15. yüzyıl sonlarında Sultan II. Beyazid tarafından dönemin sosyal devlet ve sağlık anlayışının bir yansıması olarak Edirne'de yaptırılan şifahane, batının akıl hastalarını dışladığı dönemde Osmanlı'nın su, müzik sesi ve güzel kokuyla ''akıl yoksunu kişileri topluma kazandırma mücadelesinin de bir simgesi'' olarak değerlendiriliyor.
Tarihi kaynaklara göre, şifahanede 10 kişiden oluşan sazende grubunun haftada 3 gün verdiği konser, su sesi ve güzel koku, tedavi araçlarının başında geliyor, ayrıca tedavinin parasız olduğu şifahanedeki eczanede haftada 2 gün şehirdeki hastalara da parasız ilaç dağıtılmış.
Şifahane eczanesinden ihtiyacı olmadığı halde ilaç alanlar ya da ihtiyacı fazlası ilaç isteyenler için yazılan ''beddualı'' uyarının yer aldığı kitabe ise Osmanlı Devleti'nin insan haklarına ve adalete verdiği önemin bir göstergesi olarak hala şifahanedeki eczanenin kapı üzerinde yer alıyor.
17. yüzyıl ortalarında Edirne'ye gelen ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin de ilgisini çeken bu beddua ifadesinin yer aldığı kitabe, seyyahın ünlü eseri Seyahatname'de de yer alıyor.
''Firavun ve Karun'un laneti üzerine ola...''
Evliya Çelebi, seyahatnamesinin Edirne gezilerine ayırdığı ve kentteki şifahaneyle ilgili anekdotları aktardığı bölüme, şifahanenin güzelliğini aktarıyor. Şifahanedeki eczaneyi de anlatan Evliya Çelebi, kitabede yazan kısmına eserinde şöyle yer vermiş:
''...Libase, kebabe, kaküle, zencefil, emleç, kebed, murabbanın ne kadar çok dağıtıldığının hesabını Allah bilir. Ama şifa yurdunun üst eşiği üzerine vakıf tarafından (sağlıklı olan adam bu ilaçlardan bir kırat alırsa hastalanıp Firavun ve Karun'un laneti üzerine ola) diye lanet yazısı yazılmıştır. Yapan ve vakfedene Allah rahmet eyleye vesselam.''
Hala 3 boyutlu görseller ve mankenlerle dönemin sağlık hizmetlerinin canlandırıldığı şifahanenin, eczane bölümünün kapısında yer alan kitabe, okuyanları o döneme götürüyor.
''Şifahane hem mimari hem tıp tarihi açısından önemli''
Sultan II. Beyazid Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü Enver Şengül, yaptığı açıklamada, şifahanenin hem tıp hem de mimari tarihinde önemli bir yeri olduğunu söyledi.
Müze Müdürü Şengül, şifahanenin tıp tarihindeki önemini dönemine göre ileri tekniklerle tedavi yöntemleri sunulması, mimarideki önemini de merkezi planlı hastahanelerin ilk örneklerinden olması olarak özetledi.
Şifahanede hem tedavinin hem de ilaçların ücretsiz olduğunu aktaran Şengül, ''Evliya Çelebi'nin notlarından ve tarihi vesikalardan öğrendiğimiz kadarıyla haftada iki gün açılan eczaneden, ücretsiz olarak ihtiyacı olan halka ilaç dağıtılıyormuş. Tabii gelen hastalar israf yapmasınlar diye atalarımız eczane kapısına beddua ifadeli bir kitabe asmışlar'' diye konuştu.
Şengül, Osmanlıca yazan kitabenin Türkçe'ye çevirerek eczane bölümünün girişinde sergilediklerini ve müzeyi gezenlerin de buna yoğun ilgi gösterdiklerini kaydetti.
Müzenin tarihçesi
1488 yılında yapılan, hastaların dönemin hekimlik bilgilerinin yanı sıra müzik ve su sesiyle tedavi edildiği Sultan II. Beyazid Külliyesi, 1900'lü yıllarla birlikte kaderine terk edildi. 1984 yılında Trakya Üniversitesi tarafından devralınan külliye, restorasyondan geçirildikten sonra üniversitenin bazı bölümlerinin uygulama alanı olarak kullanıldı.
Daha sonra bu bölümler yeni yapılan binalarına taşınınca, tarihi mekan 23 Nisan 1997 tarihinde müzeye dönüştürüldü. Ruh Hastalarını Rehabilitasyon Derneğinin katkılarıyla 30 Haziran 2000 tarihinde de şifahane bölümü, psikiyatri tarihi bölümü olarak düzenlendi. Sanat yönetmenliğini Türkan Kafadar'ın yaptığı çalışmalarla düzenlenen, dönemin bütün özelliklerini yansıtan kostüm ve aksesuarla donatılan bu bölüme müzeyi gezenler büyük ilgi gösteriyor.
2004 yılında Avrupa Konseyi'nce ''En iyi müze'' seçilen sağlık müzesi, 2007 yılında da Avrupa'nın en köklü müzelerinin buluşmasında ''En İyi Sunum Ödülü'' aldı.
HaberTürk