Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), bu yıl “Sınavın yapılacağı binaya girişlerin sınav başlamadan 15 dakika öncesinde sonlanması” kuralını getirmişti. Kural, ilk olarak üniversiteye giriş sınavlarının birinci basamağı olan 12 Mart’ta gerçekleştirilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) uygulandı. Onlarca öğrenci 09.45’i bir ya da birkaç dakika geçirdiği için sınava alınmadı. Bu nedenle bir yıllık emekleri boşa giden adayların kapı önünde görevlilere yalvarmaları, ağlamaları kamuoyunda çok tartışıldı. Ancak ÖSYM Başkanı Ömer Demir, “Çok üzgünüm, yapacak başka bir şey yok. Adaylar sınava giriş belgesini internetten indirirken ekrana büyük harflerle ‘Salonlara 09.45’te alınıyor, geç kalan alınmayacak’ diye duyuru koyduk” açıklamasında bulundu ve geri adım atmadı.
Milliyet'in haberine göre adayların son umudu Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) oldu. İlk günden itibaren konunun takipçisi olan KDK’ye, “09.45 kuralı mağdurları” olarak nitelendirilen 117 öğrenci başvurdu. Başvuruları değerlendiren KDK, “Sınav saatinden 15 dakika önce sınav binası önünde hazır bulunma” kuralı kapsamında, geç kaldıkları gerekçesiyle giremeyen öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesine ve kuralın gözden geçirilmesine yönelik ÖSYM’ye tavsiyede bulunuldu.
'Orantısız ölçüsüz'
Kamu Denetçisi Arif Dülger tarafından hazırlanan, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un onayladığı kararda, söz konusu kural ve yaptırımın temel bir hak olan eğitim hakkına ölçüsüz bir müdahaleyi içerdiği, bu müdahale neticesinde orantısız ve ölçüsüz bir mağduriyet oluştuğu vurgulandı.Kararda, daha yumuşak ve yapıcı bir çözüm bulmak mümkünken, bu uygulamanın, aday için olabilecek en ağır yaptırım olduğuna işaret edildi.
Kararda, şu değerlendirmelere yer verildi: ''09.45 ile 10.00 saatleri arasında sınav binası önünde hazır bulunan adayların sınav binasına alınmaması yerine, ayrı bir sınav salonuna alınması şeklinde bir çözümün tercih edilmesi halinde de idarece belirtilen amaçların gerçekleşmesi mümkün. Böylece, hem idarece gözetilen sınav salonuna vaktinde gelen adayların motivasyonu ile dikkatinin bozulmaması, sınav düzeninin korunması, güvenlik tedbirlerinin gereğince uygulanabilmesi sağlanacak hem de sınava geç kalan adayların sınav öncesi işlemlerinin daha geç tamamlanması, sınava daha geç başlaması ve daha az soru cevaplaması ihtimali dışında bir külfete katlanması gerekmeyecektir.''
LYS’ye 1.5 ay kaldı
Üniversiteye giriş sınavlarının ikinci basamağı olan Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) 10-11 ve 17-18 Haziran tarihlerinde yapılacak. Başvurular ise 4-17 Nisan tarihlerinde tamamlandı. 09.45 kuralı nedeniyle sınava girmeyen adaylar, LYS’ye başvuramadı.
Adaylar, KDK kararı sonucunda ÖSYM’den gelecek haberleri bekliyor.
Karar tavsiye niteliğinde ama
KDK’nin aldığı kararlar tavsiye niteliğinde, yasal bir yaptırımı yok. Ancak kurum, astım hastası olan ve nefes açıcı tüple YGS’ye girdiği için sınavı iptal edilen Zehra Betül Baş’ın sınavının kabul edilmesini sağladı. Yine LYS’nin son ödeme veya son başvuru gününü kaçıran öğrenciler için ÖSYM ile gerekli görüşmeler yaparak bu konuda mağduriyet yaşayan öğrenciler için ek süre alınmasını sağladı. Bu kararlar da 09.45 mağduru öğrencilerin umudunu artırdı.
'Mağdurların dava açma hakkı var'
Konuyla ilgili kimi hukukçular, uyarı yapıldığı için adayların dava hakkı olmadığını kaydetmişti. Ancak Milliyet’e konuşan Avukat Zuhal Çolak, 09.45 kuralının ÖSYM’nin kararıyla yapıldığını, bir yasal düzenleme olmadığına dikkat çekti. “Bu kararın iptali istenebilir, aday dava açabilir” diyen Çolak, şunları söyledi: “ÖSYS Kılavuzu’nda bu kural belirtirdi. Ancak 09.45 mağduru adayın dava açma hakkı şöyle doğar. Aday geç kalmadan dolayı sınava alınmadıkları için ÖSYM’den kendilerine yeniden bir sınav hakkı tanınmasını talep ederler. Yani bir işlem yaratırsınız. ÖSYM’den talebe ret cevabı geldiğinde, eğer 60 gün içinde cevap verilmezse bu da ret olarak sayılır, aday ret cevabı ve ret cevabının dayanağı olan kılavuz hükmünün iptali için dava açabilir.”
Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yanı sıra Anayasa’da da eğitim hakkı olduğunun altını çizen Çolak, “Eğitim hakkı, çocukların bir yılı, maliyet, mülkiyet hakkının ihlaline kadar götürebilirsiniz bunu. Sınırı çok geniş. Adayların eğitim hakkını engelliyorsunuz, zamanlarını ve paralarını alıyorsunuz. İkincil haklar dediğimiz hakların ihlali söz konusu. Birincil haklar vücut bütünlüğü ve yaşam hakkı, ikincil haklar eğitim, seyahat, mülkiyet gibi haklar” dedi. Dünyada bunun bir örneği olmadığını vurgulayan Çolak, sınav başlayana kadar çocukların içeri alınması gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “ÖSYM kılavuza bilgiyi koyuyor başka bir duyuru yapmıyor. Çocuk zaten formun tamamını okumuyor. Kendi işine yarayan kısımları okuyor. Bir taraftan da çok fazla değişiklik yapılıyor.”
Yeni Şafak