Büyük fikirler, yüce idealler, inançlar, öğretiler, kitaplar, sözler insanoğlunun düşünce dünyası, hepsi insanın yaşam içindeki küçük noktaları, adımları doldurması için önüne serilirler. İnsan özgürdür, seçim hakkı vardır. İstediğini, sebep olmaksızın da seçebilir.
İnsana verilen hiçbir hazır bilgi, tecrübe küçük bir noktayı, yeni bir adımı atmasında zorluk çıkarmaz. İnsan serbestçe kullanır, rengini, tonunu, adımın yönünü, tarzını kendi iç dünyasındaki, ya da dış dünyasındaki, ya da hiçbirinden olmayan bir tercihini, serbestçe ortaya koyar.
İnsanın yaptığı ile düşündüğü farklı şeylerdir, yaptığı nedensiz de olabilir, düşündüğü bir nedene dayanır, açıklaması vardır, yapılanın bir açıklaması olmayabilir; istenmiştir ve yapılmıştır. Sorun yapılanın açıklanmasına gelmesiyle başlar. İnsan serbesttir, seçer ve olur; ardından düşünce ve tecrübe gelmiş midir, gelmemiş midir, yapılanın bununla ilişkisinin olması gerekmez; bu yüzden özgürlük insan için sınırsızdır. Sınır, yapıldıktan sonra çizilir, bir kuşun ciğerini bildiği gibi, ulaşması imkansız bir yıldızın doğumunu, hatta ölümünü de bilebilir; ancak bu bilgiler yapacağı sırada onun için bir sebep olmayabilecektir.
İnsanın dışa dönük edinimleri, tamamen kişisel olan tercihlerinde geçersiz kalabilir. Bu noktada insan için iki tehlike vardır; birincisi, yapılanların, davranış ve eylemlerin kişi tarafından birer düşünce, edinilmiş tecrübe, sistemli bir fikre hatta saplantıya dönüşebilme olasılığıdır. İnsan, yaptıklarını savunmak durumunda kaldığında, tehlikeli bir gidişe doğru sürüklenmeye başlayabilir. Savunma kısa zamanda, aynı tavır, davranış ya da eylemin sürekli tekrarına götürür; sebepsiz, anlık, zayıf ve belirsiz bir karar, zamanla insanın yüreğinde taşlaşmış bir puta dönüşebilir; bu durum zamanla diğer fikirlerin, inançların, kabullerin yerini almaya başlar; sebepsiz, gereksiz bir nokta, adım, geri dönüşü zor noktalara, geri dönülemeyen adımlara kadar gidebilir.
Bununla birlikte insan, iyi, kötü; doğru, yanlış, günah sevap birçok şey yapabilir, bu insana verilen bir özgürlüktür, insan önüne konulanı aynen yapmakla gönderilmiş değildir; hata işleyecektir, öğrenecektir, tecrübe edecektir. Allah’ın mülkünde dolaşıp, kendine malzemeler toplayacak; bazen kıracak, dökecek ama bunları birer takıntıya ya da bir savaşa dönüştürmeyecektir. İnsan karar verirken sınırsız bir özgürlüğe sahiptir, istediği kararı verebilir, karar anında bir sorgulama, engelleme söz konusu değildir; serbesttir. Ancak sonrası için, eğer bu tercihine bağlı kendi düşüncesi oluşmuşsa burada sınırlamalar başlar; insan yaptığından sorumludur, karar alırken kazandığı serbestlik, kararının ardından bir sorgulamayı kaçınılmaz kılacaktır. Tavır, davranış ve eylemlerinden kendine bir yol açan insanın buradaki tehlikeleri göze alması, sonucundaki sorumluluklara katlanması gerekir. Tavır, davranış ve eylemlerin zamanla birer düşünce ve hatta inanca dönüşmesiyle, insanlık tarihinde her yaptığını bozan, öncekini reddedip, yenisini yapan; sonra kendini de bir yerde bırakıp boşluğa dalan düşünce ve felsefeler çoğunluktadır.
Bu noktada, ikinci önemli tehlike ise; insanın eylem, tavır ve davranışları öncesinde kendisine verilen özgürlüğü iç benliğinden atıp, dış dünyanın kabul, tecrübe ve inançlarına mahkum etmesidir. Tamamen dış dünyanın egemenliğini kabul edip, böylece kendini yanlışlık ve kötülüklerden koruyabilme umudu insanı sonu düşüncesiz eylemlere, savunulmayacak tavırlara, anlamlandırma zorunluluğundan uzak davranış kalıplarına ve geri dönüşmesiz, yargılamasız, mutlak kalıpların içinde bir yaşama sokacaktır. Doğruluğu tartışmasız fikirlerin, sorgulamasız tavırlara dönüşmesi insanı mutlak doğruyu yapan, kutsal bir varlığa öykünmesine kadar götürür; küçük peygambercikler, mağrur heykelcikler ortaya çıkabilir; tamamen dışarısına bağlı, kendi iç sorunlarından soyutlanmış, unutulmuş, uyutulmuş bir kulluk yapısında, kusursuz işleyen, ama makineye dönüşmüş bir insan oluverir.
Arayış, insanın bulması için olmadığı gibi, bulması da aramasını engellemek için değildir; her yeni nokta, her atılacak adım, insan için bir arayışın başlangıcı olması gerekirken, kendini tamamen kusursuzluğa alıştırmış bir insan için aramak, kaybolmak, belki de yok olmak anlamına gelecektir; bulunduğu yerde güven içinde beklemek daha anlamlı gelecek; sorgulamanın hazır cevapları, sorumluluğun üzerindeki ağırlığından kurtaracaktır.
Sözü edilen iki tehlikeden birincisi ümidi, ikincisi de korkuyu ortadan kaldıracaktır. Dünyanın ve etrafının, yani dışarısının engin bilgilerini, etkilerini yaşayan ve yaşamak zorunda olan insan için yaşam, ne korku ne de ümidin tamamen elde tutulacağı iç yolcuğundan ibarettir.
Her noktanın önünde, her adımın başında bir peygamber bekler, insana fısıldar, içine yöneltir, insan içindeki boşluğu, atacağı adımı serbestçe yönetir, sonucunu seçer, kararını içinden üretir, çıkar, sorgulamasını yanında bırakır. Bunun dışında insan özgürdür, korku ve ümit arasında serbestçe salınır, sorgulanmayı beklerken, ne yaparsa yapsın yine de omzunda bir peygamberin elini hissetmek ister. Allah’ın rahmetinden medet umar.