Özgürlük eksikliği: Gazetecilerden kadınlara...

Ali BAYRAMOĞLU

Bugün bir süredir, gelişmeler nedeniyle ertelediğim bir konuya değinmek istiyorum. 28 Şubat'ın yaşayan bir boyutuna. 28 Şubat'ta gelen yasaklar 14 yıl sonra hâlâ yaşamaya devam ediyor.

28 Şubat günü Erbakan'ın cenazesinden, değişimden söz edilirken Trakya Üniversitesi'nde başörtülü öğrenciler okula alınmıyorlardı.

Aldığım bir mektuptan bazı kesitleri birlikte okuyalım:

"Ben Elanur.

Trakya üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü 2. sınıf öğrencisiyim.

Başörtülüyüm.

İstanbul Üniversitesi'nde yaşanan olaylar doğrultusunda Türkiye'nin birçok üniversitesinde başörtü ile kampüse, derslere girilmeye başlandı.

Ama ikinci dönemde işler değişti.

21 Şubat 2011 tarihinde Trakya Üniversitesi Ayşe Kadın Yerleşkesi kampüsüne örtümüzle girmek istedik...

Güvenlikte engellendik. Bunun üzerine güvenlik görevlisine bizim kılık kıyafetimize karışmak gibi bir yetkisinin olmadığını, sadece okulun öğrencisi olup olmadığımızı kontrol edebileceğini söyledik. Rektörlükten herhangi bir yazı gelmediğini, bizi örtümüzle içeri alamayacağını söyledi.

Biz de güvenlik görevlilerini İçişleri Bakanlığı, valiliğin atadığını ve rektöre bağlı olmadıklarını söyledik.

Bu şekilde geçen konuşmalar sonrasında kampüse örtümüzle girebildik.

Bizden hemen sonra kampüse girmek isteyen örtülü arkadaşlardan isim aldıklarını öğrendik.

Fakat ertesi gün ne kimseden isim aldılar, ne de herhangi bir uyarıda bulundular.

Bu süreçte diğer fakültelerde hocalarından destek alıp derslere örtülü giren arkadaşlarımız oldu.

Fakat biz , fakültenin kapısında örtümüzü açmak zorunda bırakıldık.

Neden olarak herhangi bir yazı gelmediği müddetçe fakülte binasına giremeyeceğimiz söylendi.

Bu süreçte derslere şapkayla girmeye başladık.

28 Şubat 2011'de yani kampüse örtümüzle girebildiğimiz 6. günde ise ikinci öğretimci arkadaşlar yeniden güvenlik görevlisi engeline takılmışlar.

Yazı geldiği ve bu şekilde giremeyecekleri söylenmiş.

Biz bu haberi aldığımızda açıkçası bizimle dalga geçtiklerini, 28 Şubat olduğundan böyle davranabileceklerini düşündük.

Ama 1 Mart 2011'de biz de kampüs kapısından aynı sebeple geri çevrildik.

Kimden yazı geldiğini ısrarla söylemediler.

Biz de tutanak tutarak şikayet dilekçelerimizi gerekli mercilere göndereceğimizi söyleyerek işlemlere başladık.

Bonemizi çıkarıp, şalı dolayarak ,soğuktan korunuyor izlenimi vererek kampüse girebileceğimizi söylediler.

Biz de örtümüzün üzerine şapka takarak kampuse girdik.

Ben bir de bu moral bozukluğu ile erasmus dil sınavına girdim.

Edirne'ye geleli sadece 1 hafta oldu fakat aylardır buradaymışız ve her gün bu sıkıntılarla uğraşıyormuşuz gibi geliyor.

Yasağın kalkmış olduğu 6 günde her gün okula giderken acaba bugün kimin kötü bakışına maruz kalırız, kimden uyarı alırız, kime nasıl cevap veririz, nasıl davranmamız gerekir diye düşünmekten uyku tutmadığı geceler yaşadık.

Her gün eve gelip yasaları ezberlercesine okuduk.

Fakat 28 Şubat günü özgürlüğümüzün 6. gününde tekrar kampuse alınmadığımızı öğrendik..."

Evet, bugün 8 Mart...

Dünya Kadınlar Günü...

Bu ülkede başörtülü gençler, inançlı ama aynı zamanda kadın oldukları için yaşıyorlar bu sorunu...

Hâlâ özgürlük konusunda oksijen sıkıntısı çekiyoruz...

Her alanda, her konuda...

Gazetecilerden kadınlara...

Yeni Şafak
 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.