Yemek için oturduğunda, çoğu zaman, dizlerinin üzerine otururdu. Namaz kılan bir kimsenin oturduğu gibi otururdu. Ancak şu farkla ki sağ ayağını diker, sol ayağının üzerine otururdu. 'Ben sadece bir kulum! Kulun yediği gibi yer, kulun oturduğu gibi otururum' derdi.
'Çok sıcak yemekte bereket yoktur'
Hz. Peygamber (sav) sıcak yemeği yemezdi. 'Çok sıcak yemekte bereket yoktur. Allah Teâlâ bize ateşi yedirmemiştir. Bu bakımdan yemeği soğutunuz da yiyiniz' derdi.
Sağ eliyle ve önünden yerdi
Tabağın kendi tarafına düşen kısmından yerdi. Üç parmağı ile yerdi. Çoğu zaman dördüncü parmağını da yardımcı yapardı. Hiçbir zaman iki parmakla yemezdi. 'İki parmakla yemek, şeytanın yiyişidir' derdi.
Elenmemiş arpa ekmeği yerdi
Hz. Peygamber (sav) elenmemiş arpa ekmeği yerdi. Hz. Peygamber bazen salatalıkları yaş hurma ile bazen de tuzlayarak yerdi.
Hz. Peygamber'in nezdinde yaş meyvelerin en sevimlisi kavun (veya karpuz) ve üzümdü. Kavunu bazen ekmek ve şekerle yerdi. Çoğu zaman da yaş hurmalarla beraber yerdi.
Çoğu zaman üzüm salkımını ağzına götürür, ağzıyla taneleri kopararak yerdi. Ağzına götürdüğü salkımın taneleri sakalının üzerinde ipe dizilmiş inci taneleri gibi görünürdü.
Yemeğinin çoğu; su ile hurma idi
Yemeğinin çoğu su ile hurmaydı. Hurma ile sütü bir arada yer ve onlara 'en güzel iki yemek' diye isim verirdi.
Onun nezdinde yemeklerin en sevimlisi et yemeği idi
Yemeklerin en sevimlisi, onun nezdinde et yemeğiydi. Et yemeği hususunda şöyle demiştir: 'Bu yemek duyma hassasını geliştirir. Dünya ve ahirette yemeklerin efendisi bu yemektir. Eğer ben Rabbimden her gün bana bu yemeği yedirmesini niyaz etseydim, rabbim bana muhakkak yedirirdi'
Hz. Peygamber tiridi et ve kabak ile birlikte yerdi. Kabağı severdi. 'Bu benim Yunus kardeşimin bitkisidir' derdi.
Hz. Peygamber (sav) kendisi için avlanan kuşun etini yerdi. Fakat bizzat avlanmazdı.
Hz. Peygamber et yediği zaman başını etin üzerine eğmezdi. Eti ağzına götürür, sonra ön dişleriyle parçalar yerdi. Kesilen koyunun budunu ve gerdanını severdi. Çömlekte pişirilen yemeklerden kabak yemeğini, katıklardan da sirkeyi severdi.
Sirkede, hurmada ve sütte bereket vardır [İbn Mace]
Bu hurma cennettendir
Hurmadan da Ucve denilen Medine hurmasını severdi. Ucve hurması için bereket duası etmiştir: 'Bu hurma cennettendir. Zehir ve sihir için şifadır'
Hoşuna gideni yer hoşuna gitmeyeni yemezdi
Hz. Peygamber (sav) sarımsak, soğan yemeyi kerih görürdü. Hiçbir yemeği kötülemezdi. Ancak hoşuna gideni yer, gitmeyeni terk ederdi. Eğer midesi bir yemeği almazsa, o yemeği başkasına kötülemezdi.
Suyu üç yudumda içerdi
Hz. Peygamber suyu üç nefeste içerdi ve her nefesin başında bir besmele çekmek üzere üç defa besmele çekmiş olurdu ve her içişin sonunda 'Elhamdülillah' demek suretiyle üç defa hamdederdi. Suyu eme eme ve tada tada içerdi.
Önce sağındakine ikram ederdi
Hz. Peygamber (sav) içtiği sudan arta kalanı sağında bulunan kimseye verirdi.
Gerek yemek kabına, gerekse su kabına nefesini alıp vermezdi. Ağzını kaptan çekerek nefesini verirdi.
Çoğu zaman yiyeceğini kendi hazırlardı
Hz. Peygamber (sav) evinde, azat edilmiş köleden daha utangaçtı. Aile efradından yemek istemezdi. Onlara 'Benim canım filan yemeği istiyor' diye telkinde bulunmazdı. Eğer yedirirlerse yerdi. Kendisine ne verirlerse, kabul ederdi. Hz. Peygamber'e hangi sudan içirseler içerdi. Çoğu zaman bizzat kalkar, yiyecek ve içeceğini hazırlardı.
Yemekten sonra şöyle dua ederdi:
Yemekten doyduğu zaman şöyle derdi: 'Hamd Allah'a mahsustur. Ey Allah'ım! Senin içindir hamd. Yedirdin ve doyurdun. İçirdin hem de doya doya içirdin. Ancak senin içindir hamd... Nimetini inkâr etmediğimiz, şükrünü terk etmediğimiz ve nimetinden müstağni olmadığımız halde, bu ikrar ve itiraflarda bulunuyoruz'
Yemekten sonra elini yıkar yüzünü mesh ederdi
Hz. Peygamber (sav) özel olarak et ve yemek yediği zaman iki elini güzelce yıkar, sonra kalan su ile yüzünü mesh ederdi.
"Yemeği toplu olarak yemek berekettir" [İbn Mace]
Kabak, üzülenin kalbini takviye eder
Hz. Âişe´nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber kendisine şöyle demiştir: 'Ey Âişe! Bir çömlekte yemek pişirdiğiniz zaman o çömleğe kabağı çokça koyunuz. Çünkü kabak üzülenin kalbini takviye eder'
Milli Gazete