Peygamberimizin (asm) misyonlarından mübelliğ

Himmet UÇ

Mübelliğ, Peygamberimizin (asm) misyonlarından biridir. Tebliğ eden demek. Burada mübelliğin birkaç şubeden oluşan tebliğinin marziyyat konusu üzerinde durulmuştur. Diğerleri müstakil bahis olacak kadar geniştir. Çünkü peygamberimiz (asm) sadece  marziyatın mübelliği değildir.

Allah’ın kullarından isteklerini onlara getirmektir. Bediüzzaman marziyatı yani Allah’ın kulların sorumluluklarını, onlardan ne istediklerini psikolojik zeminini anlatır. Resullah (asm) başta namaz olarak dinin esasatını insanlara getirmiştir. Bunları hediye olarak isimlendirir. İnsan kendisine büyük nimetler veren, hayat ve taallukatı, bütün kainatı veren Allah’ın isteklerini bilmek isteyecek, merak edecektir. Bir ilahın olduğu muvahhidler ve bazı muvahhid filozoflar tarafından bilinmiştir ama insandan ne istediği neden dolayı memnun olacağı bilinememiştir. İşte Bediüzzaman bu bilmek istemeyi kalbi, akli, zorunlu bir izahla anlatır.

Cümlede üç kere marziyat kelimesi geçiyor. Bahsin odağında o var. Marziyat miraçla getirilmiş ve insana tebliğ edilmiştir.

”Sâni-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabbü'l-Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebedin marziyât-ı Rabbâniyesi olan İslâmiyetin—başta namaz olarak—esasatını cin ve inse hediye getirmiştir ki, o marziyâtı anlamak o kadar merak-âver ve saadet-âverdir ki tarif edilmez. Çünkü herkes büyükçe bir velînimetini yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamaya ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur. Temenni eder ki, " bir vasıta-i muhabere olsaydı, doğrudan doğruya o zâtla konuşsaydım. Benden ne istiyor, anlasaydım. Benden, onun hoşuna gideni bilseydim" der. Acaba, bütün mevcudat kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudattaki cemâl ve kemâlât Onun cemâl ve kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece Onun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hahişger ve merak-âver olması lâzım olduğunu anlarsın.”

Marziyatın ikinci yönü yani Allah’ın kulundan nasıl razı olacağı bahsinde örnek, Peygamberimize (asm) olan sevgidir. Allah’ın razı olacağı davranışlar peygamberde görülmektedir, ona bakılmalı, ona yönelmelidir.

“Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı istilzam eder. Çünkü Allah'ı sevmek, Onun marziyâtını yapmaktır. Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı Muhammediyede (a.s.m.) tezahürediyor. Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) harekât ve ef'alde benzemek iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakkı sevmek cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı iktiza ediyor. Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı Muhammediyedir (a.s.m.)”

Bu cümlenin de odağı marziyat kelimesidir. Bediüzzaman kelimeyi bir okula çevirir.

“İçtihadda, yani istinbat-ı ahkâmda, yani Cenâb-ı Hakkın marziyâtını kelâmından anlamakta, Sahâbelere yetişilmez. Çünkü, o zamandaki o büyük inkılâb-ı İlâhî, marziyât-ı Rabbâniyeyi ve ahkâm-ı İlâhiyeyi anlamak üzere dönerdi. Bütün ezhan, istinbat-ı ahkâma müteveccihti. Bütün kalbler, "Rabbimizin bizden istediği nedir?" diye merak ederdi. Ahvâl-i zaman, bu hali işmam ve ihsasedecek bir tarzda cereyan ediyordu. Muhaverat, bu mânâları tazammun ederek vuku buluyordu.”

Bu cümlede de yine bahir üç defa tekrar edilen marziyat kelimesi üzerinde döner. Selef-i salihin asrında da yine konu Allah’ın rızasının nasıl elde edileceği yani marziyat konusudur.

“Ve Selef-i Salihîn asrında ve o zamanın çarşısında en mergub metâ, Hâlık-ı Semâvât ve Arzın marziyatlarını ve bizden arzularını, kelâmından istinbat etmek ve nur-u Nübüvvet ve Kur'ân ile, kapatılmayacak derecede açılan ahret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak vesâilini elde etmek idi.”

Biz ise marziyat ile değil malayaniyat ile mi meşgulüz? Marziyatı öğrenmek ve tebliğ etmek için Peygamberimiz (asm) Mirac’a çağrılmıştır veya götürülmüştür. Mübelliğin görevi ondan sonra tavazzuh etmiştir.

“Saltanat-ı Rububiyetin dellâlı ve marziyât-ı İlâhiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı yapmak için, burâka bindirip, berk gibi semâvâtı seyrettirip, kat'-ı merâtip ettirerek, kamervârimenzilden menzile, daireden daireye rububiyet-i İlâhiyeyi temâşâ ettirip, o dairelerin semâvâtında makamları bulunan ve ihvânı olan enbiyayı birer birer göstererek, tâ Kab-ı Kavseyn makamına çıkarmış, ehadiyet ile kelâmına ve rüyetine mazharkılmıştır.” 

Marziyat miracın sonucunda ortaya çıkmıştır. 

”Semere-i Mirac olan marziyât-ı İlâhiye ile, şu dünya gayet kerîm bir Zâtın misafirhanesi Cennet, insanlar dahi Onun misafirleri, memurları, istikbal dahi gibi güzel, rahmet gibi şirin ve saadet-i ebediye gibi parlak göründüğü vakit, ne kadar hoş, güzel, şirin bir meyve olduğunu anlarsın.’”

Peygamberimiz (asm) bize marziyatı ders vermiştir. Allah’ın bizden istediklerini o tebliğ etmiştir. 

“Hem bizi nimetleriyle perverde eden şu semâvât ve arzın İlâhı bizden ne istiyor, marziyâtı nedir; pek sağlam olarak bize ders veriyor.”

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.