapan Serdengeçti, aynı yıllarda beline kravat takmakla da meşhurdu. Kravat takmaktan hoşlanmazdı. Milletvekilleri için Meclis'e kravatla gelme mecburiyeti konulunca, ne yapacağını düşündü ve ertesi gün kravatı beline bağlayarak gitti. Kapıda yapılan kontrol esnasında kravat takmadığı görülünce, durdurulur ve içeri alınmak istenmez. O da, bu durum karşısında belinde kuşak gibi bağladığı kravatı gösterir ve şu açıklamada bulunur: “Evet, kravatsız gelinmesin denildi. Bundan haberim var. Fakat kravatın mutlaka yular gibi takılması gerektiği yönünde bir ifade kullanılmadı. Sadece takılsın denildi; eh, biz de böyle taktık işte...”

“MECLİSİN YARISI HIYARDIR”

Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken CHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto eder ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel Serdengeçti; “Bu meclisin yarısı hıyar” deyip kürsüden iner. Bunun üzerine CHP’li vekiller, “Meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Lütfen sözünü geri al” diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der: “Tamam sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değil”
Vakit

Edebiyat Haberleri