Perinçek, Sinek ve Said Nursi

Zafer AKGÜL

Risale Haber’de Doğu Perinçek’in “Said Nursî hükümet oldu. Atatürk devrimleri bilmem ne oldu…” gibi saçma sözlerinin yer aldığı haberi okuyunca Said Nursi’nin büyüklüğünü bir kere daha anladım. Anladım ki büyük insanların fikirleri çağlar üstüdür ve ne kendileri ne de fikir ve eserleri eskimez. Aslında eskimeyen doğrular/gerçeklerdir; eskiyense yalanlar/yanlışlardır. Said Nursi’nin maddi ve manevi hükümranlığı dayandığı gerçeklerden kaynaklanır. Ötekilerin ebterliği ve inkirazları da dayandıkları yalandan, dalaletten kaynaklanır.

Bir devre Maocu’luk, bir devre Atatürkçülük, bir devre Kürtçülük, bir devre Türkçülük yaparak  çelişkiler yumağı olan Perinçek’in bu sözlerini okuyunca acı acı güldüm. Perinçek gibiler eğer vicdanları tefessüh etmemişse veya bir inat ya da görev gereği bildikleri yolu tutturmamışlarsa elbette bir gün gerçekleri görecek ve hakkı teslim etmek zorunda kalacaklardır. Çünkü Said Nursi’ler hakikatın ve hikmetin damarına tutunarak yüz sene önce ne söylemişlerse  yüz sene sonra da aynı gerçekleri sunabilmişlerdir. Her alanda isabetli görüşleri vardır ve bu görüşler zaman geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Her şey bir yana Said Nursi’nin sadece ‘sinek’le ilgili görüşlerine bir bakacak olursak onun büyüklüğünü ifadeye yeter sanırım.

Yıl 1935. Eskişehir hapishanesinde tutukludur. Diğer talebe ve arkadaşlarıyla birlikte sudan sebeplerle içeri atılmışlardır. Kendi tabiriyle “İhtilattan ve konuşmaktan memnu” olduğu bir zamanda arkadaşlarına bir teselli olur diye yazdığı kısacık yazılardan/derslerden birisi de sinekler hakkındadır. 28. Lem’a’nın 3. Nüktesi başlıklı bu yazı “Büyük bir ayetin küçük bir nüktesidir” diye başlar: ”Güz mevsiminde sineklerin terhisat zamanına yakın bir vakitte hodgam insanlar, cüz’i tacizleri için sinekleri itlaf etmek üzere, hapishanemizdeki odamızda bir ilaç istimal ettiler. Benim fazla rikkatime dokundu. Odamda çamaşır ipi vardı… Akşam vaktinde o küçücük kuşlar o ipin üstünde gayet muntazam diziliyorlardı. Çamaşır sermek isteyen Rüştü’ye dedim ”Bu küçük kuşlara ilişme, başka yere ser.”

“… Sinekler dahi insanın gözüne görünmeyen hastalıkların mikroplarını ve madde-i semiyyeyi temizlemekle sinekler muvazzaftırlar… Hem sıhhıye neferleri, hem tanzifat memurları, hem kimyager olduklarına ve geniş bir hikmete mazhar olduklarına delil ise…”

“…Ey hodgam insan! Sineklerin binler hikmet-i hayatiyesinden başka sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını bırak.”

“Çünkü gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder.”

30. Lem’ada Kuddüs isminin tecellisinden bahsederken de karada, denizde ve göklerde/uzaydaki temizlik işçilerinden ve temizlikten örnekler verir. Kartalların, akbabaların, sineklerin, arıların, denizlerdeki planktonların, havadaki bakterilerin, uzaydaki temizlik memurlarının icraatını sergiler. “Eskişehir Hapishanesinin Bir Meyvesi” başlıklı eserinde “Bu kainat ve bu küre-i arz daim işler büyük bir fabrika ve her vakit dolar boşalır bir han, bir misafirhanedir. Halbuki böyle işlek fabrikalar, hanlar ve misafirhaneler müzahrefatla, enkazlarla, süprüntülerle çok kirleniyorlar. Bulaşık oluyorlar ve üfunetli maddeler her tarafında teraküm ediyorlar. Eğer pek çok dikkatle bakılmazsa ve tanzif edilmezse ve süpürülüp temizlenmezse içinde durulmaz; insan onda boğulur” diyerek Kuddüs isminin aynasında çevrenin nasıl temizlendiğini, kainatın başıboş olmadığını vs. ele alır.

30. Lem’a da tıpkı 28.Lem’a gibi 1935/36’lı yıllarda yazılmıştır. Aynı yıllarda başka olaylar daha vuku bulmaktadır. İsviçreli Kimya bilgini Paul Herman Müller 1939 yılında sıtma hastalığının günah keçisi olan sivrisinekleri katleden bir ilaç buldu. Dikloro Difenil Trikloroetan’ı kısa adıyla DDT’yi keşfetti. Bu ilaç o dönem için bir devrimdi. Sadece sivrisineklere karşı değil tüm böceklere karşı kullanılır oldu. Bir anda dünyaya yayıldı. Bu bilimsel gelişme karşısında insanlık kendinden geçti. 1948 yılında Nobel Tıp ödülü verildi Müller’e. Aynı yıllarda Pensilvanya doğumlu Zooloji bilim uzmanı Rachel Carson isimli bir bilim kadını da yıllarca süren araştırmaları sonucunda başka bir şey keşfediyordu. Çiftçilerin bol bol kullandıkları DDT yüzünden kartalların sayısı azalıyordu. İlacın yan etkisiyle yumurtalarının kabukları inceldiğinden üreme oranı hızla düşüyordu. Çevredeki tüm canlıları tehdit eden, tabiattaki dengeyi bozan zehirin DDT olduğunu tesbit ettikten sonra bilim dünyasını uyaracak yazılarından oluşan kitap yazdı. Ama sesini fazla duyuramadı. Aradan yıllar yıllar geçtikten sonra Carson’un uyarılarına kulak verilebildi ve DDT hepimizin bildiği gibi yasaklandı.

1935 yılında çevreden, çevrenin dengesinden, sineklerin, böceklerin faydalarından bahseden Said Nursi’nin Sinek Risalesi “bilim, fen, teknoloji, irtica, gericilik, yobazlık” kaygılarından ötürü Lem’alardaki yerini almadı, alamadı. İnsanlığın DDT çılgınlığı ve bilimin dogma olması yüzünden gelecek tepkileri ve yapılacak yobazlık ithamlarını göğüsleme imkanı bulunamadığı için bu müthiş risale gizli kaldı. 1990’lara doğru ancak yeni baskılara eklenebildi.

Şimdi gelelim birkaç tesbite.

1-Said Nursi sinek risalesini yazarken ne kimya laboratuarı ne de bilimsel araştırma yapacak imkanı vardı. Buna rağmen DDT’nin zararlı olduğunu belirtmişti.

2-Eskişehir hapishanesinde tek başına, kimselerle görüştürülmediği bir ortamda, normalde bir insanın kendi canının derdine düştüğü ve gelecek endişesini taşıdığı bir ortamda, büyük bir sekinet ile sineklerden bahsediyordu. Tıpkı 1.Dünya savaşında harpte, cephede kurşun ve mermi yağmuru altında, alanında tam bir şaheser olan İşarat’ül İ’caz isimli eserini yazdırması gibi…

3-28.Lem’a ve 30.Lem’a çevre felaketinin, çevri kirlenmesi probleminin daha bilinmediği, bulunmadığı ve yaşanmadığı zamanda yazılmıştı.

4-Şefkat ve merhameti insanları geçmiş tüm hayvanlara, çiçeklere, böceklere kadar uzanmıştı.

5-Said Nursi bu tesbitlerini Kur’an ve Peygamber kaynaklı basiretiyle bilim dünyasından çok önce yapabiliyordu.

Perinçek’lerin peşinden gittiği Leninlerin, Stalinlerin, Mao’ların insanları sinek gibi ezdiği gerçeği ile Said Nursi’nin değil insanları sinekleri bile korumaya çalıştığı gerçeğini kıyaslamak için pek de kafa yormaya gerek yok. Said Nursi’nin fikirleri hükümran olmasın da DDT zihniyetli Stalinler, Maolar, Pol Pot’lar, Kızıl Kmerler mi hükümran olsun?

Sayın Perinçek şunu unutmasın, insanlar neye ve kime taraftar olacağına karar verecek kadar dirayet ve basiret sahibidirler. Onun bunun aklına ihtiyaçları yoktur. Bazıları çatlasa da patlasa da doğru her yerde doğrudur ve Bediüzzaman Said Nursî’nin dediği gibi “Zaman hükmünü icra etse itiraz olunmaz.”

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.