Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Sûresi 123-126. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
123-Fir‘avun: “(Ben) size izin vermeden önce mi ona îmân ettiniz?” dedi. “Şübhesiz ki bu, (buraya gelmeden önce aranızda kararlaştırarak) ahâlisini oradan çıkarmanız için şehirde kurduğunuz apaçık bir hîledir. Fakat ileride, bileceksiniz!”
124-“Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra kesinlikle sizi hep berâber asacağım!”
125-(Onlar) dediler ki: “Zâten biz, Rabbimize dönücüleriz!”(1)
126-“Ve (sen) sâdece, bize (o mû‘cizeler) geldiğinde Rabbimizin âyetlerine îmân ettik diye bizden intikam alıyorsun. Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman kimseler olarak vefât ettir!”(2)
(1)“Ticâret ve me’mûriyet için, mühim vazîfelerle bu dâr-ı imtihân olan dünyaya gönderilen insanlar, ticâretlerini yapıp, vazîfelerini bitirip ve hizmetlerini itmâm ettikten (tamamladıktan) sonra, yine onları gönderen Hâlık-ı zü’l-Celâl’ine (celâl sâhibi yaratıcısına) dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîm’lerine kavuşacaklar. Yani, bu dâr-ı fânîden gidip dâr-ı bâkīde huzûr-ı kibriyâya (yüce huzûra) müşerref olacaklar. Yani, esbab dağdağasından (sebeblerin zorluklarından) ve vesâitin (vâsıtaların) karanlık perdelerinden kurtulup, Rabb-i Rahîmlerine makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde (ebedî saltanat yeri olan Cennette) perdesiz kavuşacaklar. Doğrudan doğruya herkes, kendi Hâlıkı (yaratıcısı) ve Ma‘bûdu (ibâdet ettiği) ve Rabbi ve Seyyidi (efendisi) ve Mâliki (sâhibi) kim olduğunu bilecek ve bulacaklar.” (Asâ-yı Mûsâ, 10. Hüccet-i Îmâniye, 190)
(2)İbn-i Abbâs (ra)’dan gelen bir rivâyete göre: “Bu zâtlar, günün başlangıcında sihirbaz idiler. Günün sonunda şehîd oldular!” (İbn-i Kesîr, c. 2, 43)