Adli, cezai ve idari tüm yargı sisteminde etkin adalet beklentisi had safhadadır. Görülmesi gereken çıplak gerçeğimiz budur. Yargıya yönelik şikayet ve beklentileri, Fetö mücadelesini sulandırma çabası olarak sunup susturmaya çalışan medya dilinin, istismardan öte gerçekliği yoktur. Aksine arzu edilmedik siyasi riskleri vardır.
Böyle bir istismarın bedelini, 12 Eylül 1980 darbe yönetimi, en güçlü olduğu bir dönemde hiç beklemediği iktidar kaybıyla ödemiştir. Askeri yönetimin özellikle medyası, yargı ve idarenin yanlışlıklarını tenkit edenlere karşı, “ne yapmak istiyorsunuz, anarşiden günde yirmi kişinin öldüğü 12 Eylül öncesine dönmek mi istiyorsunuz” diyerek tenkitleri susturmayı marifet sanmıştı. Toplum, yönetimin hak ve hukuk alanındaki yanlışlıklarını gördü ve affetmedi. Darbeden üç sene sonra, yönetim hiç beklemediği bir seçim hezimeti yaşadı. İktidar, kimsenin şans vermediği Turgut Özal’ın Anavatan Partisi’ne geçti.
Bu dönemde, etkin ve adil yargıya hiç olmadığı kadar şiddetle ihtiyaç var. Bunu gördüğü anlaşılan iktidar, “Yargı Reformu Strateji Belgesi” adıyla bir taslak açıkladı. Taslağın, bilhassa (OHAL) dönemindeki adalet ihlal ve ihmallerini telafi amacıyla hazırlandığını ifade edenler var. Reform paketi hangi ihtiyaçtan kaynaklanırsa kaynaklansın yargının, etkin ve adil yüzünü göstermesi kaçınılmazdır. Zira, adalet ihtiyacı konjonktürel olmanın çok ötesindedir. Yargıda adalet beklentisine yol açan sorunlar, sanıldığından daha derin ve o nispette çaplıdır.
Seksen milyonluk nüfusun yüzde sekseninin birbiriyle nizalı olduğu bir toplumda, reform paketinin halledebileceğinin ötesinde ahlaki sorun var demektir. Konuya asıl bu boyutuyla eğilmek gerekiyor.
Kur’an’ın dört maksadından birisi olan adalet odaklı tercihlerde toplumun “hak”ka saygılı olma nosyonu, ne yazık ki, titiz tezahürlerden mahrumdur. Acı ama gerçek budur.
Yargı, hakka saygı temelinde zihni bir teslimiyeti, sadece iktidardan değil herkesten bekliyor.
Eğer insani boyutumuz, hakka saygıda sağlam görüntü vermiyorsa, en güçlü reform paketi bile anlam ifade etmez.
Geçmişte açıklanan paketlerinin güncellenmesi niteliğinde olduğu ifade edilen reform taslağındaki başlıkların yabancısı değiliz. Taslağın, hukukun öngördüğü evrensel nitelikli öngörülerin hepsini kapsadığı da söylenemez. Asıl olan hiç olmazsa, öngörülenlerin hayata geçmesidir.
Yargı organının hızlı ve adil karar alabilme performansı, hukuka olan güvenin şartıdır. Bugün, tehire tahammülü olmayan acil ihtiyaç, hukuka güvenin sağlanmasıdır. Hızlı, etkili ve adil kararlardaki yavaşlık, yargıyı istismar için sığınılması gereken merci haline getiriyor. Devasa iş yükünün önemli bir sebebi budur. Yargı, mağdurdan ziyade suçluya ve borçluya çalışır konuma düşüyor.
Yargı, hakları tahsilde, mağduriyetleri telafide, yeterince hızlı ve etkin değildir. Altı yıllık bir kira tespit dosyasının üç yıldır temyizde bekliyor olması, yargısal bir gerçek olarak nasıl savunulabilir? Uluslararası diplomatik tebligat, iki buçuk yılda gerçekleşmezse, yargıda hangi hızdan ve etkinlikten bahsedilebilir? Bazı soruşturmalarda aylar sonra iddianame düzenlenemiyor veya dava açılamıyorsa, sanık, makul şüpheyle aylarca tutuklu kalabiliyorsa, hakkın üstün tutulduğu nasıl söylenebilir? Paketteki tutuksuz yargılamanın asıl olması ilkesi yeni bir buluş değil, kadim hukuki mütearifedir. Reform Paketinde bu öngörüye yer verme ihtiyacı duyulması hem anlamlıdır, hem de süratle telafi edilmesi gereken yargısal bir arızanın işaretidir.
Son yirmi yılda iflas ertelenmesi, konkordato, çek afları gibi düzenlemeler, yargının etkinliğini aşındırmıştır. Son bir yılın işsizlik artışında, iflas ve konkordato sebebiyle alacaklarını tahsil edemeyen firmaların küçülmek veya kapanmak zorunda kalmasının hatırı sayılır payı olmalıdır.
Yargı reformu, sloganik ifadelerle günlük sorunları makyajlamanın adı olmamalıdır.
Eğer, “adalet mülkün temelidir” sözünün bir anlamı varsa, iktidar, hakkıyla adalet dağıtma görevinde eğitimden, alt yapı yatırımlarına kadar olağanüstü inisiyatif alma durumundadır.
Hukuk devleti, haklara saygılı, adaletiyle güven veren sosyal–kamusal düzenin adıdır. Etkin ve adil hukuk düzenine, AB’nin gönlünü almadan önce toplumun ihtiyacı var. Paket taslağı, bu ihtiyacı karşıladığı ölçüde Reform niteliği kazanabilir.