Temel köyde imamlık yapıyormuş.
Aylardan ramazan ve iftar saati yaklaşmış.
Bütün köylü de oturmuş, iftar açmak için ezanı bekliyormuş.
Temel çıkmış minareye ve başlamış “Allahu Ekber Allahu Ekber” diye.
Köylüler Temelin sesini duyunca “Bismillah” deyip oruçlarını açmış.
Bu iki kelamdan sonra minareden Temelin sesi tekrar duyulmuş:
“Allahu Ekber Allahu Ekber, ses deneme 1-2-3, ses deneme!”
***
Dünyanın en güzel kelamının, yanlışlıkla oruç açmada kullandıran iletişim hatasına bakın!
Hayatta çoğu işlerimiz böyle değil midir?
Sözlerinizin en güzeli sandığımız bir sözünüz, bazen en kötü sonuçları doğurabiliyor.
“Affedersin, kusuruma bakma, özür dilerim, pardon…” gibi kelimeler sıkça duyduğumuz veya sıklıkla kullandığımız kavramların başında geliyor.
Açıktan veya gizli kırmalar ve kırılmalar, yüreğimize gömülen ölü sözleridir.
O denli atasözüne rağmen, belki de en fazla tekerrür eden şey iletişim bozuklukları veya iletişim hataları olarak adlandırılan iletişim katili sözlerdir.
Bir kurşun leblebi gibi doğrultulmuş bir silahın namlusundan çıkar gibi ağızdan çıkar, kulağımızdan girer, kalbimizi parçalayıp, öldürmese de -daha beteri- can çekiştirir.
Çünkü insanın kendisi en tehlikeli silahtır.
Hatta en tehlikeli canlıdır insan.
Yakın dövüş kılıcı dili, uzaktan vuran tabancası sözleridir.
İnsan kendisi dilinin altında gizlidir; insanlığı da insanlık dışı adına neleri varsa.
Boşuna Yunus denmedi ona, bakın ne güzel demiş:
“Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz”
Önce ses vardı
Söz sese şekil verildiğinde ortaya çıktı. Sonra hep birlikte olmaya başladılar.
Ses dile dönüştü kelam oldu.
Ses, sözün hammaddesidir.
Her varlık, canlı olsun olmasın, hareket ettiğinde ses çıkarırlar. Hatta savtın kendisi de bir sesli varlıktır. Bediüzzaman, “…Eşyada olan asvat birer savt-ı vücuttur; ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor: "Bizi câmid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!” (Lemeat) der.
İletişimin temeli sestir.
Söz olmasa da iletişim olur ama ses olmadan olmaz.
Fiziksel olarak, ses, canlıların işitme organları tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir.
Ses, katı, sıvı veya gaz ortamlarda oluşan basit bir mekanik düzensizliktir.
Bir maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşur.
Bu bakımdan ses bir enerji türüdür. Ses titreşimle oluşur, titreşimi enerjiye dönüştürür.
Konuştuğumuzdaki sözlerimiz seslerimizin biçimlendirilmiş halidir.
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin, seslerinizin ve simalarınızın farklılığı da yine Onun âyetlerindendir.” (Rum Sûresi, 30:22.)
Her canlı ses çıkarır. Her hareket eden cismin kendine göre bir sesi vardır. Konuşmak sesi anlamlı bir şekilde biçimlendirmektir.
İnsan sesi, su sesi, para sesi, kuş sesi…
Allah’tan dünyanın dönmesindeki sesi veya galaksimizdeki yıldızların sesini duyamıyoruz.
İnsan tabiatı kucaklamak için farklı enstrümanlar yoluyla tabiatı taklit ederek sesler çıkarır; “müzik” adında bir bilim dalı oluşturur.
Sesler sadece sözlerin anlamlı hali değil; bizatihi kendisi de farklı şekillerde anlam kazandırır.
Kısık sesle konuşmak gizli bir şeyler söylemek, kulağına seslenmek, sesin şiddeti ve tonu, tonlaması hepsi iletişimde sesin nelere beşiklik ettiğini göstermiyor mu?
Seslerden anlam çıkaran çalışmalar da var.
Mesela, kuş sesi güven ve neşe verir.
Kapı zil sesi, telefon sesi âciliyet uyandırır.
Kalp atışı sesi ürpertir.
Sesi yaratan, onu işitecek kulağı da Yaratandır.
Ses ve kulak arasında doğrudan bir iletişim söz konusudur.
İletişimin temeli, sesi (dili) ve dinlemeyi (kulağı) doğru kullanmakla başlar
Kur’an’da Ses, Savt, Sada ve Kulak
Said Nursi “Savt” kelimesini bazen de “Sada” kelimesini kullanır.
Kıyametin kopuşundaki savta dikkat çeker: “…müthiş bir savt ile fezayı dolduracak, bağırıp ölecek, sonra dirilecek…” (Nokta Risalesi)
İlahi sözleri dinlemeyenlerin kulakları mühürlendiğinden manevi savtları işitemeyeceğine vurgu yapar. “…o kulak, küfürle tıkandığı zaman, o leziz, mânevî, yüksek savtlardan mahrum kalır…” (İşaratul İ’caz, Bakara Suresi 6. ayetin tefsiri)
Kur’an’da Hz. Süleyman (as) mucizelerinden olan suretlerin ve seslerin uzaktan yakına getirilmesi mucizesini, mucizelerin nazik sanatı olduğunu vurgular: “celb-i suret ve savtların çok ilerisindeki nihayât hududunu çizdiğini” belirtir. (Sözler, 20. söz)
Bediüzzaman yine hayvanlardaki savtın bir çeşit dua olduğunu de belirtir:
“Savt ve sadalı hayvanatın, meselâ acıktıkları zaman kendi hususî lisanlarıyla çıkardıkları sadâlar dahi kavlî dualardandır.” (Şule, 8)
Kur’an tilaveti sesin en masum ve mübarek şeklidir.
Gençlik yıllarımızda Kahire radyosundan dinlerdik Mustafa İsmail’i, Abdussamed Abdulbasit’i, Mahmud-el-Husari’yi, Minşevi’yi…
Ne muhteşem seslerdi; hala kalp kulağımızda saklayıp dinlediğimiz Kur’an’ın sese dönüşen mucizesini.
Dr. Ayşe Betül Oruç, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalında Doçent. “Ear And Sound Expressions Representations in the Qur'an” adlı çalışmasıyla “kulak” kavramı üzerinden ses olgusunun Kur’an ile ilişkisini incelemiş.
Dr. Oruç’a göre, kulak, çevremizi algılamamızı sağlayan duyu organlarımızdan biridir.
Etrafımızı saran hava kütlesinin içerisindeki dalgalar vasıtasıyla nesnelerin sahip olduğu sesleri kulaklarımızla algılıyoruz.
Bu açıdan kulak, insan (tabi tüm kulaklı hayvanlar) için de önemli bir değere sahiptir.
Kur’an’da kulak, bir duyu organı olmanın ötesinde, insanın bilinç ve algı düzeyini yansıtan, farkındalığını ortaya koyan bir özellikle anlatılır.
Sadece seslerin işitilmesi değil; söylenenin anlaşılması ve söylenen hususun yaşanmasında kulak, ayrı bir önem taşır.
Söz konusu özelliğinden dolayı, kulak, diğer duyu organları ve kalple birlikte zikredilir. Kulak söz konusu olduğunda “ses” de gündeme gelmektedir.
İnsanın sahip olması gereken temel vasıflara atıfta bulunan ayetler, ses konusunda da önemli dinamikleri bizlere sunmaktadır.
Sesin varlıksal bir belirti olmanın ötesinde dünya hayatının sona ermesinin, kıyameti anlatan boyutuna işaret edilmektedir.
Tam burada, ayetin manasını ses tonundan da anlayacağınız okuyuşuyla Mustafa İsmail’i dinlemelisiniz. (https://www.youtube.com/results?search_query=mustafa+ismail)
Akademisyen Dr. Oruç, bu çalışmada, işitme organı kulağın ayetlerde hangi bağlamlarda dile getirildiğini, belirgin özelliklerini, ilişkili olduğu sesle birlikte varlıksal değerini ortaya koymaya çalışmaktadır.
İşte Kur’an, bize verdiği derste ses kullanma metotlarına ilişkin şu tavsiyelerde bulunuyor:
A'raf süresinin 205 nolu ayeti “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.”
Meryem süresinin 3 nolu ayeti: “Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti:”
Meryem süresinin 98 nolu ayeti: “Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?”
Taha süresinin 108 nolu ayeti: “O gün insanlar, dâvetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.”
Mü'minun süresinin 41 nolu ayeti: “Nitekim vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!
Ankebut süresinin 40 nolu ayeti: “Nitekim onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.”
Yasin süresinin 49 nolu ayeti: “Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.”
Yasin süresinin 53 nolu ayeti: “Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.”
Saffat süresinin 19 nolu ayeti: “O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.”
Sad süresinin 15 nolu ayeti: “Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.”
Kamer süresinin 31 nolu ayeti: “Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.”
Naziat süresinin 13 nolu ayeti. “Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.”
***
“Sound Business” (Ses işi) kitabının yazarı ve aynı zamanda bir de ses ajansı sahibi olan Julian Treasure “Ses nasıl kullanılır?” diye soruyor.
Sesin önemine dikkat çekmek için de “Bizi çepeçevre saran sese dikkat!” uyarısında bulunuyor.
Sesin bizi nasıl etkilediğine vurgu yapan Treasure, sesin insanlarda üretkenlik, stres, enerji veya paragöz gibi karakterlerden birini veya birkaçını tetiklediğine vurgu yapıyor.
Her an kullandığımız bir enstrümandır insan sesi; dünyada muhtemelen en güçlü ve en etkileyici sestir.
Söze dönüştüğünde diriltebilir de öldürebilir de.
Milyonlarca insanın ölümüne neden olacak bir savaşı da başlatabilir veya “Seni seviyorum” sesiyle aşkı da.
Peki, dünyayı değiştirecek kadar güçlü bir şekilde nasıl konuşabiliriz?
Ancak insanlar konuştuklarında çoğunlukla diğer insanlar onları dinlemezler, neden?
Hatta bir taraf sesini yükselttiğinde mukabele sırrıyla, karşısındaki de sesini yükseltecektir. Bağırırsa o da bağıracaktır.
Kulaklarımız olduğu halde dinlemiyoruz. Herkes kendisini dinleyecek insan arıyor.
Sosyal sorunların başında, işte bu “konuşma merakımız” geliyor ve başımıza iş açıyor.
Oysa öyle konuşmalar var ki insanların hayatına son vermeyle sonuçlanan ölümcül davranışlardır.
Oysa ne kadar da masum başlamıştı sohbet; sonrası vahim.
Masum bir sesi ölümcül sonuçlara taşıyan nedenlere bakın:
Kaçınılması gereken sesler ve altı ölümcül konuşma biçimi!
Kısık-Gizemli Ses: Dedikodu/gıybet yapmak
İletişim kalitesi ile ilgili önemli bir boyut kişi hakkında, o kişi bulunmadığı halde, arkasından konuşmak. Bilindik adıyla gıybet etmek.
Bu ölümcül müdür?
Evet. Bize bir başkası hakkında dedikodu yapan kişi, bilmeliyiz ki, yanımızdan ayrıldıktan sonra da bizim hakkımızda gıybet edecektir. Günlük hayatta, siyasetin sevilmediğini hissederiz ama neden sevilmediğini bilemeyiz. Nedenlerinden biri şu olsa gerek: Kendine muhalif olanların kusurlarını, yanlışlarını ve ayıplarını sıralayarak, sürekli olarak aleyhlerine konuşmak. (22. mektup)
Baskın Ses: Yargılamak
Her insan yargılanmayı hak etmediğini; çünkü gerçeği kendisinin bildiğini düşünür. Yanlış bile düşünseler, insanlar hakkındaki konuşmalarınızda seçtiğiniz kelimeler ve cümleler diğer insanları yargılayıcı olmamalıdır.
Yükseltilmiş Ses: Olumsuzluk
Negatif yüksek tonda söylenmiş söz ne kötüdür! Bu sesin asık suratlı yüzüne kim bakmak ister. Suratı asık, ağzından her an bir olumsuz kelime çıkacakmış gibi duran, avına saldırmak üzere olan bir çakal gibi saldırgan kimseyi kim dinler ki? Olumsuzluk illa da mimiklerde olmayabilir. Şikayet içeren olumsuz kelimeler kullanmak, bardağın boş tarafından başka bir şey görmemek ve söylememek de bir negatifliktir.
Saldırgan Ses: Suçlama
Bazı insanların karakteridir suçlayarak konuşmak. Bunlara suçlama makinesi de denilebilir. Sorumluluk almaya gelince de ortalarda görülmezler. Bu tür konuşmalar ne sıkıcı olur değil mi?
Alaycı Ses: Abartı, mübalağa
İnsanların genlerinde vardır: Sevdiği şeyi abartır, sevmediğini de yerin dibine batırır.
Bu doğru mu? Elbette yanlış.
Bir şeyi olduğu gibi vasfetmek gerekir. Çünkü mübalağa etmek, sevdiğin şeyle yetinmeyip olmayan bir şeyi de var gibi göstermektir. Bu aslında abarttığın kişiye de bir ihanettir. Bu bakımdan iyi bir konuşma yapmak istiyorsanız anlattığınız konuyu tüm yalınlığıyla, tüm sadeliğiyle akıllara havale edin. Zaten abartı bir tür yalancılıktır. Yalancıyı kim dinler ki!
Bakışı kaçırılmış Ses: Yalancılık
İnsanları zehirleyen, toplumları çökerten en temel etkendir yalancılıktır. Bozgunculuktur. Hangi düzeyde olursa olsun, hangi durumda olursa olsun yalan bir dinamittir; altına konulduğu toplumları batırır. Sözle veya davranış yoluyla ortaya konulan bir yalan insan doğasına zıt bir söylemdir.
İşte iletişim kalitesi konusunda kaçınılması gereken konuşma türleri bunlardır. Siz, siz olun bu tür konuşanları dinlemeyin! Değer verdiğinize değmez.
Karmaşık sesin algılanması, günlük yaşam durumlarında gerçekleştirilen bir süreçtir ve kişinin gerçekliği algılama biçimine katkıda bulunur.
Psikoakustik
Baştan bu yana anlatmaya çalıştığım şey aslında “psikoakustik”tir.
Sesin insanla ne kadar özlü ve iç içe olduğunu ifade etmeye çalışıyorum.
Ses de, dil ve sima gibi, Allah’ın varlığının bir delilidir.
Ses algısını ve bunun insanları nasıl etkilediğini açıklamaya çalışmak karmaşıktır ve çözümü insanın aklına takılmıştır.
Psikoakustik olarak da adlandırılan ses psikolojisinin kendine özgü perde, yoğunluk ve tını unsurları vardır. Fizik ve işitme psikolojisi arasında bir bağlantı vardır.
Müziğin karmaşık bir ses olması iletişime katkıda bulunur ve anlamsal ve duygusal öğelerle bilgi aktarır. Bu unsurlar, periferik işitsel işleme ile birlikte entegrasyon ve yorumlama süreçleri yoluyla merkezi sinir sisteminin katılımını gösterir.
Ses ve müziğin insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkileri karmaşıktır. Farklı müzik türlerini dinlemenin psikolojik etkileri, temel müzik seslerinin farklı özelliklerine dayanmaktadır.
Müzik, temel işitsel sinyallere bölündüğünde, müzik algısını açıklamaya çalışmak daha kolay olabilir. İşitsel sinyallerin algılanması, psikoakustik bilimi tarafından analiz edilir. Normal denekler ve psikiyatri hastaları arasında ve farklı psikopatoloji türleri arasında karmaşık ses algısındaki farklılıklar bulunmuştur.
Karmaşık sesin algılanması, günlük yaşam durumlarında gerçekleştirilen bir süreçtir ve kişinin gerçekliği algılama biçimine katkıda bulunur. Ses algısını ve bunun insanları nasıl etkilediğini açıklamaya çalışmak karmaşıktır. Basit sesin fiziği, frekans, genlik ve fazın bir fonksiyonu olarak tanımlanabilir. Psikoakustik olarak da adlandırılan ses psikolojisinin kendine özgü perde, yoğunluk ve tını unsurları vardır. Fizik ve işitme psikolojisi arasında bir bağlantı vardır.
Müziğin karmaşık bir ses olması iletişime katkıda bulunur ve anlamsal ve duygusal öğelerle bilgi aktarır. Bu unsurlar, periferik işitsel işleme ile birlikte entegrasyon ve yorumlama süreçleri yoluyla merkezi sinir sisteminin katılımını gösterir.
Ses ve müziğin insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerindeki etkileri karmaşıktır. Farklı müzik türlerini dinlemenin psikolojik etkileri, temel müzik seslerinin farklı özelliklerine dayanmaktadır. Müzik, temel işitsel sinyallerine bölünürse, müzik algısını açıklamaya çalışmak daha kolay olabilir. İşitsel sinyallerin algılanması, psikoakustik bilimi tarafından analiz edilir. Normal denekler ve psikiyatri hastaları arasında ve farklı psikopatoloji türleri arasında karmaşık ses algısındaki farklılıklar bulunmuştur.
Karmaşık sesin algılanması, günlük yaşam durumlarında gerçekleştirilen bir süreçtir ve kişinin gerçekliği algılama biçimine katkıda bulunur. Hem tabiattaki sesler, hem de çoğu günlük sesler, temel seslerden oluşan karmaşık seslerdir.
Ses algısını açıklamaya çalışmak karmaşıktır. Sesin fiziksel ve psikolojik bir bileşeni vardır. Ses fiziğinin kökeni, bir cismin titreşiminin bir sonucu olarak basınç değişikliklerinden kaynaklanır.
Bu tür değişiklikler insan dış kulağı tarafından algılanır, orta kulak kemikçikleri ve timpanik membran ile oval pencere arasındaki alan farkı yoluyla yayılır ve büyütülür.
Kulağınızı dört açın ve sesinizi kontrol edin!
Sesinizi, sünnetullah ve sünnet-i Resulullah ölçüleri içinde kullanın. Hiçbir ses Resulullah’ın (asm) sesinden güzel olmamıştır. Hiçbir ses onun sesini bastırmaz.
O’nun sesi ve tınısı kalbe dokunurdu; çünkü o kalbinden konuşurdu.
Ailesine ve ashabına merhametli ve şefkatli bir ses tonuyla hitap ederdi. Konuştuğunda herkes rahatlardı.
“Ben, az-öz söz söyleme (cevami'ul-kelim) özelliği ile donatılmış olarak gönderildim.” (Buharî, VIII, 76, 168; en-Nihaye, I, 295)
Ses kullanma bir eğitim ve terbiye işidir. Ailemizde, biz de aile efradına, dostlarımıza, Hz. peygamber gibi şefkat kokan bir sesle seslenmeliyiz.
Lokman Suresi, 19. ayette, Hz. Lokman evladına şu nasihati veriyordu:
“Yürüyüşünde ölçülü ve dengeli ol, sesini alçalt! Unutma ki, seslerin en çirkini eşek sesidir.”
Psikoakustik psikolojinin en mükemmel örneği “O” sevgili gibi olmalıyız.
Rüzgârın esmesi, denizin dalgaları, kuşların cıvıltısı duyulabilir seslerden daha fazlasıdır; bir insan da duyguları ve ruh hali ile etkileşime girme, yeni duygular üretebilme yeteneğine sahiptir.
Psikoakustik sistem tüm kâinatta sürekli hareket halinde olan bir musiki korosudur.
“Evet, evet, neam, neam.
Sivrisinek tantanasını kesse,
balarısı demdemesini bozsa,
sizin şevkiniz hiç bozulmasın,
hiç teessüf etmeyiniz.
Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren
hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye
hiç durmuyor;
mütemadiyen güm güm eder. (…ve devamı için Münazarat,92)
O halde sünnet-i seniyyenin kalesine sığınıp, neden bu psikoakustik sistemine dahil olmuyoruz?
***
Psikoakustik Okuma İçin Lemeatin Şu Bölümünü Özellikle Kendinizi De İşin İçine Katarak Okuyunuz:
…
"Zelzele nâraları, hadisat sayhaları sizi hiç korkutmasın, vesvese de vermesin. Zira onlar içinde bir zemzeme-i ezkâr, bir demdeme-i tesbih, velvele-i nâz ü niyaz.
"Sizi bize gönderen o Zât-ı Zülcelâl, ellerinde tutmuştur bunların dizginlerini." İman gözü okuyor yüzlerinde âyet-i rahmet, herbiri birer âvâz.
“Ey mü'min-i kalb-i hüşyar! Şimdi gözlerimiz bir parça dinlensinler. Onların bedeline hassas kulağımızı imanın mübarek eline teslim ederiz, dünyaya göndeririz. Dinlesin leziz bir saz.
“Evvelki yolumuzda bir matem-i umumî, hem vâveylâ-yı mevtî zannolunan o sesler, şimdi yolumuzda birer nevaz ü namaz, birer âvâz ü niyaz, birer tesbiha âğâz.
“Dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra'dlardaki rakraka, taşlardaki tıktıka birer mânidar nevaz.
“Terennümât-ı hava, naarât-ı ra'diye, nağamât-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecâtı, kuşların seceâtı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz.
“Eşyada olan asvat birer savt-ı vücuttur; ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor: "Bizi câmid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!"
“Tuyurları söylettirir ya bir lezzet-i nimet, ya bir nüzul-ü rahmet. Ayrı ayrı seslerle, küçük âğazlarıyla rahmeti alkışlarlar. Nimet üstünde iner, şükür ile eder pervaz.
“Remzen onlar derler: "Ey kâinat, kardeşler! Ne güzeldir halimiz.
"Şefkatle perverdeyiz, halimizden memnunuz." Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer âvâz-ı pür-naz.
“Güya bütün kâinat ulvî bir musikidir; iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri. Zira hikmet reddeder tesadüf vücudunu; nizam ise tard eder ittifak-ı evham-saz.”