İslamiyet’ten önce diğer din ve peygamberlere de oruç farz kılınmıştı. Ramazan ayında oruç tutmak hicri ayın ikinci yılında Müslümanlara emredildi. Sahabe Efendilerimiz oruç ibadetinin farz kılınmasına çok sevinmiş ve heyecanlanmışlardı. Orucun inceliklerini Efendimizden öğrenip, tutmaya başlamışlardı.
Aslında Peygamber Efendimiz (asm) ve sahabeler her zaman neredeyse Ramazan ayındaymış gibi yaşıyorlardı. Bazen iki üç hurma ile bazen bir miktar su ile günlerini geçiriyorlardı. Yemeleri, içmeleri çok az, insani ilişkileri gayretleri en yüksek seviyede, idealleri Allah rızası için İslami kafirlere tebliğ etmek, cihat etmek ve ila-i kelimetullah yolunda savaşmaktı.
Peygamber efendimiz ve sahabeler Ramazan ayını hasretle, aşkla sanki yıllardır görmedikleri candan bir dostu bekler gibi bekliyor ve öyle hazırlık yapıyorlardı. Efendimiz (S.A.V) Ramazan ayının hazırlığını Recep ayında başlatırdı. Şaban ayının yarısına gelince Allah Resul’ünde bir başka iklim olurdu. Ayşe anamız, “O günler gelince ne o bizi tanırdı ne biz onu, sevinçten ayakları yerden kesilirdi” diyor.
Peygamber efendimiz Ramazan oruç farz edilmeden önce Şaban ayında oruç tutardı. Allah Resulü (a.s), evde yiyecek bir şey olmadığı zaman nafile oruca niyetlenirdi. Böylece hem ev halkı üzülmemiş hem de kendisi oruç tutmuş olurdu. Allah Resulü Peygamber Efendimiz 9 ramazan yaşadı. Sahura kalkar, oruç tutanların sahur yemeği yemelerini de teşvik ederdi. “Sahur yemeği yemek benim ümmetime ait bir özelliktir. Sahur yemeği yiyiniz, zira sahurda bereket vardır” buyururdu.
Allah Resulü Ramazan ayında gece ibadetlerini arttırıp, infak edip, Kur’an-ı Kerim ile, ilim ve cihat ile gayretle uğraşıyordu. Sahabe Efendilerimiz de ona uyuyorlardı.
Allah resulü ve sahabelerin hayatında cehd vardı yani şiddetli bir gayret, bir azim, daha ötesini elde etme arzusu, daha farklı bir iklime girme arzusu, hasenatlarını biraz daha arttırma, cömertlik adına, infak adına ve Allah’la irtibatı kurma adına Müslümanlara yardım etme gayretlerini daha da fazlalaştırırlardı. İbadette, günlük hayatlarındaki sünnete uyma gayreti ve infak ile cömertlik ederek, hasenatta ve salih amellerde bulunarak tam bir ihlas ile Ramazan’ı ihya ediyorlardı. Cihat, İslam’la insan arasındaki engeli kaldırma yani nefis terbiyesidir. Cihadın en önemlisi nefisle girilen cihattır. Sahabe Efendilerimizin nefislerini kemale vardırmak için Ramazan ayında çok daha farklı bir boyuta girdiklerini görüyoruz. Onlar bu cihadı yapıyorlardı. Yanlarında yörelerinde kim varsa kafir veya bir münafık olsun hemen tebliğ edip İslam’a çağırıyorlardı. Çevremize bakınca cihat edecek, tebliğ edilecek, el uzatılıp, İslam’ın güzelliklerini anlatacak o kadar kişi var ki, bu insanların İslam’la arasındaki soğukluğu kim kaldıracak? Sen kaldıracaksın, ben kaldıracağım, tüm Müslümanların vazifesidir tebliğ etmek ve Ramazan ayı bunun için bir fırsattır. Bunu ise hal dilimiz, yaşantımız ve güzel ahlak ile örnek olarak yapabiliriz. Efendimiz Ramazan ayını eğlence ve rehavet ayına, dinlenme ayına çevirmedi. En büyük cenkler Ramazan ayında oldu.
Efendimiz insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da Ramazan ayı idi ki, Cebrail (a.s) ile daha önceki inen ayetleri beraber mukabele ederdi. Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Bunun yanında Kur’an tefsiri ile, ilim ile ve salih insanlara yakın olmak gerekir. Ramazan’da imanı sebebiyle ve sünnet-i seniyye olması nedeniyle, sevabını sadece Allah’tan bekleyerek ihlas ile teravih namazı kılan kişinin geçmiş günahları affedilir. Gündüz oruç, gece teravih ve teheccüt namazı ile geçirmek gerekir. Ramazan gecelerini eğlence, yiyip-içmek, gezmek değil, olabildiğince muhtelif ibadetlerle değerlendirip, ihya etmek gerekir. Fırsatı ganimet bilmek ve Ramazan gecelerini manevi bir atmosferde yaşamak gerekir. Ramazan ayında sahabelere benzemek mümkün olmasa da onların yolunda olmak için aşırı gayret göstermeliyiz. Nefsimizle muhasebe yapmalı, kirlerden, günahlardan arınmalı, derin ve şuurlu bir tövbe etmeliyiz.
Allah Resulü ailesiyle iftar edememişti. En önemli olaylar Ramazan ayında olmuştu. Bedir savaşı, Mekke’nin fethi gibi. Orucun ilk farz kılındığı yılda, sahabeler müthiş bir heyecanla oruç tutuyorlardı. Ramazan ayının 16. gününde Bedir gazvesine katıldılar. 150 km çöl yolu, ayaklarını sıcak kumlara basıyorlar, 20 cm derine giriyor, çıkarınca yumurta gibi kızarıyordu. Günün ortasında 100 km’ye gelindiğinde, Efendimiz sahabelere acıdı. “Yol çetindir, orucunuzu bozabilirsiniz” dedi. Ve aylardan ağustos ayı idi. Sahabeler ne cevap verdiler biliyor musunuz?
“Belli ki biz Allah’a kavuşma ihtimali olan, yani şehit olmaya gidiyoruz. Eğer kesin emrin bu değilse müsaade et, orucumuzu tutalım.” Efendimiz ise, “Hayır bir emir değil, isterseniz bozabilirsiniz” buyurdu. Bunun üzerine sahabeler kavrulan ayakları ve şiddetli çöl sıcağında oruçlu olarak yollarına devam ettiler. İftar sofralarında 3’er hurmaları vardı. O hurmaları yalayarak yavaş yavaş yediler.
Biz ise orucu fakirler ne çekiyor yıl boyu onu öğrenmek için tutuyoruz, diyoruz. Bir şey öğrendik mi? Açlıktan, hurma yalayarak 24 saat geçirip 4 kiloluk kılıç ile İslam düşmanı Mekkelilerle ölümüne savaşabilir miydik?
Dinsiz, İslam’dan uzak yaşayan insanlar Ramazan ayında nasıl Müslüman oluyorlar? Niye Ramazanı göklere çıkarıyorlar? Bunun bir sebebi olması lazım. Orucun ve İslam’ın hak dini olduğunu anlayıp, Ramazanlardan etkilenip Müslüman oluyorlar. Ama bu ramazan o ramazan değil. Şova çevirdik Ramazan’ı, bir deri bir kemik çıkmamız lazımdı, bu aydan. Biz kilo alıyoruz, sanki iyi bir beslenme ayıymış gibi, çılgınca sofralar kuruyoruz. Zühd ayında, takva ayında Kadir Gecesini aramamız lazım. Kadınların mutfaktan çıkıp, Ramazan ayını ihya etmeleri gerekir. Üç gün üst üste doymayan Muhammed (a.s.) ümmetiyiz. Akşam İftar sofralarımızı gayet sade kurmamız gerekir. Efendimiz (s.a.v.) akşam bir şey bulamayıp iftar etmeden, sahuru yiyemeyen ertesi gün oruç tutacak Müslümanı iftar ettirin, diye buyurmuştu. Allah size sevabını versin, diyordu. Akşam sahurda tıkasıya yiyenleri iftara çağırmak pek de iftar değildir. İftarı alet edip bir güzel yiyoruz.
İftar sofralarını saatlerce, günlerce hazırlamayı bırakalım, kadınlar mutfaktan çıkamıyor. Allah’tan korksunlar ramazan günlerini mutfakta geçirmesinler. Allah aç kalın dedi, biz patlıyoruz.
İnşallah bu Ramazan ayında asr-ı saadetteki kadar olmasa bile o yolda olmak için Kadir gecesini aramaya gayret gösterelim.