1 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur. Özbekistan’ın 447.400 km2’lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’a komşudur. Başşehri Taşkent’tir. Nüfusu 21.700.000’dir. Özbekistan’da nüfus yoğunluğu; Özbek Türkleri: % 69, Rus: % 10, TatarTürkleri: % 4.2, Kazak Türkleri: % 4.2, diğer: % 7.2, Tacik: % 3.9, Karakalpaklı: % 1.6.
“Tarihte Orta Asya’da Türkistan’da ve diğer dünya devletlerinde ortaya çıkan El Harizmî, İbn-i Sina, Birunî, Uluğ Bey, Tirmizî, Buharî, Hemedanî, Nakşibendî, Hoca Ahmet Yesevî gibi zatlar, insanlığa ve İslâmiyete büyük hizmetler verdiler. Buhara, Semerkant şehirleri, İslâm ilimlerinin merkezleri oldu. Lâkin, geçmiş 70 yıllık devrede, bolşevizm, komünist ideoloji okutuldu ve öğretildi. Ama, 21 milyon nüfuslu Özbekistan, öz dilini, dinini, itikadını, tarihî zenginliklerini, İslâm kimliğini sakladı…
"1991 yılında, Sovyetler parçalandı. Eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri bağımsız oldular. Şu cümleden, Özbekistân, hem müstakil devlet oldu ve onun bağımsızlığını ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti tanıdı. Özbekistan, demokratik rejimi kabul etti... 1987 yılında, Özbekistan’da 58 cami açıkken, şu anda 5 binden fazla cami namaz kılmak için açıldı… ”1
Özbekistan Dışişleri eski Bakanı Ubeydullah Abdurrezakov’un yıllar önce bu beyanının karşısında Risâle-i Nurlar da o tarihlerde kendi lisanlarına çevrilerek Özbekistan’a girmiştir. Yalnız Küçük Sözler, Cihangir Emir Hamza ve Nurullah Muhammed Raufhan tarafından Türkiye Türkçesi’nden Özbek Türkçesine çevrilerek 30 bin adet basıldı.2
Nüfus ve fikir karışımının, mazideki tahribatın ortaya koyduğu tablo karşısında 1987’den 2009’a büyük mesafeler alındı. Fakat bu İslâmî ve Kur’ânî gelişmeleri hazmedemeyen veya istikbâlde acaba endişeleri, bazı batıl mezheplerin hakimiyetinden dolayı bazı mahkeme ve kesimler bir yanlışın içine girmişlerdir. Bu bâbda büyük bir hata işleyerek bazı Risâle-i Nur Talebelerine, Buhara Şehir Mahkemesince sırf Risâle-i Nur eserlerini okumaktan dolayı yedişer yıl hapis cezası vermişlerdir. Bu hadiselerde gayet mutedil ve büyük bir sabır içinde hareket edilerek, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulması halinde hem mahkûmiyetler kaldırılacak, hem de Özbekistan Cumhuriyeti devleti tazminata düçar kalacaktır. Şimdiki hukukçular iş başına, gösterin kendinizi ve hareket başlamıştır.
Aziz ve Müslüman ülkemizde de başta büyük İslâm mütefekkiri Bediüzzaman Hazretleri, onun emsâlsiz talebeleri mahkemelerde yargılandılar. Hapishanelerde inanılmaz işkenceler ve zulümlere maruz kaldılar. Fakat kaderin cilvesi, Allah’ın yardımı ve müsbet hareketler neticesinde bu kara bulutlar dağıldı, Nurlar her tarafta intişar etti. Bugün Türkiye’nin her tarafında Risâle-i Nurlar serbestçe satılmakta ve okunmaktadır. Bu hususta sayısız kitaplar, binlerce makaleler ve yüzlerce şahitler vardır.
Kaldı ki; dâvâ adamıyım diyenlerin önünde elbette böyle engeller olacaktır, hikmet cihetiyle kader levhasına bakmak elzemdir. Zulmetin içinde nurun, kahrın içinde lütfun tecellileri olmuştur ve olacaktır. 1991’de yeniden istiklâliyetine kavuşan ve 70 yılın enkazını temizlemeye çalışan Özbekistan’da da bu nev'î hadiseler olacaktır. Benim duâm ve temennim Hz. Bediüzzaman’ın ve onun kahraman talebelerinin tarihçe-i hayatlarına bakılarak hareket edilmelidir. O zaman devam etmekte olan fütuhatlar daha da artacaktır. Zira Hz. Bediüzzaman der ki;
“Yakinim var ki, istikbâl semâvâtı zemin-i Asya
Bâhem olur teslim, yed-i beyzâ-ı İslâma.”k 3
Dipnotlar:
1. Ubeydullah Abdurrezakov, Özbekistan Dışişleri eski Bakanı (İs. D. G., Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları).
2. Yeni Asya, 15 Ağustos 1993.
3. B.S.N., Şuâlar, s. 656, Yeni Asya Neşriyatı.
Yeni Asya