Afrika kıtası ve özellikle Somali-Kenya ve Etiyopya üçgeni son altmış yılın en kurak ve zor yıllarını yaşıyor. Bu coğrafyada son dört yıldır devam eden kuraklık, tam bir felakete dönüşmüş durumda. Buralarda yaşlı insana rastlamak neredeyse imkânsız gibi. Özellikle çocuklar için çok hazin ve yürek yaralayan bir tablo ile karşı karşıyayız.
Her gün çok sayıda çocuk, bu sıkıntılara dayanamayarak ölüyor. İnsanlar bir bardak su ve bir parça yemek bulmak için kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalıyorlar. Bu uzun yolculuklarda yollarda ölen ve hedefine ulaşamayan çok sayıda insandan bahsedilmekte.
Ayrıca yetersiz ilaç, sağlık kuruluşu ve sağlık personeli nedeniyle beslenme bozukluğu ve kötü hayat şartlarından kaynaklanan hastalıklarla mücadele etmek imkânı da çok düşük seviyelerde. Sağlık hizmetleri çok kötü şartlarda verilmeye çalışılıyor.
Hiçbir gelir kaynakları bulunmayan bu insanlar, yıllarca iç savaş yaşayan ülkelerinde her şeylerini kaybetmişler. Yüz kadar yıl önce buralara dadanan Avrupa zalimleri, zenginlik, maden ve para namına ne bulmuşlarsa, alıp ülkelerine kaçırmışlar. Buraları tamamen sömürdükten sonra da terk etmişler ve göstermelik bir bağımsızlık bahşetmişler.
Sonra Asya münafıkları devreye girmiş, yine hüsranlar ve hicranlar yaşanmış. Geride kalan ve belki hayatlarının idamesine ancak yetecek bakiye varlıklarına el koymuşlar, başka acılar ve ıstıraplar yaşanmış bu kara tenli, kara bahtlı insanlar ülkesinde.
İslam’ın insanlığa getirdiği cihanşümul şefkat ve merhamet esasları, komşusu aç iken tok yatmayı yasaklıyor. Bilerek karıncaya ayak basmamayı tembihliyor. Bir insanı yaşatmayı, bütün insanlığı yaşatmak ile eşdeğer tutuyor. Veren eli, alan elden üstün tutuyor. Merhameti, şefkati, bağışlamayı ifade eden ‘’Bismillah’ı’’ ağızdan düşürmemeyi tavsiye ediyor, her hayrın başı sayıyor.
Fakat heyhat…. Bu duygularımız ne kadar da aşındı. Ne kadar da dumura uğradı rikkatli yüreğimiz. Komşunun derdi ile dertlenmekten vazgeçtik bir hayli zamandır.
Geçenlerde bir dost sohbetinde ecdadımızın şefkat, merhamet ve yardımseverliğinin bir ilginç öyküsünü dinledik. İbret ve hayretle büyük olmanın, Müslüman olmanın, sorumluluk sahibi ve vazifeperver olmanın muhteşem numunesine muttali olduk.
1845 yılında İngiltere’nin bir sömürgesi olan İrlanda’da, halkın tek geçim kaynağı olan patates tarlalarında bir mantar hastalığı ortaya çıkar. Aynı yıl patates tarlalarının yüzde sekseni heder olur. 1846 yılında ise İrlanda’daki bütün patates tarları mantar hastalığı nedeniyle yok olur ve ülkede büyük bir açlık başlar.
Bir milyon kadar nüfusu olan bu ülkede on binlerce insan ölür. O zamanın şartlarında yardım yapmanın zorluğu nedeniyle felaketin boyutu her geçen gün büyür. Durum Osmanlı Devleti’ne intikal eder ve Padişah Sultan Abdülmecid bu ülkeye on bin sterlin yardım gönderir. Ancak İngiltere, sömürgesi İrlanda’ya gönderilen bu yardımın yalnızca bin sterlinini kabul eder.
Gerekçe çok ilginçtir. İngiltere kendi sömürgesine yalnızca iki bin sterlin yardım etmiştir. Ve başka bir ülkenin kendisinden daha fazla yardım yapmasına razı olmaz. Osmanlı Devleti bu sefer üç gemiye yiyecek erzak doldurur ve İrlanda’ya gönderir. Ancak İngiltere krallığı bu yardımların da Dublin limanına indirilmesine izin vermez. Gemiler izlerini kaybettirirler ve adanın başka bir tarafında bulunan Drogheda limanına yüklerini boşaltırlar. Bölgedeki halk, bayram eder ve felaketin büyümesinin önüne geçilir.
1847 yılından bu yana her yıl bir İrlandalı bu büyük yardım karşılığında bir büyük vefa örneği göstererek İrlanda’dan İstanbul’a kadar yürüyerek gelir. Ve İstanbul şehrine bir şükran plaketi hediye ederler. Yine bir vefa ve şükran duygusunu yaşatmak için Drogheda Şehri’nin şehir amblemi ile ülkenin en ünlü futbol kulübü Drogheda United’ın simgesinde Osmanlı hilâli ve yıldızı bulundurulmaktadır
İşte İslami hassasiyetleri gelişmiş ve kendini sorumlu sayan bir ecdadın, büyük sıkıntılarla boğuştuğu bir zamanda bile, ülkesinden çok uzak ve üstelik gayr-ı Müslüm insanlara, yüz altmış beş sene önce yaptığı manidar yardım. Afrika’daki masum çocukların perişan hali ortada iken, hiçbir şey yapmadan rahat edebilmek mümkün mü?
Müslüman olmanın gereği olan şefkat ve merhamet duyguları bugün harekete geçmeyecek de, ne zaman harekete geçecek?