Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Suresi 127-130. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
127 . Fir‘avun’un kavminden ileri gelenler ise dedi ki: “Mûsâ’yı ve kavmini, yeryüzünde fesad çıkarsınlar, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?” (Fir‘avun onlara) dedi ki: “(Biz) onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını (kız çocuklarını) ise sağ bırakacağız! (1) Çünki gerçekten biz, onların üstünde kahredici üstünlüğe sâhib kimseleriz!”
128 . Mûsâ kavmine şöyle dedi: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar. Hem (güzel) âkıbet, takvâ sâhiblerinindir.”
129 . (Onlar) dediler ki: “(Ey Mûsâ! Sen) bize gelmeden önce de, geldikten sonra da bize eziyet edildi.” (Mûsâ şöyle) dedi: “Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve sizi yeryüzünde (onların yerine) hâkim kılar da, nasıl amel edeceğinize bakar.”
130 . Muhakkak ki (biz,) Fir‘avun ehlini, belki ibret alırlar diye (yıllarca) kıtlıklar ve mahsûllerden bir eksiltme ile yakaladık (cezâlandırdık).
1- “Kur’ân’da çok tekrâr edilen kıssa-i Mûsâ Aleyhisselâm’ın cümleleri ve cüz’leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz’ü, bir düstûr-ı küllînin (büyük düstûrunun) ucu olarak gösterilmiş ve o düstûru ifâde ediyor. (...)
Meselâ يُذَبِّحُونَ اَبْنآَءَكُمْ وَ يَسْتَحْيُونَ نِسآَءَكُمْ [(Yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı.] Benî İsrâil’in, oğullarınınkesilip kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Fir‘avun zamanında yapılan bir hâdise ünvânıyla, yahudi milletinin ekser memleketlerde, her asırda ma‘rûz olduğu, müteaddid (çok) katliâmları, kadın ve kızları hayât-ı beşeriye-i sefîhânede (insanların gayr-ı meşrû‘ hayâtında) oynadıkları rolü ifâde eder.” (Zülfikār, 25. Söz, 32-33)