Fetullahçı Terör Örgütüne ( FETÖ’ye) mensup olanları tanımak aslında çok zor olmamakla birlikte İslami kuralları ve ahlaki ölçüleri dikkatle incelediğimizde bu dehşetli yapıyı tanımak mümkün olmaktadır. Burada önemli gördüğüm birkaç hususu dile getirmeye çalışacağım:
1.Paralel yapının lideri F. Gülen ırkçı bir karaktere sahiptir. “Küçük Dünyam” isimli eserinde belirtildiği üzere niçin Bediüzzaman ile görüşmediği sorulduğunda “Said Kürttür” demiştir. Paralel yapıya mensup insanlarda da bu ırkçılık hastalığı fevkalade gelişmiştir.
2.Risale-i Nur eserlerinin neşredilip okunmasında büyük bir kıskançlık göze batmaktadır. Bu hususu eserinde dile getiren Bediüzzaman şöyle ifade etmektedir: "Bir şey daha kaldı, en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler'in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın." Evet aşikar bir şekilde görünüyor ki Bediüzzaman'a "pir-i mugan" yani yaşlı meyhaneci, saki anlamına gelen bir ifadeyi kullanan F. Gülen'dir. Nurların sahteleştirilmesi (Sadeleştirilmiş Külliyat) konusunda gösterilen çaba, Nur risalelerinin gözden düşürülmesi ile açıklanmaktadır. Bahsi geçen metinde geçen "en tehlikelisi" ifadesi 3 defa tekrar edilmesi önemlidir. Risale-i Nur'da mübalağaya rastlanmamıştır. Fakat 3 defa en tehlikeli olarak ifade edilen hususun kıskançlık olduğu ve bunun çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı açık ve sarih bir şekilde ifade edilmiştir. F. Gülen maalesef bu kıskançlık duygusunu yenemediği için en tehlikeli duruma yani Süfyaniyetin Dördüncü Rüknü olma felaketine düşmüştür. Sırf “kendi kitapları" okutulsun diyerek başka eserlere tahammül edemeyen F. Gülen, kendi dehşetli ağını kurmuş ve müritlerine bunu uygulatmıştır. Oysaki Kur'an ve sünnet, asıldır. Diğerleri buna tâbi olmak zorundadır.
3.Zekâtın ruhunu tahrip etmiş ve mü'minlerin hayır-hasenat hislerinin üzerine çöküp sömürerek kendisine ekonomik rant oluşturmuştur. Para ve hediye kabul etme konusunda ise Bediüzzaman tam tersi bir hayat sürmüştür; hediye almamış, yaptığı hizmeti mali karşılığa tahvil etmemiştir. Ticaret yapmak isteyen talebelerine de şahısları adına ticaret yapmayı tavsiye etmiştir. Gülen ise bankasından okullar ve dershanelerine kadar büyük bir sermaye grubu oluşturmuştur. Bu yapıyı paranın izini sürerek bulmak mümkündür.
4.Kur'an'a ve akla aykırı işlerine "hikmet" diyerek aldatırlar. Karanlık işler çevirmek için hikmet kavramını istismar ederler. Oysa hikmet, Kur'an'da akla "dine uygun, sağlam işler" için kullanılır. Başörtüsünü tahfif ve tahrif eden ve mü'minelerin başlarını açmalarını teşvik etmişlerdir. Başörtüsü takmak için mücadele veren kızları aşağılamış günaha girdiği apaçık ortada olan kızlarımızı yerlere göklere sığdıramamışlardır. Bu konuda memur ve bürokrat olupta örtülü kimseye müsaade etmeyen Gülen’i tanımak çok da güç değildir. Halbuki bir çok kadın sırf bu yüzden bunalıma düşüp ağır hastalıklara düçar olmuştur.
5.Ehl-i kitap kavramını tahfif ve tahrif ederek, din-i hak kavramını bozmuş, Müslümanların İsevîlikle ittifak etme imkânlarını tahrip etmiştir. Öyle ki bir defasında ezan okunurken “Muhammeden Resulullah” cümlesini çıkarmak sureti ile gitmiş olduğu yolun ne derece tehlikeli olduğunu ispatlamıştır.
6.Yalanı meşrulaştırmış ve meslek haline getirmiştir. Bir kişi takva yerine "takiyye" yapıyorsa belli ki bu dehşetli örgütün tuzağına düşmüştür. Nifakını takıyye ile gizler. Oysaki "Haramdan hayır olmaz; tıpkı domuzdan kurban olmadığı gibi."
7.Zinayı, içkiyi ve Müslümanlığın yasakladığı her şeyi bazı makamlarda tutunmak maksat ve amacıyla mubah görmüş ve teşvik etmiştir. Bir kişi dünya ve dini konuları "sorgulatmıyor" ise paralel yapıya mensuptur. Çünkü çürük yapılar sorgulanınca sallanır. İnsanların gizli durumlarını araştırarak, mahremiyetlerini videolara kaydettiren ve bunları şantaj malzemesi olarak kullanmaktan çekinmezler. Buna karşı gelirken “mutlak itaat"i emrederler.
8.Kendisine mehdilik, velilik gibi bir çeşit büyücülük usulleri kullanmaktadır. Amaca ulaşmak için her türlü ahlâksız metodu kullanmaktan çekinmezler ve siyasî iktidara gayrimeşru yollardan ortak olmaya çalışırlar.
9.Müslümanlar arasına tefrika, niza ve fitne sokmuş, bu menfilikleri sürekli olarak yenilemiştir. Özellikle rüyaları ölçü olarak kullanır ve daima Peygamberimizle (asm) görüştüğünü söyleyerek dini duyguları suiistimal eder. Ulemaissu yani ilmini fenalıklarda kullanan bu insanlar istediğini yaptırmak için her türlü ahlaki kaideleri pervasızca katlederler. Çünkü yapısı çürüktür.
10.M.Kamal'ı hararetle savunmuş ve onun şahs-ı manevîsinde temsil ettiği Süfyanizmi örtbas etmeye çabalamış, Kemalizmi yeniden ihya etmeye çalışmışlardır.
11.İslam, birliği emrettiği halde Paralel yapı mensupları ise en iyinin kendisi olduğu yalanını söyleyerek ayrı yapılar oluşturur. Müminlerin yolundan farklı yollar çizerler. "Hoşgörü ve sevgi" kavramlarını yerli yersiz kullanırlar. Çünkü bu kavramların içini haramla doldurup uyuşturulmuş insan yetiştireceklerdir. Sıklıkla "saf ve cahilleri hedef" seçerler. Çünkü aklı başında olan insanlar, işlerine gelmez.
12.Hareketlerinde aşırılıklar gözlenmesi mümkündür. İnsanların duygularını kullanmak için çok ağlama veya çok gülme gibi rolleri çok kullanarak insanları aldatırlar.
13.Kendilerine asla yanılmaz ve hata etmez rollerini biçerler. Sözlerinin dini bir emir gibi telakki edilmesini isterler. Halbuki "helali haram; haramı helal kılma" gibi hüküm koymak dehşetli bir fitnenin işidir.
14.Müritlerine sık sık "aklını at" ve “itaat et kurtul” demek sureti ile kişilikleri sürüleştirmeye ve akılsızlaştırmaya çalışırlar. Nitekim bu konuda sivil insanların üzerine uçak bombası atacak kadar akıl ve vicdan dışı işler yaptırabilirler.
15.Müritlerini ve sempatizanlarını akılsızlaştırır, fakat kendilerini “alim” sınıfına sokarlar. Oysa dinimiz, akıllılara hitap eder. Onun için aklı olmayanın dini de yoktur. İmtihan olup azap görmezler.
16.Yukarıda yer verildiği gibi birçok gayrimeşru amelleri irtikap etmiş, esasat-ı İslamiyeyi umursamazcasına tahrip eden Fetullah Gülen, Risale-i Nur’da Yedinci Mes'ele'de ifade edildiği gibi: Rivayette var ki, "Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar." Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.
Yukarıda sayılan 16 madde daha da çoğaltılabilir. Burada çok açık bir şekilde Süfyan'ın 4. Rüknünden bahsedildiği göze çarpmaktadır. Zira daha önce 4. Rükün olarak ileri sürülen bir çok şahıs F. Gülen’in yanında çok masum kalmaktadır, vesselam…