Gece 11. 00 ‘de bir mesaj, “Abla, annem vefat etti. ” Dilimden gayrı ihtiyarımla fıtrata kodlanan “اِنَّا للهِ وَ اِنِّا اِلَيْهِ رَاجِعُون (innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn).“ ayetleri; odama oradan hava zerreleriyle Ankara semalarına yayılırken, kainat alemlerinin kapıları açılıyor hayallerimle beni davet ediyorlar. Telefonun diğer ucundaki Risale-i Nur kardeşim, “Biraz önce annemi kaybettik derken ağlıyor ve son anlarının güzelliklerini anlatıyor. ” Ruhum; evlerine ve yanı başlarına kilitlenirken, aklım ve bütün vücudumla tebrik ediyorum. Bedenim, ruhumun mıknatıs çekim alanından kurtaramayarak yollara revan oluyorum. Tevafukla arabanın radyosundan kabir alemlerinin güzelliklerini anlatan naatla, şefkat kahramanı annenin nurlu ruhunun gülümsemesi ve dostlarıyla sevdikleriyle buluşmanın neşesiyle takip ediyor. Ruhum “sizi tebrik ediyorum vazifeniz bitti. Rahmana gidiyorsunuz” konuşmasıyla, kalb; ağlarken göz yaşlarına engel olamıyor.
Mekana ulaştığımızda, sokakta ve apartmanda kalabalık beklerken, hayat arkadaşını kaybetmiş eşini apartmanın önünde yalnız görüyoruz. Odaya girdiğimizde bitişik odanın yeşil ağaç dallarının ucundan meyvesi aşağıya düşmüş bedenle karşılaşıyoruz. “Her nefis ölümü tatacaktır. ” Ayetine Yunus’un “ Yunus öldü diyeler, sala verirler, ölen hayvan imiş aşıklar ölmez “ le ölümü sevdiriyor.
Risale-i Nur mevte bakış açımızı farklı manalar yüklerken ölümün; şeb’u aruz’unu açıklıyor. “ehl-i hidayet ve Kur'ân için, o mevt müştak oldukları ahbaplarına visal vehakikî vatanlarına vusûl; ve zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana davet ve Hannân, Mennân, Deyyân ve Rahmân'ın rahmetinin fazlından, hizmetlerine mukabil ahz-ı ücret etmelerine vesiledir.
"Mevt dahi hayat gibi mahlûktur; hem bir nimettir" diye ifham ediliyor. Halbuki, zâhiren mevt inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdimü'l-lezzâttır. Nasıl mahlûk ve nimet olabilir?
Elcevap: mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuttur, hayat-ı bâkiyeye bir davettir, bir mebde'dir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir. Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdirledir. Öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdirle, bir hikmet ve tedbirledir. Çünkü, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san'at olduğunu gösteriyor. Zira, meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessühle, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcât-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sümbülün hayatıyla tezahür ediyor. Demek çekirdeğin mevti, sümbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahlûk ve muntazamdır.
Rahim damlasının küçük numünesini annelerin sinesine koyan Fatır-ı zülCemal; rahman buharına binen annemizi şefkatiyle muamele etmesi duasıyla annemizi rahmetle anıyor, Afife Artık ve ailesine sabrı cemil diliyoruz.