Bunlardan ilki Abdurrahman b. Avf (ra)'tır.
Tebük seferine giderken, Hicr'le Tebük arasında bir konaklama yerinde, tan yeri ağardıktan sonra Allah’ın elçisi ihtiyacını gidermek için uzak bir yere gitmişti. Cemaat güneşin doğmasından endişe ederek Abdurrahman b. Avf (r.a)'ı öne geçirdiler. Hz. Peygamber abdest alıp dönünce Abdurrahman rukû'da idi. Cemaat, Resulullah'ın geldiğini anlayınca neredeyse namazı bozacaklardı. Abdurrahman da imamlıktan çekilmek istedi. Fakat Resulullah (asm)'ın işareti ile namaza devam etti. Allah elçisi bir rekâtı imamla, bir rekâtı da selãmdan sonra ayağa kalkarak tek başına kıldı. Namaz bitince de; "Güzel yaptınız." buyurdu (bk. Müsned, 4/247; İbn Sa'd Tabakât, 3/129; Vâkıdî, Megâzî, 3/1011)
Abdurahman b. Avf, Hz. Ebû Bekir’in gayretleriyle Müslüman olmuş ve ilklerdendir; 8. Müslümandır. Uhud’da yirmiden fazla ok ve mızrak yarası almış ve bu sebeple topal kalmıştır.
Hz. Peygamberin katıldığı bütün savaşlara katılmıştır. Peygamberimiz, Dümetü'l-Cendel mevkiini fethetmek üzere hazırlanan orduya komutan tayin etmiş ve onun başına kendi elleriyle sarık bağlamıştır. [Dümetü'l-Cendel'e üç sefer düzenlenmiş, bunlardan ikincisine Abdurahman b. Avf Hazretleri komutan tayin edilmiştir. (bk. TDV İ.Ans., X/1)]
Peygamberimiz zamanında 40.000 dinar (malının yarısını) ve 500 atı, 700 develik ticaret kervanını üstündekilerle birlikte infak etmiştir.
Ömrü boyunca çok sayıda köle azad etmiş. Ümmü Seleme annemize: “Malımın çokluğu helakıma sebep olur mu? Bundan çok endişe ediyorum.” buyurmuştur.
75 yaşında vefat etmiş. Cenaze namazını Hz. Osman kıldırmıştır. Hayatta iken cennetle müjdelenen 10 kişiden biridir. (bk. Tirmizî, Menâkıb, 25; Müsned, 1/193)
Peygamber Efendimizin ashabından arkasında namaz kıldığı diğer sahabi, Ebu Bekir Sıddık (ra)’tır.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, hastalığı nedeniyle ancak ezan okununca Mescid-i Şerife çıkar ve cemaate namaz kıldırırdı.
Vefatına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescidi Şerife de çıkamaz oldu. O zaman, "Ebû Bekir`e söyleyiniz, mü`minlere namaz kıldırsın." (İbn Sad, Tabakât, 2/217) diye emir vererek imamlığı Hz. Ebû Bekir`e bıraktı. Peygamber Efendimiz hayattayken, Hz. Ebû Bekir on yedi vakit namaz kıldırtmıştır.
Peygamberimiz (asm), Pazartesi günü sabah namazında Hz. Ayşe'nin kapısının perdesini açıp Mesciddeki cemaate baktı. Cemaat, Hz. Ebu Bekir'in arkasında saf olmuşlardı. Müslümanların saflarını görünce, gülümsedi. Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin cemaate namaz kıldırmak istediğini sanarak, ökçesinin üzerinde geriledi. Cemaat de, sevinmelerinden dolayı, az kalsın namazdan çıkacaklardı.
Peygamberimiz, "Olduğunuz yerde durunuz! Namazınızı tamamlayınız!" diye eliyle işaret buyurdu. Kendileri de Hz. Ebû Bekir`e uyarak namazını edâ etti. (bk. Müsned, 3/110, 196; Sîre, 4/302; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/266-268)
Hz. Ebu Bekir es Sıddîk (r.a) (571-634), Hz. Muhammed (asm)’in İslâm’ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilkidir. Câmiu’l-Kur’an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabidir. Kur’ân-ı Kerim’de hicret sırasında Rasûlullah’la beraber olmasından dolayı, “…mağarada bulunan iki kişiden biri…” (Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir.
Rasûlullah’a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâm dâvetçiliğine başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslâm’ın yücelmesinde büyük emekleri olan ilk Müslümanların bir çoğu, İslâm’ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir. Hz. Ebû Bekir hayatı boyunca Rasûlullah’ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah birçok hususlarda onun görüşünü tercih ederdi. Umûmî ve husûsî olan önemli işlerde ashâbıyla müşavere eden Peygamber (s.a.s.) bazı hususlarda özellikle Ebû Bekir’e danışırdı. (İbn Haldun, Mukaddime, 206).
Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda Cemâziyelâhir ayının başında, hicretten sonra Medine’de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce, yerine Ömer’in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer’i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Hz. Ömer’in sert ve kaba oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hz. Osman’a yazdırdı.
Ebû Bekir (r.a.) de çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah’ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
Sorularla İslamiyet