Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Suresi 97-99. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
97 . Allah, Kâ‘be’yi, o Beyt-i Harâm’ı, (kendisinde hac edilen) haram ayı (Zilhıcce ayını), kurbanı ve (ona takılan) gerdanlıkları, insanlar için (maddî ma‘nevî) bir kalkınma (vesîlesi) kıldı. Bu, muhakkak ki Allah’ın, göklerde ne var, yerde ne varsa bildiğini ve şübhesiz Allah’ın, herşeyi hakkıyla bilici olduğunu (sizin de) bilmeniz içindir.
98 . Bilin ki gerçekten Allah, azâbı şiddetli olandır ve şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
99 . Peygambere düşen ancak tebliğdir.(1) Çünki Allah, neyi açıklar ve (kalblerinizde) neyi gizlerseniz, bilir.
1- “Üstâd-ı Mutlak (kâinâtın hocası) ve Muktedâ-yı Küll (herkesin tâbi‘ olduğu) ve Rehber-i Ekmel (en mükemmel rehber) olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, وَماَ عَلَي الرَّسُولُ اِلَّا الْبَلاَغُ [Peygambere düşen ancak tebliğdir!] olan fermân-ı İlâhiyeyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyâde sa‘y (çalışma) ve gayret ve ciddiyetle teblîğ etmiş. Çünki اِنَّكَ لَا تَهْد۪ي مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشٓاَءُ [Şübhesiz ki sen sevdiğin kimseyi hidâyete erdiremezsin; fakat Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir] sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidâyet vermek, Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesidir. Cenâb-ı Hakk’ın vazîfesine karışmazdı.” (Lem‘alar, 17. Lem‘a, 137)