Hayat “idrak” için verildi, biz ise ya yuvarlanıp gidiyoruz ya da oyalanıp gidiyoruz...
Kısacası “idrak”ten kopuk yaşıyoruz.
Hayatı idrak edemediğimiz için de ne var olan güzellikleri görebiliyoruz, ne de değişiklikleri fark edebiliyoruz...
Çünkü ancak “fark” edebilen “idrak” edebilir.
İdrak edebilen şükredebilir...
•
Farkında mısınız mevsim yazdan güze döndü...
Bahçemdeki yediveren gülleri yaz heyecanıyla açmıyor...
Özenle diktiğim ağaçlar kendini bırakmış gibi, ne gövdelerinde parlaklık, ne yapraklarında huzur veren yeşilden eser var...
Mevsim ağır ağır kışa dönüyor: Ağaçların damarlarındaki sular çekilmeye, yediverenlerin içindeki “gül ateşi” sönmeye başladı bile...
Herşey ölüm tadında bu mevsim...
“Ölümde de tat olur mu?” demeyin, olur...
Ya ölüm olmasaydı?..
Nemrut’lar, Firavun’lar, Ebu Cehil’ler ölmeseydi?..
Bunca haksızlığı taşıyabilir miydik?
Rahmetli Başbakan Adnan Menderes’le iki arkadaşını böyle bir Eylül günü (16-17 Eylül 1961) asmışlardı...
Onları ipe gönderen darbenin lideri Cemal Gürsel de yine böyle bir Eylül günü (14 Eylül 1966) öldü...
“Beşer zulmetse de, kader adalet eder.” (Bediüzzaman).
Zalimler zulümleriyle, mazlumlar hizmetleriyle hatırlanır.
•
Hayat, iktidarsızlığa mahkum siyasetçilerin “iktidarsızlık” sendromunu olumsuzluğa dönüştüren “Batsın bu dünya” modundaki yaklaşımlarına ya da günlük gazete ve bildik televizyonların karamsarlık pompalayan yayınlarına kapılıp ziyan edecek kadar ucuz değil.
Hayat, her oluşta saklı güzelliği görme sanatıdır...
Maharet “mü’mince” yaşayıp hayatın “tefekkür” ve “tezekkür” boyutunda yakalamamız mukadder olan ihtişamın “İlahî ikram” boyutunu keşfederek “hamd” kapısından Allah’a ulaşabilmektir.
Seçim bize bırakılmış...
İlâhî sanatı keşfedemeden yaşamak insanın ufkunu karartır...
Hayata olumsuz yönden bakmak şükrü öldürür...
İnsanı hayattan keyif alamaz hale getirir, moralsiz yapar...
Mevsim değişti yine, ama bakalım bakış açımız değişti mi?..
Bakın hâlâ mevsimler değişiyor...
Geceler gündüze dönüşüyor...
Güneş doğarken ayrı, batarken ayrı renk cümbüşünün tablolarını çiziyor...
Mehtap ve gökkuşağı hâlâ çıkıyor...
Yıldızlar hâlâ dünyanın en güzel bestesinin İlâhî nağmelerine uyup zikrediyor...
Yağmurun seyrine doyum olmuyor...
Biz neden bu zikre katılmayalım?