İftar sofralarıyla süslenir ramazanlar,
Saray ve konaklarda kaynar koca kazanlar.
Yerli-yabancı, müslim-gayri müslim farketmez;
Ağırlanır her çeşit şahıslar o zamanlar.
Bir paşa konağında kandiller ile rûşen,
Salon lebâ-leb dolu, iftar vakti bekleşen…
Ramazanın son günü, bayram erişdi, şükür!
Sohbet bir hayli koyu, insanlar mes’ûd ve şen…
Dâvetlilerle tek tek ilgilenmek âdetden;
Paşa, bir bir soruyor: oruçdan, ibâdetden…
Herhangi bir sebeble oruçda eksik var mı?
Uzak kalan oldu mu, bu ay Der-Saâdet’den?
Bir fakîr seyyâh vardı, misâfirler içinde;
Bütün ayı geçirmiş yolda, Çîn ü Maçin’de…
“Dün son buldu seferim; ‘bir gün’ tutdum yalınız!
Ma’lûm, kolaylık vardır, seferîye bu dînde…”
Sıra yanındakine gelince oldu âsân,
Verilecek cevâbı hâzırlamışdı o ân;
Bektâşî tereddütsüz, dedi: “Paşam, benimse,
Bu bey kardeşimizden orucum ‘bir gün’ noksan!”