Milyonlarca insan kendi ülkelerinden kaçıyorlar. Açlıktan, sefaletten, baskıdan, şiddetten, zulümden kaçıyorlar.
İnsanca yaşamak umuduyla kaçıyorlar, ama maalesef binlercesi yollarda can veriyor.
İtalya ve Malta arasında batmakta olan iki bottan 143 Afrikalı mülteci, bir Türk gemisi tarafından kurtarıldı geçen.
Günlerdir aç-susuz ölümü bekleyen sığınmacılar, BM'nin çağrısı üzerine İtalya tarafından kabul edildi.
Bu arada hamile bir kadın can verdi.
Dikkatinizi çekerim, Batı ülkelerine gitmek isteyen sığınmacıların büyük kısmı "Müslüman" ülkelerden.
Dikkatinizi çekerim, BM'nin 185 üyesinden sadece 10'u sınırlarından geçecek olan kişilerin kabulüne ilişkin yıllık yerleştirme kotaları uyguluyormuş.
Dikkatinizi çekerim bu on ülke arasında bir tek bile Müslüman ülke yok.
Bu gerçekler canınızı acıtmıyor mu sevgili okurlar?
Sadede geleyim, Türkiye Afganistan'dan, Bangladeş'ten, Siyah Afrika'dan (Müslüman veya Hıristiyan, fark etmez) tarım ve hayvancılık alanında istihdam etmek üzere iş gücü transfer edemez mi?
Acaba Suriye sınırlarımızdaki mayınlı araziler temizlenerek tarıma açılamaz mı?
İhracata yönelik ürün yetiştirmek üzere tarım alanları açmak suretiyle bu insanların ellerinden tutulamaz mı?
Hemen tüketilebilecek nitelikteki gıda maddeleri Afrika'nın aç insanlarına ulaştırılamaz mı?
Madem Türkiye bölgeye açılıyor, madem lider ülke olmak istiyor, o halde bu çaresiz insanlara bağrını açamaz mı?
Anadolu'da atıl duran milyonlarca dönüm tarım arazisi uygun projelerle ekonomiye kazandırılamaz mı?
"Birader önce kendi insanımızı doyuralım" diye itiraz edenler olacak.
Ama ben, çaresiz ve aç insanlara el uzatmanın ülkemize hem saygınlık, hem bereket getireceğine inanıyorum.
Türk'üyle, Kürd'üyle, Alevi'siyle Sünni'siyle kerim bir milletin çocuklarıyız..
Unutmayalım, büyümenin yolu, büyüklük göstermekten geçer.
Yeni Şafak