Bir damla kan insanın sağlığı hakkında tam bilgi verebilir. Tavus kuşunun bir tüyü de bin tüyü de aynıdır. Bir tüye bakan bütün tüyleri görebilir. Başta Peygamberimiz (asm) ve peygamberler olmak üzere evliyalar kâinatın damarlarında dolaşan kandır. Onların bir damlası da bin damlası da birdir. Onlar tavus kuşu misali rengârenk özelliklere sahiptirler ama bir tüyleri de bin tüyleri de birdir. Onların bir günleri de bin günleri de birdir.
Rabbimiz her çağa, bizlere rehber olacak büyük insanlar armağan etmiştir. Onların ibretlik hayatlarında hayatlarımızı ihya eder, sonsuz hayat yolumuzu onların nurlu hayatlarıyla nurlandırır, ışıklandırırız. Hz. Muhammed (asm) bütün çağlara, bütün zamanlara rehber ve örnek olarak, ezeli ve ebedi bir güneş olarak gönderilmiştir.
Öyle günler, hatta anlar vardır ki asra bedeldir. Bazıları için zaman o kadar bereketlenir ki bir asırda yapılacak işler bir güne, bir güne sığacak işler bir ana sığar. Peygamberimizin (asm) bir günü gerçektende asra bedeldir. Her anı hayatını bakileştirecek işler içinde geçmiştir.
Ondan önce yaşayan enbiyalar, ondan sonra gelen evliyalar, asfiyalar, sıradan insanlar onunla hayatlarına hayat katmışlardır, hayatlarını düzene koymuşlardır. Bediüzzaman ezeli ve ebedi güneş olan Hz. Muhammed’den (asm) nurunu alan bir aydır. Çağını ve gelecek çağları aydınlatacak berrak bir nurdur. O peygamberimizin (asm) hayatını hayatına rehber yapmış, fani ömrünü onunla bereketlendirip, bakileştirip ölümsüzleştirmiştir.
Peygamberimiz (asm) ilk gününden ömrünün son gününe kadar nasıl yaşamışsa öyle yaşamaya ve onu yaşatmaya çalışmıştır. Peygamberimizin (asm) bir gününden günümüze ve ömrümüze dersler çıkarmaya çalışmıştır. Onun güne nasıl başladığını, gün içinde nelerle meşgul olduğunu, gece ve gündüzünü hangi kulluk bilinciyle yaşamaya çalıştığını, kimlerle görüştüğünü, Kur’an okurken neler hissettiğini, Kur’an’ın açılımı olan kâinat kitabını nasıl okuduğunu, çiçeğe, böceğe, sineğe semeğe, aya, güneşe, geceye, gündüze, kısaca serayadan süreyyaya, arzdan arşa hangi haller ile dünya hanına misafir olduğuna şahitlik etmeye çalışmış, onun hayatına ayna tutarak, tüm zamanlara göstermeye çalışmıştır.
Bediüzzaman için Kur’an, kainat, Peygamberimiz (asm) ve sahabeler dört külli kitaptır. Bu kitaplara zamanın sahabeleri Barla Sıddıklarını da eklemiştir. Peygamberimiz (asm) gün içinde sahabelerini misafir ettiği gibi o da Barla Sıddıklarını rahlesinde misafir etmiş, onlardaki Rabbani izleri görüp onlara ve bütün insanlığa ifade etmiştir.
Habibullah (sav) gününü üçe ayırırdı. Üçte birini ümmetin işlerine tahsis ettikten sonra diğer üçte birini ailesiyle geçirirdi. Kalan üçte birlik kısmını da Rabbine ayırırdı.
Bediüzzaman da bu dünya hanında böyle mukim bir hayat yaşamıştır. Peygamberimizin hayatının izdüşümlerini çağımıza yansıtmaya çalışmıştır.
Bediüzzaman’ın hayatı üçe ayrılır. Birinci Said dönemi aşırı sosyal, Barla yıllarının da içinde bulunduğu İkinci Said dönemi kısmen münzevi, Üçüncü Said dönemi ise yarı sosyal, yarı münzevidir.
Efendimizin (asv) susması fikir, konuşması zikir, bakışı ibretti. Üstadın bir günü ise üçe ayrılırdı. Zikir, fikir ve şükür.
Peygamberimizin (asm) 63 yıllık ömrünün 300 gün kadarında savaş ve seferberlik vardır. Bediüzzaman, Peygamberimizden (asm) 20 yıl daha fazla yaşamıştır. Ruslara karşı savaşmış, iki buçuk yıl kadar esir kalmıştır.
Peygamberimiz (asm) Mekke’de dünyada gelse de doğup büyüdüğü topraklarda değil dört yüz kilometre uzaktaki Medine şehrinde vefat edip oradan Rabbine hicret etmiştir.
Bediüzzaman Bitlis’in Nur köyünde dünyaya gelmiş, doğup büyüdüğü topraklar yerine Urfa’da vefat edip Rabbimize ve Peygamberimize (asm) hicret etmiştir.
Peygamberimizin 11 gün süren Mekke’den Medine’ye hicret yolculuğu vardır. Bediüzzaman da çocuk yaşlarda memleketinden ayrılmıştır. İlerleyen yıllarda Van’dan Barla’ya, oradan Isparta, Kastamonu, Denizli ve Emirdağ’a görünüşte sürgün gerçekte ızdırarı hicret olarak kabul edilebilecek yolculuklar yapmıştır.
Peygamberimizin gece yolculuğu olarak nitelendirilen isra ve miraç hadisesi vardır. Zamanın ruhu Bediüzzaman da kendi iç âleminde çıktığı yolcukta miraç hakikatleri kalbine ilham olmuş, Şamlı Hafız’ın kaleminden Miraç risalesini telif etmiştir.
Bediüzzaman 19. Söz, 19. Mektup ve Sünneti Seniyye risalelerinde Peygamberimizin (asm) bir gününü nasıl geçirdiğine dair ipuçları verir. Üstadın bir günü hakkında fikir edinmek içinse başta Tarihçe-i Hayat’taki Barla hayatı ve Barla Lahikası olmak üzere Nurlu eserlerine bakılıp sohbetinde bulunan talebelerinin sözlerine kulak verilebilir.
İki günü birbirine eşit olan
Hz. Ahmed (asv) “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” buyurur. Bediüzzaman bu şuurla kulluk etmişti. Her günleri özeldi. Ama onlar bunu sıradan bir hayat gibi yaşamışlardı. Kâinatla yakın temasta, sürekli tefekkür ve gözetim halindeydiler. İkinci günü bir önceki günlerinden daha hayırlıydı.
Kul ile Rabbi arasında 70 perde vardır. Onlar ömürlerinin son gününe kadar bu perdeleri aralamaya çalışmışlardı. Rableriyle olan münasebetlerinde her daim her an yeni merhaleler kat etmişlerdi. Hayret makamındaki kulluklarına her gün yeni güzellikler eklemişlerdi. Kıldıkları namaz görünüşte aynı olduğu halde nitelik ve içerik itibariyle bir öncekinden daha derinlikli ve ulviydi. Bir çiçekte gördükleri Esma-i Hüsna, bir öncekinden daha fazla ve incelikliydi.