Bismillahirrahmanirrahim
BİRİNCİ MİSAL: Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha, Hazret-i Enes’ten nakl-i sahihle haber veriyorlar ki:
Hazret-i Enes diyor: Zevra nâm-mahalde, üç yüz kişi kadar, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraberdik. İkindi namazı için abdest almayı emretti. Su bulunmadı. Yalnız bir parça su emretti; getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra, bütün maiyetindeki üç yüz adam geldiler, umumu abdest alıp içtiler.
İşte, şu misali, Hazret-i Enes, üç yüz kişiyi temsil ederek haber veriyor. Mümkün müdür ki, o üç yüz kişi, şu habere mânen iştirak etmesinler; hem iştirak etmedikleri halde tekzip etmesinler?
İKİNCİ MİSAL: Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki:
Hazret-i Câbir ibni Abdullahi’l-Ensârî beyan ediyor: Biz, bin beş yüz kişi, Gazve-i Hudeybiye’de susadık. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, kırba denilen deriden bir kap sudan abdest aldı, sonra elini içine soktu. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Bin beş yüz kişi içip, kaplarını o kırbadan doldurdular.
Sâlim ibni Ebi’l-Ca’d, Câbir’den sormuş: “Kaç kişiydiniz?” Câbir demiş ki: “Yüz bin kişi de olsaydı, yine kâfi gelirdi. Fakat biz, on beş yüz (yani bin beş yüz) idik.”
İşte, şu mu’cize-i bâhirenin râvileri, mânen bin beş yüz kadardırlar. Çünkü, fıtrat-ı beşeriyede, yalana yalan demek bir meyl-i arzusu vardır. Sahabeler ise, sıdk ve doğruluk için, can ve mal ve peder ve validelerini ve kavim ve kabilelerini feda edip, sıdk ve hak için fedai oldukları halde, hem “Benden bilerek yalan birşey haber veren, Cehennem ateşinden yerini hazırlasın” meâlindeki hadîs-i şerifin tehdidine karşı, yalana mukàbil sükût etmeleri mümkün değildir. Madem sükût ettiler; o haberi kabul ettiler, mânen iştirak edip tasdik ediyorlar demektir. (On Dokuzuncu Mektup, Sekizinci İşaret)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
beyan etme : açıklama
fıtrat-ı beşeriye : insanın yaratılışı, tabiatı
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hak : doğru, gerçek
Hazret-i Câbir ibni Abdullahi’l-Ensârî :
iştirak etme : ortak olma, katılma
kesret : çokluk
kütüb-ü sahiha : sahih, doğru ve güvenilir hadis kitapları
maiyet : birinin yanında bulunan, emrinde çalışan
mânen : mânevî olarak
meâl : anlam, mânâ
meyl-i arzu : istek meyli, eğilimi
mu’cizât-ı mâiye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) su ile ilgili mu’cizeleri
mu’cize-i bâhire : ap açık mu’cize
mübarek : bereketli, uğurlu
nakl-i sahih-i kat’î : bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması
nâm-mahal : isimli yer
nevi : tür, çeşit
râvi : hadisi kendisinden sonrakilere aktaran kimse
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sıdk : doğruluk
tekzip etme : yalanlama