Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yazısı:
Talâk, fesih ve ölüm gibi bir sebeple evlenmenin sona ermesi halinde, kadının başka biriyle evlenmeden beklemesi gereken müddete iddet denir: İddet yani bekleme süresinden gaye, kadının hamile olup olmadığının anlaşılması, vefât eden kocanın hatırasına hürmet ve ric'î talâkda kocaya karısına dönmesi için düşünme imkânı sağlama ve benzeri maslahatlardır. (1)
İddet, iki çeşittir:
Birincisi, vefat iddetidir. Kocaları vefat eden kadınlar, 4 ay 10 gün vefat iddeti beklerler. Kadın hamile ise, iddet doğumla sona erer. Fâsid evlenmelerde, vefat iddeti yoktur, zifaf gerçekleşmişse talâk iddeti beklenir. Ric'î talâk iddeti bekleyen kadının kocası vefat ederse, artık ölüm iddeti beklemeye başlar; bâin talâkda ise talâk iddetine devam eder.
İkincisi, talâk veya fesih iddetidir. Boşanmış veya nikâhı feshedilmiş kadınların iddetini, bunları iki guruba ayırarak incelemek gerekir. Kadın hamile ise iddeti doğumla sona erer. Kadın hamile değil ve hayız görüyorsa, bunların iddet süresi üç hayız (kurû') süresidir. Bu, Hanefilerin görüşüdür. Şafiî ve Malikilere göre, üç temizlik süresi kadar bekleyecektir.
Küçüklüğünden ve yaşlılığından dolayı hayız görmeyen kadınların iddet süresi ise tam üç aydır. Bu iki devre (15-55) arasında olup da, herhangi bir sebepten dolayı hiç hayız görmeyen yahut bir veya iki defa görüp sonradan hayızdan kesilen kadınların iddeti hususunda fikir ayrılıkları mevcuttur. Ebu Hanife'ye göre, bu kadın hayızdan kesilme yaşı (sinn-i iyâs) olan 55 yaşına kadar bekledikten sonra ayrıca üç ay iddet bekler. Bu görüşün her açıdan bazı mahzurlar doğuracağı ortadadır. Bu sebeple 1917 tarihli Kararnâme bu konuda Malikî mezhebini esas alarak söz konusu kadınların iddetini "eğer sinn-i iyâsa ulaşmışlar ise üç ay, ulaşmamışlar ise 9 ay iddet beklerler" şeklinde hükme bağlamıştır. Aslında Malikilere göre bu süre 12 aydır. (2)
İddetin hukukî sonuçlarını ise kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Birinci sonucu, kadının hakkı olan iddet nafakasıdır. Hanefi hukukçulara göre, ric'î ve bâin talâk ve hatta bazı istisnaları bulunmakla birlikte fesih iddeti bekleyen kadının yiyecek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaçlarını kocası giderecektir. Vefat iddeti bekleyen kadının, iddet nafakası hakkı yoktur.
İkinci önemli sonucu kadının iddet süresini müşterek evde geçirmesi ve yas tutması mecburiyetinin bulunuşudur. Buna ihdâd denir.
En önemli sonucu da, iddet süresi içinde kadının eski kocasından başka kimse ile evlenememesidir. İddet bekleyen kadınlara evlenme teklifi dahi yapılamaz. (3)
ÇOCUKLARIN NAFAKASI AYRICA DÜZENLENMİŞTİR
Fürû' Nafakası: Yani çocuk ve torunların nafakasıdır. Bunların nafakası baba ve diğer usûl üzerine vaciptir. Bunun için çocuk ve torunların mallarının bulunmaması ve kazanmaya da güçlerinin yetmemesi şartı koşulmuştur. Güç yetmeme, küçüklük ve hastalık sebebiyle olabileceği gibi, ilim tahsili veya kız çocuğu olması gibi bir sebeple de söz konusu olabilir. Usûlün de malî durumunun iyi ve kazanabilecek halde olması gerekir. Şartlar gerçekleşince, erkek çocuğun, emsali kazanmaya başlayıncaya kadar nafakalarını, usûlü teminle mükelleftir. Kız çocukta böyle bir şart aranmaz. (4)
1-Damad, 1/472 vd.; Molla Hüsrev, I/400 vd.
2-Damad, I/472 vd.; Molla Hüsrev, I/400-403; HAK, md. 139-149 (özellikle 140. madde); Akgündüz, Külliyât, 329-330; Cin, Boşanma, 112-114; Kadri Paşa, md. 310-323; Karaman, I/328 vd.; Kur’an, Bakara, 228, 234, Talâk, 4.
3-Kadri Paşa, md. 2, 324-33l; Cin, Boşanma, 114-116; Kur’an, Talâk, 1; Karaman, 1/330-331.
4-Damad, I/504-507; Kadri Paşa, md. 295-407; Kur’an, Bakara, 233; Cin, Boşanma, 119-120.