Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber
Türkiye'ye gelen "Malezya Türkiye Kültür Derneği" yöneticileri ve üyeleri Risale Haber'i ziyaret etti. Dernek yetkilisi Dr. Cevdet Yıldız ve beraberindeki heyet Malezya'daki Risale-i Nur tercüme hizmetleri hakkında bilgi verdiler. Srilankalı Dr. Asım Alevi ve Medine doğumlu Afrikalı Yasin İbrahim Risale-i Nur ile ilgili düşüncelerini açıkladı. Türkiye’yi nasıl gördüklerini, neler planladıklarını anlattılar.
RİSALE-İ NUR MALEZYA’DA KENDİNİ KABUL ETTİRMİŞ
Malezya’da Risale-i Nur hizmetleri adına neler yapılıyor?
Malezya-Türkiye Kültür Derneği 2008 yılında aktif hale geldi. Bu dernek kurulduktan sonra yaptığımız hizmetler resmiyet kazanmış oldu. Bu isim ve unvan altında devletin en üst kademelerine kadar ulaşabiliyoruz.
Risale-i Nur Malezya’da kendini kabul ettirmiş bir eserdir. Gerek dini otoriteler tarafından gerekse halk tarafından biliniyor ve geniş anlamda ilanatı yapılmıştır. O nedenle genel olarak biliniyor. Mesela ülkede yapılan resmi veya gayr-ı resmi dini organizasyonlarda çağrılan din adamları ile (bu insanlar Mısır’da, İran’da veya Suudi Arabistan’da yetişmiş insanlar) tanışmaya gittiğimizde ve kendilerine Risale-i Nur’u takdim ettiğimizde bize “bu eserleri tanıdıklarını ve Risale-i Nur’ları okuduklarını” söylüyorlar. Üç yıldır değişik birçok insanla bu anlamda görüşmelerimiz oldu bu görüşmelerimizin hiçbirinde ters bir tepki almadık.
ULUSAL ÜNİVERSİTEDE “NEDEN RİSALE-İ NUR” KONFERANSI
Zaman zaman sempozyumlar da düzenliyorsunuz…
Evet, bu dernek adı altında bazı sempozyumlar düzenliyoruz. Özellikle İslam Üniversitesi başta olmak üzere değişik bir çok üniversite ile işbirliği yaparak konferanslarımız sempozyumlarımız oluyor. Geçen yıl İslam Üniversitesi ile birlikte İhsan Kasım Salihi’nin de katıldığı “Risale-i Nur’da Adalet” başlığı altında bir konferans düzenledik. “Adaletin Müslümanların sorunlarını çözmedeki rolü” alt başlığında işlendi.
TERCÜMELER TÜM KÜLLİYAT TERCÜME EDİLİNCEYE KADAR SÜRECEK
Tercüme hizmetleri çerçevesinde neler yapıyorsunuz?
Malezya’da dört dilde tercüme yapılıyor. İki tanesi zaten bilinen Çince ve Malay diline yapılıyor. Malay diline yaptığımız tercümeler 25. Söz Mu’cizat-ı Kur’an’iye Risalesi, 20. Mektup, Ene ve Zerre, Hastalar Risalesi, Tarihçe-i Hayat, İhtiyarlar Risalesi (yeni bastık) Gençlik Rehberi, Küçük Sözler, Ramazan ve Şükür Risalesi olarak bu eserler basıldı.
Çince olarak da; 23. Söz ve Küçük Sözler basılmıştı bunlar Risale Haber’de de yayınladı. En son Gençlik Rehberi ve Tabiat Risalesi basıldı ama onu da ilk defa burada açıklamış oluyoruz. Bu dillere tercümeler devam edecek tüm külliyat tercüme edilinceye kadar da sürecek.
Ayrıca Tamil diline de tercümeler yapılıyor. İlk olarak Hutbe-i Şamiye ile başlandı. Asım Alevi hocamız bu tercümeyi yaptı. Bu dile tercüme işine de onunla başlamış olduk. Kendisi İhlas ve Uhuvvetle devam etmeyi düşünüyor. İlk defa tercüme yapmak kendilerine nasip oldu.
Asım Alevi hocamız Risale-i Nur’ları nasıl tanıdı, farklı bir hikâyesi var mı?
Biz bir Ramazan ayında ramazana dair bir broşür basmış, dağıtmıştık. Beş bin adet basmıştık ve birkaç camide dağıtmıştık. O da tevafuk olarak bu broşürden bir tane yerde bulup alıyor. Broşürü inceliyor. Üzerinde iletişim adresimiz ve telefonlarımızı koymuştuk. Oradan alıp bizimle irtibata geçiyor. Ondan sonra düzenli olarak haftada iki defa derslere geliyor.
Dikkatimizi çeken husus kendisinin çok ciddi ve mudakkikane okumasıydı. Bizim bir yılda okuyup anladığımızı o birkaç haftada okuyarak anlayabiliyor. Hatta başkalarının bir konuyu birkaç kez okuyup ancak anlayabildiği halde o bir kere okumakla anlayabiliyor, idrak edebiliyor. Onda bu hususu gördüm. Yani İslami alt yapısı sağlam olduğundan anlamakta hiç zorluk çekmiyor. Öyle gelip gidiyorken bir gün baktık bize “ben Hutbe-i Şamiye’yi Tamil diline tercüme ettim” dedi. Biz hiçbir şey demediğimiz halde kendiliğinden tercüme etmişti. Kendisi yazardır, özel web sitesi var orada yayınlıyor. Yazılar yazıp yayınlıyor. Daha sonra Uhuvvet ve İhlas Risalelerini okuduğu için onların da tesirinde kalmış ve ikinci olarak da onları tercüme etmeyi planlıyor. On gündür Türkiye’deki dershaneleri geziyoruz. Bu on gün içinde edindiği intiba ve aldığı dersler daha önceki 7–8 yılına mukabil geldiğini kendisi ifade ediyor. Çok istifade ettiğini söylüyor.
TALEBELERİNDE FERDİ BİR KALİTE SÖZ KONUSU
Yasin İbrahim’e soralım. Risale-i Nurlarla ilgili olarak neler yapmayı planlıyor?
Üstad hakkında çok kitap var. Şahsiyetini anlatan ve onu tanıtan… Risale-i Nur hakkında da kitaplar var. Ama Risale-i Nur’un öğrencilerini anlatan, onların üzerindeki tesirini izah eden bir eser yok, yani işin teorik kısmı var ama pratiğe dönüşen kısmı yok piyasada… İnşallah İslam Üniversitesinde yapacağım bir mastır çalışmasını bu konuda yapmayı düşünüyorum.
Ayrıca, “Diğer İslami cemaatlerin hedeflerinde inanan insanlar var. Onlara yönelik çalışmalar yürütüyorlar. Oysa Batı dünyası insanlığın kafasını karıştırmış bir vaziyette. “İslam, terörizmdir, İslam çağdışıdır, İslam barbardır, İslami sistemin bu dünyada tatbik kabiliyeti yoktur” gibi menfi fikirlerle İslamı yanlış göstermişler. İşte Risale-i Nur bunların bu yanlış tanıtımını kıracak özelliğe sahiptir. Onların kafalarındaki bu fikirleri düzeltecek çok mesaj var. Çünkü Risale-i Nur akla hitap eden bir eserdir. O yüzden Risale-i Nur’da gayr-i müslimlere anlatacak çok şey var. Doğru islamiyeti ve İslam ait doğruları akli ve mantiki bir şekilde anlatma… İnşaallah bu yönde de bir projem var. İleride bunu da ele alıp bir kitap haline getirmeyi düşünüyorum.
“RİSALE-İ NUR’A GÖRE LİDERLİK” KİTABI YAZACAĞIM
Dr. Asım Alevi hangi konularda yazıyor?
Hatta bugün İslam dünyasında “Liderlik Nedir? Liderlik Nasıl Yapılır?” konularında milyonlarca dolar vererek batılı düşünürleri çağırıyorlar ve konferans verdiriyorlar, oysa onların anlattıklarının hepsi bu kitaplarda var. Hatta daha güzel bir şekilde ifade edilmiş, bizim onların ders vermesine artık ihtiyacımız yok.
Dr. Cevdet Yıldız:
Şu anda tercüme etmiş olduğu kitapları da getirdik istişare edeceğiz basabilir miyiz diye, şayet kabul edilirse gidince basacağız.
Bir de Boşnaklı Abdullah abimiz var. O da Boşnakçaya tercümeleri yürütüyor. İki büyük kitap, Sözler, Lem’alar ile başladı hızla devam ediyor.
Bunların dışında oradaki talebe kardeşlerimizle okuma programları düzenliyoruz. Yaz tatil kampları çerçevesinde programlar yapıyoruz. Yurt dışı seyahatlerimiz oluyor. Filipinler, Japonya gibi yerlere gidiyoruz.
Dış ülkelerle ilgili hizmetler için meşveretlerimiz oluyor. Önceki yıl Filipinlerdeydik, bu yıl Şubat ayında Japonya’da yaptık gelecek yıl da Endonezya’da devam edecek. Katılımlar Kore’den, Türkiye’den oluyor. Uzak doğu ülkeleri katılıyor, Avusturalya katılıyor.
DİN İLİMLERİ İLE FEN İLİMLERİ BİRLİKTE OKUTULUYOR
Malezya’nın genel durumu nasıl? İnsanları nasıl yaşıyor?
Malezya’nın kalkınmışlığı bizim seviyemizde diyebiliriz. Ama gelir dağılımında güzel bir denge var. Halkın refah seviyesi bizimkinden yüksek, genel anlamda bir refah seviyesi yakalanmış. Fert olarak orada insanlar bizden daha rahat yaşıyorlar.
Hemen herkesin bir evi bir arabası var. Aşırı uçlar pek fazla yok çok aşırı zenginler olmadığı gibi aşırı fakirler de yok. Mesela orada dilencilik yapan insan pek göremezsiniz. O meselede çok güzel tedbirler almışlar. Camilerde cemaate sık sık sandık dolaştırılır, herkes gönlünden kopanı bu sandık içine atar. Toplanan bu para çevrede fakir insan varsa onlara verilerek dilenmenin önü alınmış oluyor. Ayrıca gerçekten fakir olanlar bu şekilde onurları kırılmadan hayatlarına devam etmeleri sağlanmış oluyor.
20 milyon öğrencisi olan İslam Üniversitesinin şöyle bir özelliği var. Üstadın ifade ettiği anlamda bir eğitim veriliyor. Din ilimleri ile fen ilimleri birlikte okutuluyor. Başörtüsü problemi de yoktur. O nedenle okumak isteyen gençlerimiz için orası fevkalade güzel bir Üniversitedir. Dışarıdan gelen çok öğrencisi de var. Bu Üniversite dünyada 5-6 yere kurulmuş. Pilot ülkeler seçilmiş ve o ülkelere kurulmuş. Türkiye kurucu üyeler arasındadır. Türkiye’ye teklif edildiği halde kabul edilmediğinden kurulmamış. Malezya bu pilot bölgelerden biri olarak kabul edilmiş ve orada bu üniversite kurulmuş. Üniversitede mühendislik bilimleri var, fen bilimleri var, tıp var ayrıca İslami ilimler fakültesi de var. Yani hemen hemen tüm ilimler var. Bilgi bu üniversitede İslamlaştırılmış olarak veriliyor. Yani fen ilimleri bile Allah’a dayandırılarak veriliyor. O nedenle Nur Talebeleri gidip oradaki bu ortamı görebilirler ve o ortamdan istifade edebilirler.
Malezya’da bir de tüm müzeler Osmanlı zamanından kalan eserlerde kurulmuş. Osmanlı eserleri aslına uygun restore edilerek müze haline getirilmiş. Orada Osmanlıdan kalma çok tarihi eserler var. Bunların hepsini korumuşlar.
Onlara bir mektup yazarak tebrik ettik… Bizim Türkiye’den gelişimizi anlayınca da çok sevindiler ve bize cevap yazdılar. Osmanlılar insanlığa medeniyeti öğretmiş, medeniyetin beşiği Osmanlı idi… O müzeleri gezdiğinizde Osmanlıya ait çok şeyi de görüyorsunuz. İbrahim Hakkı Hazretlerine ait rasat aletleri, Osmanlının şeceresini içeren 4-5 metre boyunda bir liste, Osmanlının basıp gönderdiği Kur’an’ı Kerimler gibi bir çok eseri oralarda görebiliyorsunuz.
TÜRKİYE TAMAMEN HIRİSTİYANLAŞMIŞ, BATILILAŞMIŞ BİR ÜLKE OLARAK BİLİNİYOR
Malezya’dan veya diğer Uzakdoğu ülkelerinden Türkiye nasıl görünüyor?
Gittiğimiz birçok yerde karşılaştığımız bir soru. Herkes bu konuyu merak ediyor. Gerek Malezya’da gerekse diğer ülkelerde Türkiye’nin dini açıdan imajı çok kötü… Oralardan Türkiye şöyle görünüyor ve biliniyor; Türkiye İslam’dan bağını koparmış, uzaktan yakından İslam’la alakası olmayan, laik bir ülke olarak algılanıyor. Sadece son zamanlarda meydana gelen siyasi gelişmelerden dolayı biraz farklı bakış olduğunu söyleyebilirim.
Özellikle Risale-i Nur hareketini anlamada çok zorlanıyorlar. Türkiye’nin birçok ilini gezdik ve her yerde derslere iştirak ettik, o derslere gelen insanların farklılığı bu arkadaşları çok şaşırtıyor. “Anlamakta zorluk çekiyoruz” diyorlar. Yani “dindar bir ailenin çocuğunun böyle yerlere gelmesini anlarız da, ailesi dindar olmayan gençlerin buraya gelip ailesinden çok farklı bir yaşam biçimini kabul etmelerini anlamamız mümkün değildir. Onları buraya çeken sır nedir? Onu anlamakta zorlanıyoruz. Anlayıncaya kadar da çok zaman alacak gibi” diyorlar.
O neden hayli farklı bir tesir altına girmiş bulunuyorlar. Bu farklılığı kendi ülkelerine taşımanın planlarını yapıyorlar. Belki bu konularda mastır çalışmaları da yapacaklar.
Hatta orada bizimle tanışan Malaylar soruyorlar. Nerelisin diye. Türkiye deyince bu defa “Müslüman mısın?” diye soruyorlar. Yani Türkiye’de Müslüman’ın var olduğunu bile bilmiyorlar. Ama bu son olaylar ve Risale-i Nurların oralara girmiş olması bu anlayışı değiştiriyor. Bizi hep bozuk yayınlar vasıtasıyla tanımışlar, liderlerimizin görüntüsüyle veya bizden giden sinema filmleri ile tanımışlar. O nedenle de hep menfi biliyorlar. O nedenle Türkiye ile ilgili izlenimleri hep menfi, hep kötü…
Ama son zamanlarda meydana gelen siyasi gelişmeler, Davos hadisesi ve Arap ülkeleri ile yakın ilişkiler bu yanlış intibaı kırdı. O nedenle müthiş bir bekleyiş içine girdiler. Yani tekrar Türkiye’nin eski haline dönerek birçok şeyi düzeltmesini bekliyorlar.
İslam Üniversitesinde yüzden fazla ülkeden gelen öğrenciler var. Güney Afrikasından, Maldiv adalarına, Malezyasından Çinine kadar birçok ülkeden gelenler var. Hemen hepsi şöyle düşünüyor. “Hilafet Türkiye’deydi orada sona erdi ama tekrar Türkiye’de yeniden dirilecek. Siz bu liderliği yeniden ele alın biz sizinle beraberiz” diyorlar. Zaten Abdullah Yeğin abi de Üstad’dan naklettiği bir hatırasında da buna değinmişti. “Ankara gelecekte İslam’ın merkezi olacak” diye bu haberin tahakkuk etmesini İslam dünyası dört gözle bekliyor. O nedenle Türkiye’den gelenler elit muamelesi görüyor. Farklı bir gözle bakılıyor. Özel muamele ediliyor. Bunu birçok zaman görüyoruz.
Denilebilir ki, o eski anlayış yerini şimdi büyük bir beklentiye bırakmış bulunuyor. Büyük bir muhabbet de var. Onlar olaya siyasi boyutta bakabiliyorlar. Türkiye’deki cemaatleri bilmedikleri için o boyutu ile göremiyorlar. Ama siyasi olayları görebiliyorlar. O açıdan bakmaya çalışıyorlar. O alanda da güzel gelişmeler olunca yavaş yavaş bakış açıları değişiyor.
Bir de geldiğimiz noktada İslam o ülkelerde gerileme sürecine girmiş bulunuyor. Bizde ilerleme kaydederken orada geriliyor. Çünkü meydana gelen yeni gelişmelere karşı gençliğe bir şey veremiyorlar. Oysa Türkiye’de müthiş bir gelişme söz konusu Türkiye, o dibe vurmuşluğu aşmış yükselişe geçmiş bulunuyor. İslami açıdan… O nedenle bir an evvel bu hakikatlerin oralara ulaştırılması lazım. İyice bozulmadan yeniden dini İslam ihya edilmesi gerekir.
TÜRKİYE’DEKİ EZANLARDA MANEVİ VE ÇEKİCİ BİR RUH VAR
Misafirlerimizin Nur Talebeleri dışında toplumla ilgili düşünceleri nedir?
Birçok İslam ülkesini gezdiklerini mesela Mısır’a, Kuveyt’e, Arabistan’a, İran’a gittiklerini ve oraları da gördüklerini söylüyorlar. Ama Türkiye’de o ülkelerden farklı bir durumla karşılaştıklarını ifade ediyorlar. Gerek İstanbul’da, gerekse Bursa’da ve birçok şehirde dikkatimizi çeken en önemli farklılık, Türkiye’de ezan bambaşka okunuyor. Türkiye’deki ezanlarda manevi ve çekici bir ruh var. İnsanı cezbediyor. Tesir altına alıyor. Bu durumu hiçbir İslam ülkesinde görmedik diyorlar.
Ayrıca şunu da söylüyorlar, “geçmişte nasıl ki, İstanbul İslam’ın Avrupa’ya açılan bir kapısı idi. İnşaallah yakın gelecekte Avrupa’nın İslam dünyası hakkındaki yanlış düşüncesini değiştirmeye neden olacaktır.
MALEZYA’DA OKUMA İMKANI GAYET KOLAY
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Üniversite okumak isteyen öğrencilere bir şeyler söylemek isterim. Malezya’da okuma imkanı gayet kolay. Hem de ucuz. Yıllık 2.500 dolara istediği okulu okuyabilir. ÖSYM aracılığı ile giderse daha iyi olur. Taban puanı alması yeterli. Denklik alma konusunda da kolaylık sağlanıyor. Bu konuda bizim sitemize www.malaysianur.com girerlerse her türlü bilgiyi alabilirler. Kalmak içinde yardımcı oluruz. Dershanelerimiz var. Ayrıca Üniversitenin yurtları var oralarda kendilerine yer temin edebiliriz. Buna kız öğrencilerimiz de dahildir.