Muaz ibni Cebel Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Bir seferde Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemle beraberdik. Yolda giderken, “Ya Resulallah, bana öyle iyi bir işten haber verin ki, beni Cennete soksun ve Cehennemden uzak tutsun” dedim.
Şöyle cevap verdi:
"Sen büyük bir şey sordun. Böyleyken yine bu dediğin şeyi Allah kime nasip ederse ona kolay gelir.
Allah’a ibadet edip, ona bir şeyi ortak koşma, erkân ve âdâbına uyarak namazı dosdoğru kıl, zekâtı ver, Ramazan orucunu tut; Beytullahı ziyaret et (haccet)."
Bundan sonra da, "Ya Muaz, hayır kapılarını sana göstereyim mi?" buyurdu.
"Evet, ya Resulallah." Dediler ki:
"Oruç bir kalkandır, fenalığa karşı bir siperdir.
Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları söndürür.
Gecenin yarısında namaz kılmak salih kulların alametidir." (Tirmizî, İman: 8)
Önceleri savaş kılıçla, kalkanla yapılırdı, ok ve mızrak kullanılırdı. Savaşçının bir elinde kılıç, öbür elinde de kalkanı bulunurdu. Kılıçla hamle yaparken, kalkanıyla da düşmandan gelen darbelere karşı koyardı. Böylece kalkanı yardımıyla hayatını korurdu, yara almaktan kurtulurdu.
İşte manevî tehlikelere, günahlara, kötülüklere karşı duracak en güçlü manevî silah oruçtur. Çünkü iftar saatine kadar oruç kalkanını kullanan, oruç siperinin arkasında duran insan, nefis ve şeytandan gelen günah oklarına karşı hazırlıklı bulunur, kalbini yaralamasına meydan vermez.
Çünkü günah insanın arzu ve isteklerine uymasından dolayı işlenir. Cinsel duygular, açlık ve susuzluk gibi şeylerle kırılınca insan kendisine hakim olur, dolayısıyla günahlardan uzak durur.
Günahlardan uzak durunca da, âhirette onun neticesi olan Cehennem azabından korunmuş olur.
Başka bir hadiste de Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Oruç insanı Cehennemden koruyan bir kalkandır. Tıpkı sizi savaşta ölümden koruyan kalkan gibi” buyurmuştur. (Nesâi, Savm: 167)
Sorularla İslamiyet