Özgüvenli çocuk yetiştirmek

Özgüvenli çocuk yetiştirmek, zamanımızın popüler konularından biridir. Kendini tanımak, kendini sevmek ve kendinden memnun olmak anlamlarına gelen özgüven, daha küçük yaşlarda ailenin tutum ve davranışlarıyla belirlenir.

Banu Yaşar'ın Yazısı

Özgüvenli çocuk yetiştirmek, zamanımızın popüler konularından biridir. Kendini tanımak, kendini sevmek ve kendinden memnun olmak anlamlarına gelen özgüven, daha küçük yaşlarda ailenin tutum ve davranışlarıyla belirlenir.

İlk yıllarda şekillenen kişisel özgüven, çocuğun ileriki yaşlarında okul başarısını, kendine dair bakış açısını ve insan ilişkilerini de etkiler.

Genelde özgüven sorunu yaşayan çocuklar, ilk çocuklar olabilmektedir. Ailenin ilk çocuklarına karşı tutumları sonrakilere oranla daha eleştirici ve daha mükemmeliyetçi olmaktadır. Yaşının üstünde bir olgunluk beklenen ilk çocuklar, yetersizlik duygularına daha kolay kapılabiliyorlar. Tecrübesizliğin getirdiği tutum ve davranışlara, baskı ve dayak da eklenirse, çocuğun özgüveninde ciddî yaralar açılabiliyor. Genelde sonraki çocukların daha özgüvenli ve kendini rahat ifade edebilen bireyler olmasında anne babanın tecrübe kazanmaları ve rahatlamaları da önemli bir etkendir. O yüzden aileler genelde ilk çocukları konusunda ileriki yıllarda vicdanî bir sorgulama yaşarlar. Onu çok fazla kurallara boğdukları ve çok şey bekledikleri için…

Anne babanın ne kadar özgüvenli oldukları da, çocuğun kişilik gelişiminde oldukça önemlidir. Çocuklarımız bizi taklit ederek öğrendikleri için, özgüvenlerinin bizimkine benzer olması muhtemel görünüyor. Biz kendimizden memnun isek, artı ve eksi yönlerimizi doğru olarak tanımlayabiliyorsak, hayata bakış açımız ve problemleri çözme tarzımız bunalımlı, şikâyetçi değil de, çözüm odaklı ise çocuklarımızda bu davranış modellerini örnek alacaklardır. Çocuk sahibi olmanın belki de en kritik yönü insanı kendisiyle yüzleştirmesidir. Başka hiçbir deneyim insana bu fırsatı sağlamaz. Kendi takıntılarımızı, zaaflarımızı, korkularımızı, zayıf ve kuvvetli yanlarımızı bir ayna gibi çocuğumuzda seyrederiz. Yeter ki, bu aynaya bakmaya cesaretimiz olsun...

Özgüven derken şişmiş bir benlikten söz etmiyorum. Kendini dünyanın merkezi zanneden, her şeye gücü yeteceğini düşünen bir kişilik yapısı hem bencilleşir, hem de kırılmaya karşı dayanıksız ve tepkilidir. Yaratıldığı ve yaratılmaya değer görüldüğü için, sadece kendine has özelliklerle donatıldığı için kendini değerli hissetmek, daha sağlıklı bir özgüvenin temelini oluşturur.

Peki, çocuklarımızın özgüvenli bireyler olması için neler yapabiliriz?

İlk önce onu kendi kişilik yapısıyla ve kendi bireyselliğiyle kabullenmek gerekiyor. Çocuğum benim küçük bir kopyam değil, kendine has kişilik yapısı olan bir birey.

Daha sonraki aşamada onun yeteneklerini keşfetmek geliyor. Her çocuk belli bazı şeylere meyilli olarak doğuyor. San'at, spor, matematik vs.

Bunları keşfedip, desteklemek ve takdir etmek özgüven oluşumunda çok önemlidir. Kardeşlerin bile kişilik yapıları, tercihleri, yetenekleri birbirinden oldukça farklı olabilmektedir.

Çocuğu başkalarıyla kıyas etmek ve sürekli eleştirici bir tutum için de olmak, kişilik gelişimine ciddî zararlar verir. Kıyaslamak, kıyaslanan kişiye dair öfke doğurur ve motive etmek yerine daha da geriletici olur.

Çocuğumuzla özel zaman geçirmek, birlikte oyun oynamak ve sevdiği şeyleri birlikte yapmak ona değerli olduğu, sevildiği duygusunu verir.

Çocuğun yaşına uygun sorumluluklar verip, onu başarılarından dolayı takdir etmek, onunla gurur duyduğumuzu ifade etmek, onun bizim çocuğumuz olduğu için ne kadar mutlu olduğumuzu söylemek, hayata daha güçlü bir şekilde başlamasına yol açar. Onu davranışları konusunda uyarabiliriz, hatta sınırlar da koyabiliriz, ama eleştirirken kişiliğine değil, problemli olan davranışına kızdığımızı ifade etmeliyiz. Bu daha az yaralayıcı ve daha çok öğreticidir.

Kendini değerli hisseden çocuk, başkalarına da değer verir...
Yeni Asya

Aile Haberleri