Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Salih Özcan ağabeyi vefat yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
1929 Şanlıurfa Akçakale doğumlu olan Salih Özcan ağabey 3 Ağustos 2015'te İstanbul'da Hakkın rahmetine kavuşmuştu.
TEVFİK İLERİ, BAKANIN BEDİÜZZAMAN'I ZİYARET ETMEK İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ
Salih Özcan ağabeyin Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile bir çok hatırası var. Onlardan biri de 1952 yılında dönemin Pakistan Milli Eğitim Bakan Vekili ziyaretiydi. Şöyle anlatıyor:
"Türkiye'ye Pakistan Maarif Nâzır Vekili Seyyid Ali Ekber Şah gelmişti. Cihan Palas Otelinde kalıyordu. (Menderes döneminin Milli Eğitim Bakanı) Tevfik İleri, misafirin Üstadı ziyaret etmek istediğini, bizim alâkadar olmamızı, ancak kimsenin duymamasını söyledi.
"1952 yılında idi. Mehmed Gemalmaz'la birlikte misafiri de alıp Emirdağ'a gittik ve bir otele indik. Üstad'ın acele bizi beklediğini bildirdiler. 'Hemen gelsinler' demiş. Beraberce gittik. Üstad, Ali Ekber Şah için bir sandalye istedi. Hamza Emek hemen bir sandalye tedarik edip geldi. Üstad, 'Seyyid Salih tercümanlık yapsın.' diyerek benim tercümanlık yapmamı emretti.
Konuşmasında, Risale-i Nur hareketini ve hizmetlerini, İslâm dünyasının durumunu anlattı. Ben tercüme ediyordum. Ancak mevzu gittikçe derinleşiyordu. Öyle bir noktaya geldi ki, ben tercüme etmekte güçlük çekmeye başladım, hattâ işin içinden çıkamaz oldum. Bu sırada Üstad iki dizinin üzerine doğruldu ve çok fasih bir Arapça ile konuşmaya başladı. Ben öylesine fasih ve beliğ bir Arapça konuşma dinlemedim.
ESAS HASTALIK BURADA BAŞLADI BEN MEKKE'DE DE OLSAM BURAYA GELİRDİM
"Seyyid Ali Ekber Şah, 'Beni talebeliğe kabul eder misiniz?' dedi. Üstad ona, 'Seni yirmi senelik kardaşlığa kabul ediyorum.' cevabını verdi. Bediüzzaman'ı Pakistan'a davet etti. Orada kendi emrine her türlü imkân, radyo istasyonu ve matbaa tahsisi edebileceklerini söyledi. Üstad buna karşılık şöyle cevap verdi:
"Kardaşım, Ali Ekber Şah! Bu hizmetleri göğüs göğüse yapmak icap ediyor. Siperin arkasında hizmet olmaz. Esas hastalık burada başladı. Ben Mekke'de de olsam buraya gelirdim. Asıl hizmet buradadır, cephe buradadır.'
"Üstad Hazretleri Ali Ekber'e eserlerinden verdi. Osman Çalışkan ve Dr. Tahir Barçın'la birlikte Üstad'ın yanından ayrıldık.
BU ZAT SIRF KUR'ÂN'DAN KONUŞUYOR
"Seyyid Ali Ekber Şah, Üstadı ziyaretten son derece memnun olmuştu. Devamlı olarak, bu ziyaret imkânını bahşettiği için Allah'a hamd ediyordu. O geceyi beraberce otelde geçirdik. Üstad hakkındaki kanaatlerini sordum. "Bu zat sırf Kur'ân'dan konuşuyor. Bu kadar fasih ve beliğ olarak Kur'ân lisanını konuşan sadece bu zatı gördüm.' diye cevap verdi.
BİR DE BAKTIK Kİ, ÜSTAD ONU UĞURLAMAYA GELMİŞ
"Sabahleyin Üstad'ın yanına gittim. Bana, 'Keçeli, keçeli! Bu zatın devlet adamı olduğunu söylemedin. Görüşmemiz yeter.' deyince ben çok üzüldüm. Adam, Üstadı tekrar ziyaret etmek istiyordu. Üstad kabul edemeyeceğini söyleyince, 'Eyvah, bir daha göremeyecek miyim?' diye ağlamaya başladı.
"Emirdağ'dan otobüsle ayrılacağımız sırada, bir de baktık ki, Üstad onu uğurlamaya gelmiş. Otobüste yan yana oturdular. Yedi-sekiz kilometre kadar beraberce gittiler. Ali Ekber tekrar görüşebilmekten dolayı çok memnundu. 'Allah'a şükür, sizi bir daha gördüm' diye seviniyordu.
AYRILACAKLARI SIRADA BEDİÜZZAMAN'A BİR KESE ALTIN VERMEK İSTEDİ
"Ayrılacakları sırada Üstad Bediüzzaman'a bir kese altın vermek istedi. Ayrıca bir de ipek kumaş takdim etmek istiyordu. Altının hizmetlerde kullanılmasını, kumaşın da Nur talebelerinin ayaklarının altına serilmesini arzu ediyordu. Üstad uygun bir lisanla kabul edemeyeceğini bildirdi.
"Ali Ekber'i uğurladıktan sonra Zübeyir Ağabey çıkageldi. Üstad Zübeyir Ağabeye hitaben, 'Bir veziri yolcu ettik, başka bir veziri karşıladık' diye iltifatta bulundu.
'RİSALE-İ NUR, KUR'ÂN'IN TERCÜMANIDIR'
"Ali Ekber Şah, ülkesine döndükten sonra Üstad'la alakalı çok sitayişkâr konuşmalar yapmıştı. El-Cumhuriyet gazetesinde de, 'Risale-i Nur, Kur'ân'ın tercümanıdır' diye yazdı. O sırada Üstada, Pakistan Dostluk Cemiyetini kurmak istediğimizi söyledik. 'Beis yok, kurun' dedi.