Bundan yaklaşık üç yıl önce bir Kurban Bayramı’nda ‘’Selim Dindar’’ başlıklı bir yazı yazmış ve bu yazı da Risale Haber’de yayınlanmıştı. Aziz kardeşim ve dostum Ak Parti Şırnak Milletvekili Dr. Mehmet Emin Dindar’ın kardeşi Selim Dindar’ın, İstanbul Cizreliler Derneğinde arkadaşları ile beraber bulunduğu bir sırada, silahla kovalanan ve derneğe sığınan bir şahsı korumaya çalışırken uğradığı silahlı saldırı sonucu, haksız yere ve zalimane bir şekilde katledilmesi ile ilgili olarak görüş ve düşüncelerimi aktarmıştım. ( https://www.risalehaber.com/author_article_detail.php?id=6949 )
Bugün de bu güzide ve çilekeş ailenin küçük ferdi, sevgili kardeşim Ramazan Dindar’ın vefatı ile ilgili olarak duygu ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Böyle durumlarda yazı yazmak, konuşmak, bir şeyler söylemek son derece zor.
Gönüllerin dilhun olduğu böyle zamanlarda, insanların dilinden çok gözleri konuşur. Gözyaşları, boğazlarda düğümlenen kelimeler, insanların iç dünyasında kopan fırtınaların adeta habercileri gibi olur.
Bu menfur ve elim olay, mübarek Ramazan ayının son gününün son saatinin içinde cereyan etti. Ramazanın son saatinde yapacağı alışverişin ardından evine gidip, iftarını yapacak ve bayramı bekleyecek genç bir insan, kimliği bilinmeyen bir kişinin silahlı saldırısı sonucu ağır yaralandı. Hemen hastaneye kaldırıldı ve yapılan ilk müdahalenin ardından Diyarbakır’a sevk edildi.
Çağrılan bir helikopter ile Ramazan Dindar, Diyarbakır’a götürüldü. Ancak helikopter indiğinde artık yapacak bir şey yoktu ve Ramazan Dindar, insanların gazap ve husumetinden, Allah’ın rahmet ve mağfiretine kavuşmuştu.
Ramazan Dindar yapılan otopsinin ardından gece geç vakitlerde Cizre’ye götürüldü. Ramazan Bayramı sabahında, kılınan Bayram Namazı’nın ardından cenaze namazı kılındı ve çok büyük bir kalabalığın duaları ile Cizre Asri Mezarlığındaki mezarına defnedildi.
Bu genç insan oruçlu bir şekilde Rahmet-i Rahmana kavuştu, dünya gözü ile bayrama ulaşamadı. Belki de bir Ramazan günü dünyaya gelen Ramazan kardeşim, yine bir Ramazan günü bu dünyadaki vazifesini, hizmetini ve meşakkatini tamamlayarak, ücret, lezzet ve mükâfat diyarı olan ahirete gitti.
Bizim duamız, temennimiz ve kanaatimiz odur ki, inşallah cennete kavuştu. Belki iftarını cennet bahçelerinde ve sofralarında Kevser ile yaptı.
Bazı insanların ve bazı ailelerin imtihanı çok şiddetli oluyor. Bunda elbette bizim bildiğimiz veya bilemediğimiz birçok sebebi de olabilir. Fakat böyle durumlarda kanaat ile tevekkül etmek, Allah’a iltica etmek, musibetin şiddetine paralel olarak sabır ve şükür duygularına sığınmak ve bunlarda yoğunlaşmak, müminlerin en büyük sığınağı ve teselli kaynağı olmalıdır.
Çünkü bu ulvi duygular ile bezenmek, hakkı, sabrı ve şükrü yaşamak ve tavsiye etmek, gerçek müminlerin en büyük özelliklerindendir ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya en büyük vesiledir.
Bu muhterem ailenin de bu inanca sahip olduğunu, bu ulvi duygularla bezeli olduğunu biliyor ve onlara dualar ediyoruz. Elbette Allah sevdiği insanları daha fazla musibetlere düçar eder ve kendi indindeki manevi makamlarının yükselmesi için, onları çetin bir imtihana tabi tutar.
Rabbim bu değerli kardeşlerimizi de, bizleri de maruz kaldığımız veya kalabileceğimiz bela ve musibetlere karşı sabır ve şükür kalesine sığınanlardan eylesin.
Elbette insan bu dünyaya ebedi kalmak için gelmemiştir. Her insanın ömrü ve eceli, kader ile tayin edilmiştir.
Aslında herkes ölecek ve bu dünyadaki hayatının hesabını vermek için bütün insanlar ahirete intikal edecektir.
Ecel ise gizlidir ve malumat-ı İlahiye dâhilindedir. Ne olursa olsun her ölüm biraz erken gelir insana.
Hele böyle beklenmedik ve genç yaşta meydana gelen ölümler ise, çok daha fazla acı verir.
Beş çocuğu olan genç bir insanın, böyle hunharca katledilmesi, hele bu meş’um fiilin bir bayram arifesinde işlenmiş olması karşısında ise, insanın bütün duyguları adeta mefluç bir hale geliyor.
Seyid bir ailenin evladı olarak dünyaya gelen bu kardeşimiz; çok çile çeken, çok gadre uğrayan ve büyük musibetlere düçar olan al-i beyte mensup ecdadı gibi, hazin bir hadise ile bu dar-ı faniye veda etti.
Ramazan Dindar’ın katledilmesi ile ilgili olarak farklı bazı iddialar ortaya atılmış olsa bile, henüz kesin bir neticeye ulaşılmış değil.
Fakat her ne şekilde olursa olsun bu fiil, Rabbimiz tarafından takbih edilmiş ve büyük bir cezaya müstahak kılınacağı ifade edilmiştir:
"Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın" Kehf /74
‘’Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.’’Nisa/93
"Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Maide/32
Yaptığımız taziye ziyaretinin ardından Cizre’den Gaziantep’e dönerken, yolda gerçekten bizleri çok üzen, elim bir başka hadisenin haberini aldık. Gaziantep’in Karşıyaka semtinde hareketli bir cadde üzerinde park edilmiş olarak bırakılan bir otomobilin ayarlı bir bomba ile patlatılması sonucu adeta bir facia yaşandı.
Bu hadisede dördü çocuk olmak üzere dokuz masum vatandaşımız hayatını kaybetti ve çok sayıda insan da yaralandı. Bunların da bir kısmı ağır yaralı ve hayati tehlikeleri mevcut.
Bir bayram günü, sevinç içinde akrabalarını ziyaret etmek isteyen veya ziyaretlerinin ardından evlerine dönmeye çalışan bu insanların maruz kaldığı bu saldırı ve yaşanan bu büyük felaket, elbette her türlü nefret ve nefrini hak etmektedir.
Bu gibi hadiselere karışan, masum insanları acımasızca öldüren zalimler, elbette Adil-i Mutlak olan Allah’ın büyük mahkemesinden ve mutlak adaletinden asla kaçamayacaklarıdır.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge, gerçekten tam anlamıyla kaynamaktadır. Avrupa zalimleri ve Asya münafıkları, İslam âlemine ve Müslümanlara mümkün olan her türlü zararı vermek için dessas bir şekilde ve bin bir entrika ile çalışmaya devam etmektedirler.
Bunun için de her türlü vesile ve vasıta kullanılmakta, zulmün ve küfrün devamı için, çok büyük mesai ile her türlü yola başvurulmaktadır. Elbette herkesin bir hesabı vardır. Fakat hiç şüphe yok ki en doğru hesap Allah’ındır ve ‘’Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.’’
Bir imtihan diyarı olan bu geçici ve fani dünya, elbette iç içe güzellik ve çirkinliklere sahne olacak ve var oldukça da hayır ve şerrin mücadelesine sahne olacaktır. Adalet-i mutlaka terazisinin kurulacağı hesap gününde, bütün insanlar müstahak oldukları mükâfat veya cezayı bulacaklardır.
‘’Zâlim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor.’’(Onuncu Söz)