Öyle görünüyor ki, İsrail Türkiye'den özür de dileyecek tazminat da ödeyecek. Hayfa'daki yangın sonrasında gelişen yangın diplomasi iki ülke arasındaki derin krizi bir noktada durdurmaya yönelik fırsat oluşturdu. Özür ve tazminat konusunda prensipte anlaşmanın sağlandığı ortada. Bundan sonra özrün ve tazminatın niteliği üzerinde ciddi bir müzakere, tartışma yaşanacak. İki ülke de kendi pozisyonunu koruyacak formüller üretmeye çalışacak.
Mavi Marmara trajedisinden önceki krizlerde de hep bunu yansıttık ve sonuç öyle gerçekleşti. "Alçak koltuk" krizinde benzer bir durum söz konusu oldu. İsrail bir süre özür dilemeyi reddetti. Türkiye'nin kararlı tutumu karşısında yumuşadı ve "üzgün olduğu" açıklamasını yaptı. Ancak kabul edilmedi. Resmen ve yazılı özür için diretildi. Sonunda geri adım atıldı ve resmi özür iletildi. Hatta özür metninin yazılmasına bizzat Başbakan Benjamin Netanyahu katıldı.
Mavi Marmara, iki ülke arasında yaşanan en ciddi krizdi. İsrail'in kuruluşundan bu yana böyle bir sorun yaşanmadı. Araya kan girdi. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları İsrail tarafından hem de kendi egemenlik hakkı olmayan bir bölgede öldürüldü. Dolayısıyla krizin üstesinden gelmek kolay olmayacaktı. Belki de hiç gelinemeyecekti.
Bugün yürütülen diplomasi, varolan krizi en azından dondurmaya yönelik... İki ülke arasındaki ilişkiler, çok olağanüstü değişiklikler olmazsa, bir daha eski haline dönemeyecek. Türkiye'nin bölgesel pozisyonu, İsrail'in duruşu, artık çıkarların örtüşmemesi bu sonucu doğuruyor.
Türkiye'den kopuk bir İsrail'in Ortadoğu'da ne hale geldiğini gördük. Hızla tecrit olduğunu, hareket alanının daraldığını, caydırıcı gücünün zayıfladığını gördük. Bu, İsrail için bedeli ağır bir sonuç. Dolayısıyla, er geç Türkiye'nin gönlünü almaya dönük girişimlere başlayacaktı. Bu bekleniyordu. Yangın, böyle bir atmosfer oluşturdu.
İnsani yardım gemisine silahla karşılık veren İsrail'e, Türkiye'den insani yardım hiç tereddütsüz gönderildi. Almanya üzerinden iletildiği söylense de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çok daha önce iki uçağı gönderme talimatı verdiği biliniyor.
Netanyahu'nun bu jesti algılaması hatta iç politik manevra olarak kullanması, Türkiye ile ilişkileri düzeltme fırsatı olarak görmesi önemliydi. Bizzat uçakları ziyaret ederek resim verdi. Hem iç kamuoyuna mesaj veriyor hem de sıkışmışlık halinden kurtulmak için fırsat yakalamanın rahatlığını yaşıyordu. Ardından Cenevre'deki görüşme geldi.
Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılması Türkiye'nin geri adım atmadığı noktalardan biri. Özür ve tazminat Türkiye'nin istediği gibi gerçekleşse bile iki ülkenin Ortadoğu'daki çıkarları örtüşmedikçe yeni krizler yaşanacak. Yeni özürler, yeni tazminatlar gündeme gelecek. Bugünkü okumaya göre, iki ülke arasındaki açı daha da genişleyecek.
Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın; "Aslında Türkiye özür dilemeli. Türkiye'den özür teröre teslim olmaktır" gibi açıklamaları, özür ve tazminatın İsrail iç politikasında ne tür rahatsızlıklara yol açacağı hakkında az çok bilgi veriyor. Türkiye ile çatışmanın sadece bölgesel boyutta değil, iç politikada da yansımalarının neler olabileceğini görüyoruz...
İsrailliler de bunu kabul etmeli artık... Bu bölgede Türkiye'ye rağmen bir şeyler yapmanın ne kadar zor olduğu giderek daha da belirginleşiyor. Bu yüzden özür ve tazminatın ötesinde çıkışlar, jestler bekliyoruz İsrail'den...
İsrail askeri Afganistan'da
İsrail ve NATO, Afganistan üzerinden, Afganistan-İran sınırından İran'a karşı istihbarat operasyonuna başladı. Afganistan'da İran sınırına 20 kilometre mesafede bulunan NATO'ya ait Shindand askeri üssünde İsrail birliklerinin konuşlandırıldığı, İran içinde yapılacak operasyonların, sabotajların bu üsten yürütüleceği belirtiliyor... Yeni suikastler geliyor demektir bu..
Wikileaks, İsrail'i kurtardı!
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak; Barack Obama yönetiminin yerleşimlerin durdurulmasına yönelik baskılara son verdiğini açıklarken ilginç bir bağlantı kuruyor. Batı Şeria'daki yerleşim inşaatlarına son verilmesi konusunda Washington'ın ısrarından vazgeçmesinin sebebi Wikileaks belgeleriymiş. ABD, bu belgelerle uğraşırken Batı Şeria ile ilgilenecek hali yokmuş, öyle anlaşılıyor bu açıklamadan. "Acaba", diyoruz? Wikileaks-İsrail bağlantısını yeniden sorguluyoruz...
7 milyar dolarlık 'kalkan'
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE), kuracağı füze savunma sisteminin bütün Körfez'i içine alacağı bildirildi. BAE'nin füze kalkanıyla bölgedeki Arap ülkelerinin kalkanı entegre edilecekmiş. Amaç, İran füzelerine karşı koymakmış. 3.3 milyar dolarlık projede ABD'nin Raytheon Patriot MIM-104PAC 3 füzeleri kullanılacak... Projenin 7 milyar dolara yükselebileceği belirtiliyor. Hillary Clinton'ın, "Bölgedeki müttefiklerimizi güvenlik şemsiyemiz altına alacağız" sözü bunu anlatıyor olsa gerek.
İyi ticaret.. Korkut ve sat!
Yeni Şafak