Kan ve şiddetin kirli yüzü bu sefer Norveç’in huzur ikliminde masum ve mazlumlara temas etti. Çocuklarını kaybedenlerin başı sağ olsun. Herkesin acısını en samimi ve kalbi duygularımızla paylaşıyoruz.
Kimse acı çekmesin hiçbir anne gözyaşı dökmesin!
Bir gerçeği seyretmek farklı, yaşamak çok daha farklıdır. Olay, ikinci ve öteki Avrupa’nın kendisinden başka kimseye “merhamet” etmeyen kör ideolojisinin acı faturası.
Olaya maruz kalan masum ve mazlumların kurnaz efendileri, Bediüzzaman’ın ifadesi ile Avrupa’nın kâfir zalimleri, bugüne kadar efendi psikolojisinin ürettiği paradigmanın dışına hiç çıkmadılar, dünyada neler olup bittiğine hiç bakmadılar, bakmak istemediler.
Kendileri gibi dünya cennetinde yaşamayan ötekiler her öldürüldüğünde vicdanları sızlamayan bu efendiler, bugün cinnetin çok ötesinde travmatik bir vak’a ile karşılaşınca şaşkına döndüler.
Halbuki bu feci olayın müsebbibi olan Breivik, “İslamafobi”, yabancı düşmanlığı” ve “ırkçı” tutumlarının tamamını bu efendilerinin telkini ile elde etti.
Onun için dizlerini dövmeye hakları yok!
Yanı başlarındaki Bosna’da, işgal ettikleri Irak ve Afganistan’da ve Gazze’de “bebekleri katledilen mazlum annelerin gözyaşları” bu efendilerin insanlık damarına hiç dokunmadı!
Avrupa faşizan bir tutumla kendi coğrafyasında yaşayan herkesi tek-tipleştirmek istedi. Farklılıkların zenginliğinden çıkabilecek uyumu öteleyerek herkesi benzeştirmeye çalıştı. Kör ve ırkçı bir ideoloji ile mutluluğu düşünce, davranış ve görünüşte aynılaştırmada aradı. Böyle bir indirgemeci tercih ile fıtrata, tarihe ve sosyolojiye aykırı davrandı.
Anders Breivik’in yayınladığı günlüklerinden hareketle onun Hitler muhabbetinden bahsedildi. Doğrudur.
Hitler, İkinci Avrupa’nın kurnaz efendilerindendir!
Hitler, Bediüzzaman’ın “Avrupa’nın kâfir zalim” nitelemesinin prototiplerindendir.itler Breivik’in böyle bir muhabbeti olmasa idi bu insanlık dışı olayı gerçekleştiremezdi.
Çünkü muhibbi olduğu Hitler bir Darwinci’ydi ve onun teorilerini siyasetine merkez yapmıştı. Darwin’e göre türlerin tekâmülü “güçlülerin ve zayıfların hayat kavgası” ile mümkündü. Hitler bu çarpık inancı insanlık düzeyine taşıyarak, “dünya tarihi, güçlülerin zayıfları ezmesidir” dedi.
Norveç katili, “Siz zayıfları öldürmezseniz ben de sizi öldürürüm!” diyor.
Hitler’e göre Darwinci tekamül çizgisinin zirvesinde “ari ırk” yani Cermenler vardı. Öteki milletler “mütereddi” idiler, yani maymun veya yarı maymun, dolayısıyla yarı- insan idiler!
Cermenlerin öteki milletleri ezmesi, köleleştirmesi, hatta toplama kamplarında onları toptan imha etmesi, Darwinci bir tabiat kanunu idi!
Bir kaplanın bir ceylanı parçalayıp öldürmesi ne kadar tabii ise, bir Almanın başka milletten bir insanı öldürmesi veya köleleştirmesi de o kadar tabii idi!
Hitler Marksizmden çok istifade ettiğini söyler. Darwin’in biyolojik teorilerini insanlık tarihine aktaran Hitler, tarih felsefesinde, Marx’ın “kategorileri” yerine “ırk” kavramını koymuştu. Yani Marx’ın sınıflar için söylediğini Hitler ırklar için söylüyordu. Her ikisinin de temel tezi güçlülerin zayıfları ezmesidir!
Tarihin bütün fırtınalı dönemleri ve kanlı sayfaları bu anlayışa dayanır. Yirminci asır ve günümüz çatışmaları ile ırkçı terörün temelinde bu çarpık teoriler yatar.
Avrupa coğrafyasının yıllar yılı yaşadığı kanlı dâhili olaylar, yüzyıl savaşları ve otuz yıl savaşları hep bu temelsiz ideolojilere dayanır.
Mevlana’nın ifadesi ile dün dünde kalmalı. Avrupa yeni söylemler geliştirmeli ve çoksesliliğe tahammül etmelidir. Avrupa aile içi farklılık toleransını Avrupa dışı dinler ve ırklar düzeyine çıkarabilmelidir. Böyle yaparak demokrasiye daha içten inandığını ispat edebilmelidir.
İkinci Avrupa, yıllarını ötekisini korkutma ve sindirme politikası ile heba etti. Doğru konuşan, gerçeği haykıran bereketli zihinlerin önünü tıkadı, masum birçok insanı kıtaya düşman yaptı. Baskıyla ötekileştirdiği kitleler ve eğitemediği Breivik’ler problemli yığınlar olarak karşılarına çıktı.
Avrupa bu musibeti nasihate dönüştürmeli ve ihmali amale tebdil etmelidir.