Başlığı garipsediniz değil mi? Ama doğru okudunuz, şaşırmayınız lütfen
Hayat bir imtihan ve tecrübeden ibaret
Nice ilginç olayları yaşar,dağların başından aşar, hayatın dönemeçlerinden dolaşarak gelip geçeriz bu dünyadan
Ebed için yaratılan insan kalbinin fena ve fâni şeylere rıza göstermediği, bekayı ve Bâkiyi istediğini fıtrat bize hatırlatmaktadır.
Bu fâni âlemde hoş bir sadâ bırakmak, hepimizin arzusu ve gayesidir.
Hayatın çetrefilli yollarında Rabbimiz tarafından seyahatlere çıkarılır ve imtihanlara tâbi tutuluruz.
Daha hayatımızın baharında çok mühim tecrübe ve denemelere muhatap olduğumuzun farkındaydık.
1976 yılında bir Anadolu kazasına müftü olarak atandığımızda başımıza nelerin gelebileceğinden, nasıl istihdam edileceğimizden habersiz ve sâfiyâne duygularla heyecanlı bir ruh hali içerisinde vazifeye başlamıştık.
Yaklaşık iki yıl zarfında yaşadığım pek çok imtihan, sıkıntı ve badireleri bir tarafa bırakarak hayatın güzel tarafına bakıp şu patates meselesinin aslını açalım isterseniz.
Burası, seksen beş kadrolu köy imamına sahip, mezralarıyla birlikte 112 köyü sınırlarında barındıran bir ilçeydi.
İlçe merkeziyle köyler arasında oldukça zıt bir bakış tarzı göze çarpıyordu. Tıpkı iki kardeşin iki ayrı partinin ilçe başkanı olmasındaki zıtlık gibi
Köylerin ahalisi, saf Anadolu insanına özgü iyi niyetin, en üst seviyede ve bütün berraklığıyla bir yansımasıydı. Dindar, alçak gönüllü, çalışkan, fedakâr, kanaatkâr, misafirperver bir ruh ve gönül yapısının insanlarıydı.
Ama ilçe merkezi ise, çoğunlukla ( keyfiyet itibariyle) eski jakoben zihniyetin, şımarıklığın, statükocu direnmenin temsilciliğini yapıyordu adeta
Başında kasketiyle kaymakam ve komutanın önünde hazırolda duran bir müftü görüntüsünden, üniversite mezunu, lisede felsefe dersi okutan, ilçenin kurtuluş yıldönümünde sarık ve cüppesiyle milis kuvvetlerinin öncülüğünü temsil eden, resmi zevatla birlikte şehit kabirlerini ziyaret eden bir müftü profili oldukça dikkat çekiyor, statükoyu zorluyordu.
Afedersiniz, patatesle temel atma olayını yine unutuverdik, kendimizi kaptırdık köhne anlayışın bayatlamış uzantılarına
Kaymakam beyin müspet duruşundan istifade ile başkanlığımda İmam-Hatip Lisesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği diye bir dernek kurduk.
Cuma vazlarımızda devamlı ilânatta bulunuyorduk. O gün umumi pazar kurulduğu için bütün köyler ilçeye akın ediyor, İmam-Hatip açılacağını, müftünün buna öncülük yaptığını etrafa yayıyorlardı.
Biz de devamlı olarak, köylerden ve ilçe merkezinden gelecek gençlerimizin bu okulda Kurân-ı Kerim, Arapça gibi dersler alarak Kurân bülbüllerinin sadâları ile camilerimizi çınlatacağını, iman hakikatlerinin söz ve mânasını kâinata ilân edeceklerini, köylerin bu sayede imamsız kalmayacağını, yeni neslin mânevi cihad çığırı açarak gelecek adına milletimizin umudu olacağını, bu sayede cehâlet ve yoksullukla mücadele yollarının açılacağını, nurlu bir geleceğin bu tarz bir eğitimin yaygınlaştırılmasıyla mümkün olabileceğini ısrarla vurguluyorduk.
Sloganımız ve kampanyamızın özü şu idi: Her evden bir çuval patates veya onun karşılığıyla bu okulun temeli atılacaktı biiznillah.
Malum zihniyet harekete geçmiş, ifsat çalışmalarına başlamıştı bile: Bu da nereden çıktı? İmam-Hatip de neyin nesi? Eski köye yeni adet mi?.. gibi yaygara ile direnişlerini gösteriyorlardı.
Ama halk bize inanmıştı, bu okulun lüzumunu kavramıştı. Bütün köyler, program çerçevesinde sözlerini yerine getirmiş, patateslerden elde edilen 250 lira ile İmam-Hatipin temeli atılmıştı.
Yüce Rabbimizin lütuf ve yardımıyla bir tabu yıkılmış, geleceğe umut, ışık, huzur, ilim, marifet ve güzellikler saçacak olan bir eğitim yuvasına gerçek sahiplerinin nasıl bir fedakârlıkla sahip çıktıklarının gerçek ve yaşanmış hikâyesi, bu güne kadar gönlümde sevinç, dudaklarımda tebessüm yaymaya devam ediyor.
Allaha (c.c) hamd olsun ki, bu Rabbimizin fazlındandır.
Bir tarafta patateslerle temeli atılan eğitim kurumları, ilim yuvaları; diğer yanda milletin değerlerine dinamit koyan, hile/desise, entrika ve komitecilikle/ihtilal planlarıyla panik, tereddüt, kargaşa meydana getiren, vatan sathını cephanelik haline dönüştüren Ergenekon ve mafyacılık zihniyeti !
Çok acıklı ve ibretli bir manzara değil mi? Ne dersiniz?...