Polonya’da mevcut iktidar partisi (PiS) döneminde artan antisemitizm, yabancı karşıtlığı ve İslamofobya sorunlarına son günlerde “Holokost” (soykırım) tartışmaları da eklenmiş durumda. Holokost’a ilişkin Polonya’ya sorumluluk atfeden söylemlere cezai yaptırımı öngören yasa, ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak yorumlanıyor ve Avrupa Birliği, Polonya ve İsrail ekseninde birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor.
26 Ocak tarihinde Polonya Meclisi (Sejm) tarafından “Ulusal Anma Enstitüsü - Polonya Halkına Karşı İşlenen Suçlar Komisyonu Yasası” çerçevesinde “Alenen ve gerçeklere aykırı olarak Polonya milletine ve devletine, Üçüncü Reich tarafından işlenen Nazi suçlarından dolayı sorumluluk atfedenlere” üç yıla kadar hapis veya para cezası getiren tasarı kabul edildi. Aynı tasarı 31 Ocak tarihinde Senato’da kabul edilerek Cumhurbaşkanı Andrzej Duda tarafından 6 Şubat tarihinde onaylanmış ve gerekli değerlendirmelerin yapılması amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmişti. 5 ret oyuna karşı 279 oyla kabul edilen tasarıda “Polonya ölüm kampları” ifadesinin kullanılmasına ilişkin cezai yaptırım sadece Polonya vatandaşları için değil, suçun nerede işlendiğine bakılmaksızın tüm yabancı ülke vatandaşları için de uygulanacak. AB ve İsrail ile ilişkilerine zarar vereceğini bilmesine rağmen, Polonya hükümeti neden böyle bir yasa çıkarma gereği duydu?
Polonyalıların Almanlardan daha fazla Yahudi katlettiği iddiası
Holokost’la ilgili tartışmalar Polonya’da yeni değil. Yaklaşık iki yıldır II. Dünya Savaşı’nda yaşanan trajedilere, mikro anlatılara gerek yazılı basında gerekse de sosyal medyada çokça yer veriliyor. Bunlardan biri de Varşova’ya yaklaşık 200 km uzaklıkta olan Jedwabne şehri hakkında. Profesör Jan Tomasz Gross tarafından 2015 yılında yazılan bir makalede dile getirilen, Polonyalıların savaş sırasında Almanlardan daha fazla Yahudi katlettiği iddiası, Polonya’da şok etkisi yaratmış durumda. Amacının Polonyalılara hakaret etmek değil, mültecilerin durumuyla ilgili bilinç oluşturmak olduğunu söyleyen Gross, yazdığı makaleden ve söz konusu iddiasından dolayı savcı tarafından saatlerce sorgulanmış ve iddialarını kanıtlaması istenmişti. Bu çalışmasıyla, 1996 yılında aldığı liyakat nişanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Gross’un, hükümetin çıkardığı yeni yasayla hapis cezası alma ihtimali de bulunuyor.
1941 yılında II. Dünya Savaşı sırasında Jedwabne şehrinde birçok Polonyalının Nazilerle işbirliği yaptığı ve Yahudi komşularını Nazilere ihbar ettiği iddia ediliyor. Söz konusu iddianın ezber bozan nitelikte olması, genel kabulün aksine savaş esnasında Polonyalıların Yahudileri korumak yerine yakalanmalarına ve öldürülmelerine olanak sağlamaları, alışılmış Polonya kahramanlığı algısını ciddi manada sarsmış durumda.
Polonya tarafı, bu şehirde yaşananlardan dolayı, 2001 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Aleksander Kwaśniewski üzerinden Yahudilerden özür dilese de, mevcut iktidar partisi (PiS) yanlıları özür dilenmesinden yana değil. Onlara göre yaşanan bu trajedi Nazilerin suçu; zira Naziler herkesi katledecekti; bu nedenle Yahudi komşularını ihbar etmek durumunda kaldılar. Polonyalı aşırı milliyetçi gruplar ise bastırdıkları tişörtlerde “Nie Przepraszam za Jedwabne” yazdırdılar, yani “Jedwabne için özür dilemiyorum!” II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi çocuklarını yakalayarak Nazilere para karşılığı satan ve bunu meslek olarak icra eden insanların bulunduğu da sıkça dile getiriliyor, hatta bu insanlara “Szmalcownicy” lakabı takılıyor. “Şantajcı” olarak tercüme edilebilecek bu kelime iki kesimi tasvir etmek için kullanılıyor: Alman işgali esnasında Yahudilere şantaj yaparak para vermedikleri takdirde kendilerini Nazi askerlerine ihbar etmekle tehdit edenler ve Yahudilere yardım eden Polonyalıları ihbar etmekle şantaj yapan kişiler. Bu kişilerin, Nazilere ihbar ettiklerinde onlardan para aldıkları gibi, Yahudilerden de ihbar etmemek adına para alarak her iki taraf için de çalışmış oldukları iddia ediliyor.
Almanya’dan savaş tazminatı talebinde ısrar
Bugün Varşova sokaklarının her köşesinde II. Dünya Savaşı’ndaki kayıplara atfen mum ve çiçek konulan yerler bulunuyor. Buralarda “Hitlerciler 150 Polonyalıyı kurşuna dizdi” benzeri yazılar var. Fakat son gelişmelere bakıldığında, yakın zamanda “Hitlerciler” yerine “Almanlar” yazılması muhtemel: Kaczynski her platformda II. Dünya Savaşı’nda yaşananlardan dolayı Almanya’dan tazminat talep etmekte ısrarcı.
Polonya hükümetinin II. Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden Polonyalılardan dolayı Almanya hükümetinden tazminat talebi uzun zamandır güncelliğini korumakla birlikte, Almanya resmi makamlar aracılığıyla böyle bir durumun söz konusu olamayacağını deklare ediyor. Buna karşın Başbakan Mateusz Morawiecki’nin 15 Şubat tarihinde Almanya’ya gerçekleştireceği ziyaret esnasında bu konuyu gündeme taşıması bekleniyor.
Savaş tazminatı konusunun başından beri önemli aktörlerinden biri olan Kaczynski ise Almanya ile bu konunun ciddi bir şekilde müzakere edilebilmesi için, Polonya tarafının II. Dünya Savaşı sırasındaki kayıplarını tespit edilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini, bu çalışmaya istinaden hazırlanan belgeler çerçevesinde müzakerelere başlanabileceğini vurguluyor.
Savaş tazminatı konusunda Polonya meclisinin yapacağı çalışmayla elini güçlendirmek isteyen Kaczynski’yi ve mevcut iktidar partisini zor durumda bırakacak iki husus öne çıkıyor. İlk olarak yukarıda değinilen, Holokost esnasında Polonya’daki yerel işbirlikçilerin olduğu iddiası ve Polonya’nın da bu konuda pek de masum olmadığı savı. İkincisi ise geçtiğimiz günlerde basına sızan, “Duma i Nowoczesność” (Gurur ve Modernlik) adındaki aşırı milliyetçi grubun Adolf Hitler’in 128. doğum gününü kutlamak amacıyla Wodzislaw Śląski şehrine yakın bir ormanda gerçekleştirdikleri ayin. 2011 yılında Wodzislaw Śląski şehrinde kurulan grup en organize yapılardan biri olarak biliniyor. Söz konusu ayinde ağaçlara asılan gamalı haç bayrakları, Nazi sembolleri ve atılan savaş ve Nazi sloganları, Polonya’da neo-Nazi temayüllü grupların tehlikeli bir şekilde artmaya başladığına işaret ediyor.
Hatırlanacağı üzere 11 Kasım 2017’de Polonya Bağımsızlık Yürüyüşü aşırı milliyetçi grupların antisemitist ve yabancı karşıtı gösterilerine dönüşmüştü. İçişleri ve İdare Bakanı Joachim Brudzinski konuyla ilgili yasal işlem başlatılacağını ifade etse de, Almanya’dan savaş tazminatı talebi arifesinde yaşanan gelişmelerin Polonya’yı zor durumda bırakacağı aşikar. “Nazi ideolojisinin bir milleti yoktur” söyleminin yalan olduğunu ifade eden Kaczynski’nin, bu görüntülerden sonra zor durumda kaldığı da bir gerçek. Fakat savaş tazminatını gündemde tutmanın, iktidar partisi seçmenlerinin motivasyonunun diri tutulmasına katkı sağladığı da yadsınamaz. Özellikle 2018 belediye, 2019 parlamento ve 2020 cumhurbaşkanlığı seçimleri göz önünde bulundurulduğunda, siyasi retoriğe yansıyan agresif çıkışların devam edeceği öngörülebilir. Yapılan son araştırmalara göre, Aralık 2017’de destek oranı yüzde 41 olarak tahmin edilen iktidar (PiS) partisine verilen destek Ocak 2018’de yüzde 44’e yükselmiş. Bazı medya kuruluşlarının Ocak ayında yaptığı araştırmalara göre ise iktidar partisine verilen destek yüzde 7 civarında artmış durumda.
İsrail’in tepkileri
Yaşanan gelişmeler İsrail tarafından antisemitizm ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak yorumlandı ve ciddi bir tepkiyle karşılandı. Tasarı yasalaşmadan önce, İsrail’in Varşova Büyükelçisi Anna Azari tasarıda değişikliğe gidilmesi gerektiğini, mevcut haliyle bu tasarının ifade özgürlüğünü kısıtlayacağını ifade etti. Aynı zamanda Polonya’nın Tel Aviv Büyükelçi Yardımcısı da İsrail dışişleri bakanlığına çağrılarak tasarıda yer alan ifadelerin değiştirilmesinin Polonya hükümetinden beklendiği bildirildi.
İsrail’in tepkilerinin ardında yatan, sadece söz konusu yasanın çıkarılması değil, zamanlama açısından da 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü’ne yakın bir zamanda meclise sunulmuş olması. Dolayısıyla Netanyahu yasanın Senato’da engellenmesi çağrısında bulunsa da, bu çağrı Polonya milliyetçileri tarafından Polonya’nın içişlerine müdahale olarak algılandı ve yasalaşma aşamasındaki eleştirilere karşı tasarı meşru bir zemin buldu.
Polonya tarafı, söz konusu yasanın amacının soykırımın reddi veya yok sayılması değil, Polonya devletinin Almanya tarafından işlenen savaş suçuna katıldığı yönündeki iddiaların önüne geçilmesi olarak anlaşılması gerektiğini düşünüyor. Basında yer alan haberlere göre, konunun çözümüne ilişkin Başbakan Morawiecki’nin mevkidaşı Netanyahu ile telefonda görüştüğü ve konunun iki taraflı olarak ele alınması için bir ekip kurulduğu ve bu ekibin gelecek hafta İsrail’den bir heyeti kabul edeceği söyleniyor. Fakat söz konusu tasarının Senato’dan geçmesinin ardından İsrail’in karşı hamlesi gecikmedi. İsrail meclisine sunulan ve muhalefet partilerinin de desteğini alan tasarıda, Polonya meclisi ve senatosu tarafından kabul edilen yasa tasarısının “Yahudi soykırımını inkar” kapsamına girdiğinin belirtilmesi, Polonya-İsrail ilişkilerinin ciddi bir yara aldığını gösteriyor. Söz konusu tasarının Avrupa Birliği’nin de gündemine girmesiyle, Almanya başta olmak üzere Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya gibi ülkelerde de tarihi olaya ilişkin tartışmalar yeniden başladı.
Polonya hükümeti söz konusu yasa ile Holokosta ilişkin muhtemel suçlamaların önüne geçmeyi planlasa da, ifade özgürlüğü ve antisemitizm konularında uluslararası kamuoyunda zor sınavlar vereceğe benziyor. Bu gelişmeler akabinde, Polonya antisemitizminin Katolik kökenlerinin sorgulanması da ayrı bir başlık olarak önümüzde duruyor.
[Emrah Dokuzlu Polonya Bilimler Akademisi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde (GSSR) Avrupa’daki Türklerin siyasileşme süreci hakkında akademik çalışmalarını sürdürmektedir]
AA