Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 87-91. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
87-(O) Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi, hakkında hiç şüphe olmayan kıyâmet gününde, elbette bir araya getirecektir. Peki Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?(1)
88-O hâlde size ne oldu ki münâfıklar hakkında iki kısım oldunuz; hâlbuki Allah, onları kazandıkları (günahlar) yüzünden geriye (küfre) döndürmüştür. Allah’ın (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) saptırdığını, hidâyete erdirmek mi istiyorsunuz? O takdirde Allah, kimi (kendi isyankârlığı yüzünden) dalâlete atarsa, artık onun (kurtulması) için aslâ bir yol bulamazsın!(2)
89-(Kendileri) inkâr ettikleri gibi, sizin de inkâr edip böylece (onlarla) bir olmanızı istediler. Artık (onlar) Allah yolunda hicret edinceye kadar, kendilerinden dostlar edinmeyin! Buna rağmen (îmandan ve hicretten) yüz çevirirlerse, o takdirde onları yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün! Ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin!
90-Ancak kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar yâhut sizinle savaşmaktan veya kavimleriyle savaşmaktan (hoşlanmayarak) göğüsleri daralmış hâlde size gelenler müstesnâ. Hâlbuki Allah dileseydi, muhakkak ki onları size musallat ederdi de elbette sizinle savaşırlardı. Fakat sizi bırakırlar da sizinle savaşmazlar ve size barış teklîf ederlerse, o takdirde Allah, size onlar aleyhinde bir yol (bir müsâade) vermemiştir.
91-Bir başkalarını (da) bulacaksınız ki, (o münâfıklar) hem sizden emîn kalmak, hem de kendi kavimlerinden emîn olmak isterler. Ne zaman fitneye çağrılsalar, ona baş aşağı dalarlar. Ama sizi bırakmazlar, size barış teklîf etmezler ve (savaştan) ellerini çekmezlerse, artık onları yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün! Ve işte onlar yok mu, kendileri aleyhinde size apaçık bir delil (ve salâhiyet) verdik.
(1)“Bu âlemin Mâliki (sâhibi), kendi kudretine pek kolay ve pek ehven (hafif) ve ibâdına (kullarına) fevkalâde mühim ve pek şedîdü’l-ihtiyaç (şiddetli muhtaç oldukları) olan haşrin (kıyâmetten sonra dirilmenin) tekrar be tekrar va‘dinde bulunmuştur. Ma‘lûmdur ki, hulfü’l-va‘d (va‘dinden dönmek) kudretin izzetine, rubûbiyetin (herşeyin Rabbi olan Allah’ın) merhametine zıddır. Zîrâ va‘din hilâfını (sözün aksini) yapmak ya cehlin alâmetidir veya aczin alâmetidir. Bu hâl ise Kadîr-i Mutlak (sonsuz kudret sâhibi) ve Hakîm-i Mutlak (sonsuz hikmet sâhibi) olan Zât’a muhâldir (imkânsızdır).
Maahâzâ (bununla berâber), insanların haşri nebâtâtın haşri gibidir. Nebâtâtın haşrini gören, insanın haşrini nasıl inkâr eder? Sani‘-i Hakîm’in haşrin îcâdına olan va‘di ise, bütün enbiyânın tevâtürüyle (peygamberlerin kat‘î haber vermeleriyle) ve bütün insanların icmâıyla (ittifâk etmesiyle) sâbit olduğu gibi Kur’ân’ın lisânıyla sâbittir. Ezcümleاَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰي يَوْمَ الْقِيٰمَةِ لَا رِيْبَ ف۪يهِ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثاً [(O) Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi, hakkında hiç şübhe olmayan kıyâmet gününde, elbette bir araya getirecektir. Peki Allah’dan daha doğru sözlü kim olabilir?] olan âyet-i kerîme, büyük bir şiddet ve kuvvetle haşrin îcâdını söz veriyor. Fakat, bazı insan pek nankördür ki, bütün mevcûdât (varlıklar), O Mâlikü’l-Mülk’ün sözlerinin sıdkına (doğruluğuna) ve hak olduğuna delâlet ettiği hâlde o nankörler tasdîk etmezler, kendi hezeyanlarına (saçmalıklarına) ve ahmaklıklarına i‘timâd ederler.” (Mesnevî-i Nûriye, Lâsiyyemâlar, 39)
Âhiretin kat‘î olarak isbâtı için bakınız; (Zülfikār, 10. Söz, 1-69)
(2)Resûl-i Ekrem (asm) ile birlikte Uhud’a gazâya çıkan insanların bir kısmı geri döndüler. Ashâbın arasında onları öldürmek veya öldürmemek husûsunda bir görüş ayrılığı olmuştu. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu. (İbn-i Kesîr, c. 1, 419)