Gerçek cinayetleri televizyonda izlerken ağlamayan bizler filmdeki acıklı bir sahne karşısında gözyaşlarımızı tutamayız. Küresel cinayetleri izlemekten başka gücümüz olmadığı bu dünyada duanın, bedduanın kelebek etkisini ıskalarız televizyon kanalları ve iki hayat arasında.
Asıl gücün kalpten dile, dilden ele geçtiğini her işi yetkililerden beklediğimizden beri unutmuşuzdur. Bizim daha önemli işlerimiz vardır bu kadar zulüm ve cinayet arasında. Köşe kapmaca gibi siyasi duruşlarda bir köşe kapmaya çalışırız mesela. Yakar topu gibi görürüz eleştirileri. Muhaliflerle saklambaç oynarız. Yandaşlarla da ip atlamaca, salıncak ve tahterevalli oynarız. Elimize güç, makam geçince kolunun altına topu saklamış bir çocuk gibi oluruz ve top benim değil mi havasında sen oynayacaksın sen oynamayacaksın emirleriyle kadrolaşmaca oynarız. Sosyal hayatta ve iş hayatında seni beğenmeyen, kıskanan ve rakibi görenden de içine buz koyduğu kartopunu yeriz.
Nedendir bu güzel memleketimin bayağı insan manzaraları? Çünkü çoğumuz sistem adamıyız ve iyi olmayı beceremediğimiz gibi kötü olmayı da beceremeyiz. Başta kim varsa ve kim güçlüyse ona öykünürüz. Vasat, okumuş ve cahil insanımın en güzel oynadığı oyun önceden nemelazımcılıktı, şimdi ise kralcılık!
(AD)